GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
9 Ağustos 2010 Pazartesi

Deli kızın çeyizinden kaldırım mühendisliğine’…

 
Henüz internet icadıyla tanışmadığım(ız) yıllarda’…
Kimini dolaplara, kimini çekmecelere tıktığım; kimini kesmeden olduğu gibi, kimini de (ilk heves herhalde) şeffaf dosyalara itinayla yerleştirip klasörlediğim yazılarımı, hiç değilse aynı çekmecede toplama gibi bir hamlede bulundum geçen günlerde.
Üzerinden yıllar geçtikten sonra insanın kendi yazılarıyla karşılaşması, eski fotoğraflarına bakması gibi oluyormuş meğer.
’‘Bu benim öğrencilik yıllarımdan. Ne kadar toy, ne kadar safmışım bak’’ der gibi bir duygu, farklı bir tat. Gülümseten, duygulandıran, şaşırtan, iç çektiren ya da ’‘ay görmeye dayanamayacağım’’ türünden bir demet’…
Konularına göre ayırmaya çalıştığım yazılarda, bu kentin kaldırımlarını 8 kez konu etmişliğime öyle şaşırdım ki mesela.
Altı üstü bir kaldırım için 8 kez ne yazar ki insan?
 
Birinde şunları karalamışım mesela:
’“Kız annelerinin ’‘kızımı ne mühendisler, ne doktorlar istediği de vermedim’’ havası çaldığı, mühendisliğin pirim yaptığı epeyce eski yıllarda; işsizler için icat edilmiş ’‘kaldırım mühendisi’’ diye bir deyim vardı. ’‘Boş gezenin boş kalfası’’ lafının muadiliydi ve söylendiğinde kulağı tırmalamadan, işsizlik gibi bir yaraya bile gülümsetirdi.
Uzunca süredir, İzmir’’in hangi semtinde/yolunda yürüsem, aklıma hep bu ’‘kaldırım mühendisliği’’ lafı takılıyor ve bu kentin ciddi olarak ’‘kaldırım mühendisleri’’ne ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
İronik anlamda değil; gerçekten mühendislikten, estetikten, ergonomiden söz ediyorum elbette. Çünkü bu kentte keyifle yürümediğini, stres atmanın en kestirme/kolay/bedava yolu olan yürümenin, bu kentte ’‘stresin bizzat kendisi’’ olduğunu’… Her yürüyüş seferberliğimde fark edip sinirleniyorum. Ve her yürüyüş sonrası sürekli söyleniyorum:
Bu kentte şöyle doğru dürüst yalın bir kaldırım yapılmayacak mı?
Bu kentte gözleri açık biçimde yaşayan, yürüyen, dolaşan mimarlar/mühendisler/tasarımcılar yok mu?
Bu kentte Londra’’da, Paris’’te ya da başka şehirlerde yapıldığı gibi düzgün, abartısız, yayalara ayrılmış kaldırımlar, yürüyüş yolları yapmak çok mu zor?
Belediyenin kaldırımlar, yer döşemeleri, yol kenarları için en basitinden de olsa bir uygulama kılavuzu yok mu? Her defasında bitmeden yeniden başlayan bu geçici düzenlemeler belediyelere kaça mal oluyor? İnsanlarla alay eder gibi yapılan bu kaldırımların projesi kime ait, bunlara kim karar veriyor? Yayaların kullanımı için yapılması gereken bu işi, belediyeler bir ’‘kenar süsü’’ olarak mı görüyor?’”
 
Tarihi daha eski olan bir yazımda da ’“kaldırımlar deli kızın çeyizi gibi’” başlığı altına şöyle döşenmişim:
 ’“Farkında mısınız, bilemem.
Bu kentin sokaklarında, daha doğrusu kaldırımlarında uzun süredir yürünmez oldu.
Üstelik bu berbat durum, kaldırımlar genişledikçe yerleşti, yapıştı kaldı bu kente.
Diyelim İkiçeşmelik’’tesiniz ya da Çankaya’’da ya da Hatay’’da. Buca’’da, Alsancak’’ta. Hiç fark etmiyor.
Her kaldırım birbirine benziyor bu kentte.
İki adım atıyorsunuz, hop koltuk takımları. Caddeye doğru kavisleniyorsunuz doğal olarak.
Sonra tekrar çıkıyorsunuz kaldırıma, haydaaaa; bu kez de buzdolabı/çamaşır makinesi, deli kızın çeyizi gibi serilmiş kaldırımlara, sahibi de atmış bir sandalye ortasına cigara tellendiriyor.
İki adım sonra bilmemne büfesi yayılmış kaldırıma; masaları, koltukları yetmemiş, bir de saksılar dikmiş ortaya tüy misali. Garsona, müşteriye çarpmadan geç geçebilirsen bakalım!
Dalgalı denizde batıp çıkan kayık misali bir kaldırıma, bir caddeye inip çıkmak, seke seke/bata çıka yürümek’… Sizi bilmiyorum ama beni deli ediyor!’”
*
Birinin üzerinden 5, ötekininse 7 yıl geçmiş ve bu kentin kaldırımları hala yürüme alanları değil.
Hala kaldırım mühendisliğine ihtiyaç var.
Kaldırımlar, deli kızın çeyizi gibi hala.
Bırakın engellileri, eli ayağı sağlam, gözü açıkların bile sekerek yürüdüğü, daha doğrusu yürümeye çalıştığı kılıksızlıkta’…
Esnafın neredeyse üzerine döşek atıp yatacağı kadar işgalde..
Yayaların can güvenliğini tehlikeye atacak düzeyde’…
’“Bu kent kaldırım terörüne esir düşmüş’” denebilecek durumda’…
 
Trafik deyince akıllarına sadece ’‘araçlı ulaşım’’ gelen başkanların bu kente/belediye saraylarına ışınlanarak mı geldiğini, yollarda hiç mi yürümediklerini düşünüyor ister istemez insan.
Her şeyin illa da ’“para’” olmadığını, insan kaynaklı bakış açısının işte tam da bu noktalarda kendini gösterdiğini’… ’“Kenti değiştirme/güzelleştirme’” misyonu taşınsa bile, bunun için vizyon gerektiğini’… Falanı filanı’…
Uzatmayayım.
Anladınız siz’…
8 yılda 9. kez kaldırım yazıyorum.
Anlaması gerekenlerse’… Hala’…