GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
17 Mayıs 2019 Cuma

Çukur!

20 yıldan fazla oldu…

İzmir’in göbeğindeki “Basmane Çukuru” doğduğundan bu yana…

O zamana kadar…

Buraya kimse “çukur” demiyordu!

Gidelim çooook eskilere…

İzmir’in 1856 (170 yıl önceki) haritalarında…

Orada Ermeni Hastanesi varmış…

Bi’adım ötesinde de “Saint Etienne” kilisesi…

Çevresinde basma fabrikaları…

Zaten “Basmane” adı oradan geliyor…

Ve az ötede adına uygun “Boyacı” deresi…

Tarih; 13 Eylül 1922…

İddialara göre…

Tam o adresten başlıyor “Büyük İzmir Yangını”

Cehenneme çeviriyor “Prenses Kenti”

O belgenin “Yangınlık” adı, o günlerden kalma…

Dokuz yıl sonra Dr. Behçet Uz, bu kadim kentin reisi oluyor…

Genç Cumhuriyet’in Modern İzmir’ini yaratmak için…

Ünlü Alman şehir plancısı Jansen ile çalışıyor…

Üç eser hediye ediyor İzmir’e, yangının külleri arasından…

Birincisi, İzmir’in ilk otogarı…

İkincisi Türkiye’nin ilk çocuk hastanesi…

Üçüncüsü, İzmir’in akciğeri Kültürpark…

Dikkat edin!

Aynı bölgede (hepsi birbirine yakın) üç devasa eser…

O günkü adıyla önce “Otobüs Terminali”ni yaratıyor…

Bugünkü “Basmane Çukuru”nun tam da olduğu yer…

Rahmetli Belediye Başkanı İhsan Alyanak…

Miadı dolmuş otogarı…

1974’te Halkapınar’a taşıyor…

(Eski Türk filmlerinde hala o birbirine veda eden sevgililerin, gidenin arkasından mendil sallayanların göründüğü sahneler, işte o günlerden kalma…)

Eski otogar yerle bir ediliyor…

(Taşınma sırasında bir kaza yaşanıyor… Sancar Maruflu / İzmir Baba hatırlattı… Üzücü bi’kaza, hayatını kaybeden bile olmuş…)

Peki, sonra neler yaşanmış “Çukur”un üstünde?

 

***

 

Kısa kısa hatırlatalım…

Otogar gidiyor…

Basmane Çukuru’nun olduğu yere…

Hürriyet’in efsane patronu rahmetli Erol Simavi…

Bir “İzmir Simgesi” yapmak istiyor…

“H” harfi şeklinde bir bina…

Alyanak’a göre o “H” harfi “halkı”

Simavi’ye göre “Hürriyet”i simgeleyecek…

Birleştirin ne çıkıyor ortaya?

“Halk ve Hürriyet”

12 Eylül Darbesi geliyor, proje yatıyor…

1984’te Burhan Özfatura…

Orayı “Dünya Ticaret Merkezi” yapmak istiyor…

Kıbrıslı işadamı Asil Nadir de “Sheration Otel” için niyetli…

El sıkışıyorlar, üstelik…

Aynı yerde müstakil bir “Büyükşehir Belediye Sarayı” da olacak…

Yeri göğü inleten bir törenle temel bile atılıyor ama…

İzmir’de bir lobi Asil Nadir’e karşı…

O proje de iki seksen yatıyor…

Sonra Yüksel Çakmur (1989) geliyor reis olarak…

(İzmir’e modern mezbaha, Körfez’de yolcu taşımacılığı, Metro ihalesine ilk imza, Büyük Kanal Projesi ve Tansaş’ı geliştirmek, 1.600 otobüs almak, Tarihi Asansör’ü kazandırmak hep O’nun döneminde ama…)

Eski otogarı ellemiyor / elleyemiyor ama…

Geçerli bi’sebebi var…

Çünkü…

Çakmur bu alanın kültür ve kongre merkezi olmasını istiyor…

Rüyasını gerçekleştiremiyor ama…

Takipçisi oluyor…

Sonra Çakmur gidiyor, Özfatura yeniden geliyor…

Yeniden “Basmane” manşet oluyor…

Güçbirliği Holding ve EGS el ele veriyor…

İşte, o vakit “Basmane Çukuru” diye bi’yer ortaya çıkıyor…

Anlaşmaya göre…

İzmir Belediyesi (o günkü adıyla) arsa payı hakkı nedeniyle…

Yüzde 30 hisse alıyor…

Sonra ne oluyor?

Hikayesi uzun, kısa keselim…

“Basmane Çukuru”, TMSF’ye devrediliyor…

Ortaya yeni ortaklıklar çıkıyor…

Alınıyor, veriliyor, projeler çiziliyor, davalar açılıyor ve…

Bugün o çukur 22 yaşına basıyor…

 

***

 

Çok değil, geçen sene Yüksel Çakmur…

“Bi’dakika kardeşim…” diyerek…

Geçmişteki yöneticilere şu soruyu sormuştu:

“Kardeşim size soruyorum; burada mülkiyet hakkını yani yüzde 100’ü neden kaybettiniz? Burası eskiden otobüs garajı değil miydi? Kültürpark’a yakın, fuarın dibindeki alan neden bu hale getirildi? Bana göre burayı satanlar kadar sonrasında yapılan işlemlere göz yumanlar, meselenin bu hale gelmesine karar verenler de sorumludur…”

 

***

 

İnsanın aklına garip garip şeyler geliyor…

Mesela…

O bölgede bir “lanet” mi var?

İnanan da olabilir, inanmayan da…

Neden böyle dedim?

Sancar Maruflu, bana şöyle bi’şi anlattı:

Büyük yangından önce o bölgede birkaç Aziz’in mezarı varmış… Hepsi perişan olmuş… O’na da yıllar yıllar önce yaşlı bir rahip söylemiş…

Acaba, diyorum…

Bir lanet mi bulaştı, İzmir’in göbeğine…

Masal gibi değil mi?

 

***

 

Bitiriyoruz…

Neyle?

Bu hikayeye pek yakışan bir Karadeniz fıkrası ile…

Temel, Dursun ve Fadime…

Bir gün önlerine çıkan büyük bir çukur hakkında tartışıyorlarmış...

Dursun; “Çukurun yanına bir ambulans koyalım düşenleri hemen hastaneye götürür uşağım”der…

Fadime lafa karışır:

“Çukurun yanına bir hastane kuralım… Düşen hemen hastaneye gider uşağım…”

Temel ne dese beğenirsiniz?

“Çukuru kapatalım, hastanenin yanına yeni bir çukur kazalım daha ucuza getiririz uşağım…”

Nokta!

Sonsöz: “İnsanı ateş değil, kendi gafleti yakar… Herkeste kusur görür, kendisine kör bakar… Neye nasıl bakarsan o sana öyle bakar…”