GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
9 Ekim 2010 Cumartesi

Çamaşır ipi isyancıları kurutma hakkı mücadelesi!

 
Kat kat betonarme bloklara henüz sokulmadığımız, güvenli sokakları çevreleyen tek ya da iki, en fazla üç katlı, villacık değil ama ferah feza evlerde oturduğumuz yıllarda...
Her bahçede ya da her balkonda, sabun kokan çamaşırlar sallanırdı.
Bembeyaz çarşaflar/yastık kılıfları ön saflarda bir tür perdeleme görevi görürken, arka tellere doğru renkliler ve de 'mahrem' giysiler tutturulurdu önceleri tahta, sonraları renklenen mandallarla...
Yaz aylarında neredeyse sermesi ile kuruması yarım saat bile sürmezken, kış aylarının özellikle İzmir'de başladı mı günlerce süren yağmurları nedeniyle, çamaşır kurutmanın annelerin kabusu olduğunu hala hatırlıyorum.
O günlerde katlanır çamaşır kurutmalıkları henüz icat edilmediği için sobaların/kuzinelerin çevresine çevrelenen bir sürü sandalyeye asılmış çamaşırlarla, kış aylarının evleri tam bir işporta görüntüsüne bürünürdü. Kuruyanlar, selelerde bekleyen ıslak çamaşırlarla yer değiştirir durur, anneler haftanın neredeyse 5 günü tekrarlayan bu saçma sapan/bitmek bilmeyen yayıntıya, söylenir dururlardı.
*
Apartman dairelerine konuşlandıktan sonra ne oldu peki?
Çamaşırlar makinelerden kurumuş olarak çıkmadığına göre, ne yaptık onları ya da ne yapıyoruz sahi?
Yaptığımız elek, kalburdan seyrek!
Bahçeli evleri terk edip çok katlı daireleri paylaştığımızdan bu yana, çamaşırlarımızı minicik balkonlarda portatif çamaşırlıklarda bazen üst üste, o da yetmezse pencerelerden sarkıtarak kurutmaya çalışıyoruz. Çamaşırlarımız çoktandır rüzgarda salınmayı unuttular’…
Ve onca eziyetine rağmen, kurutma makinelerine pek de yüz vermiyoruz.
Çünkü çok pahalılar, çünkü banyolar çamaşır makinesinin yanı sıra bir de kurutucuyu alacak ferahlıkta planlanmamış, çünkü kurutucular elektriği kullanmıyor da adeta içiyorlar, çünkü kadınlar kurutucudan çıkan çamaşırların asla ve asla yağ gibi ütülenmediğinde ve küçük kırışıklıkların kesinlikle açılmadığında hemfikirler...
Dolayısıyla nineden/anadan kalma usullerle’… Kaybettiğimiz bahçelerden balkonlara taşıyarak çamaşır kurutmaya devam ediyoruz...
*
Ön balkona/pencerelere vs. asla çamaşır asmayıp, kapalı ve de perdeli arka balkonumda, kışın da kalorifer petekleri üzerinde çamaşır kurutanlardan biri olarak, en nefret ettiğim görüntülerden birinin, göz önündeki balkonlardan fışkıran don/gömlek/çarşaf/çorap görüntüleri olduğunun altını çizip, bu nefret ettiğim görüntüleri bir pazar yazısı kıvamına getirmeyi planlıyordum ki...
Haber kanallarında gezinirken ne göreyim?
Amerika'da şu aralar en çok tartışılan konunun bu olduğunu!
Yeni protesto dalgasıyla çalkalanan bu tuhaf ülkede, 'bir parça çamaşır ipi ve iki kazık', Amerika'ya özgü bir sınıf, özgürlük ve çevre tartışmasının merkezinde.
Çamaşır ipi isyancıları, kurutma hakkı mücadelesi içinde!
Bahçe ve balkonlarda çamaşır kurutulmasını yasaklayan mahalle dernekleri ve evsahipleri, çamaşır iplerinin kötü göründüğünü, hatta bu ilkel/çirkin görüntülerin bölgelerindeki emlak fiyatlarını aşağı çektiğini iddia ediyorlar.
Bir grup ’‘çamaşır ipi isyancısı’’ ise, yasal riskler almak pahasına, bu kurallara karşı çıkıyorlar.
Bu grup, yüksek miktarda enerji harcayan kurutma makinelerini kullanmayı reddederek karbon salımlarını azaltmanın, Amerikalıların görevi olduğunu savunuyor.
Çamaşır ipi isyancıları arasında, her yaştan ve geçmişten insan var.
Üç sene önce Pensilvanya'daki evine taşınır taşınmaz çamaşırlarını arka bahçesinde kurutmaya başlayan 55 yaşındaki hemşire Deborah Brensinger mesela’…
Brensinger, mücadelesinin(!) nedenini şöyle açıklıyor:
"Hükümetimiz çevreyle uyumlu çalışmak için, elektrik kullanımını azaltmak gibi bir sürü önlem alıyor. Çamaşırları dışarıda kurutmak ise tamamen bedava bir önlem. Çamaşırları asarken komşularımı görüyorum. Benim için bu, aynı zamanda düşünsel bir iş. Acele etmiyorum, keyfini çıkarıyorum ve böylece stresten arınıyorum. Bu kadar hızlı hareket eden bir dünyada, çamaşır asmak, kendi hızınızda yapabileceğiniz bir iş."
Brensinger, çamaşır ipinin sokaktan görülmediğini, komşularının ise duruma itirazı olmadığını söylüyor. Ancak mahalle derneğinin yasal girişimde bulunacağı uyarısından sonra, üç çocuk annesi Bresinger, haftada beş kere yıkadığı çamaşırları evin içinde sererek kurutmaya başlamış ve bu durumdan dolayı, son derece mutsuz/kızgın!.
Brensinger, ev sahiplerinin derneklerinin idaresi altında olan 300.000 mahallede yaşayan 60 milyon Amerikalıdan biri. Bu mahallelerdeki herhangi bir konutta yaşamak, ev ve bahçelerin görünümüne dair düzenlemeleri de kabul etmek anlamına geliyor.
’‘Çamaşır ipi hareketi’’nin önderi ise 36 yaşındaki Alexander Lee. Lee, aynı zamanda Çamaşır Listesi Projesi'nin de kurucusu. Vermont merkezli proje 'kurutma hakkı' için mücadele ediyor.
Destekçilerinin çok farklı sosyal gruplardan geldiğini, "çevreciler, Hıristiyan anneler ve radikal ev sahiplerini" bir araya getirdiklerini söyleyen Lee, 1995'te üniversite öğrencisiyken, kampusunu ziyaret eden anti-nükleer aktivist Helen Caldicott'un sözlerinden etkilenmiş: "Hepimiz çamaşırlarımızı asarak kurutursak nükleer endüstrisinin sonunu getirebiliriz."
Lee’’nin fişeklediği kampanyanın ana mesajı da enerji tasarrufu.
Resmi rakamlara göre çamaşır kurutma makineleri, evlerin elektrik kullanımının yüzde 6'sını oluşturuyor. Bu, buzdolabından sonra en büyük elektrik kullanım payına eşit.
Lee'ye göre, eğer her üç Amerikalıdan biri, yılın beş ayı boyunca çamaşırlarını ipte kurutursa, 2020'ye kadar 2,2 milyon ton karbon tasarrufu yapılabilir.
Lee, "Çamaşır ipi hareketi, karşı karşıya olduğumuz üç sorunla ilişkili olduğu için büyüyor: Enerji krizi, çevre krizi ve ekonomik kriz. Enerji tasarrufu yapmanın bir vatanseverlik gereği olduğunu düşünüyoruz. Beyaz Saray'da da çamaşır ipi asılmalı" diyor.
Nitekim altı eyalet, enerji tüketimini azaltma hedefiyle, bu yasaklarla mücadele ediyor.
Florida, Utah, Maine, Vermont, Colorado ve Hawaii, derneklerin çamaşır ipi kullanımını yasaklamasını sınırlayan kanunları geçirdi. Pennsylvania dahil başka eyaletler de, benzer kanunları tartışıyor.
Kampanya, çamaşır ipinin bir sürü avantajı olduğunu söylüyor. Örneğin çamaşırları asarken yapılan egzersiz, güzel kokan kıyafetler, aylık elektrik faturasından yapılacak tasarruf ve yangın tehlikesini azaltmak.
Bunların yanında, Lee gibi destekçileri için çamaşır ipinin ’‘görsel’’ bir değeri de var.
"Bu organik bir güzellik, basit bir işlevsellik ve ipte dans eden renkli bir panorama."
İngiliz yapımcı Stephen Lake, Amerika'yı dolaşarak çamaşır ipi yasağından etkilenenlerle konuşmuş. 24 yaşındaki yapımcının filmi Drying for Freedom (Özgürlük için Kurutmak) gelecek yıl gösterime girecek.
Lake'e göre, "Eğer bir emlak alıcısı mahalleye gittiğinde çamaşır ipleri görürse, satın aldığı hayatı sorgulayabilir. Çamaşır ipi, mahalle sakinlerinin kurutucu alamadığının işareti olabilir."
Mahalle Dernekleri Enstitüsü'nün sözcüsü Frank Rathbun ise, temsil ettikleri ve çoğu çamaşır ipini kısıtlayan on binlerce derneğin haklı olduğunu düşünüyor.
Rathbun, "Mahalledeki konut şirketleri evleri satmaya çalışıyor ve çoğu çamaşır iplerinin mahallenin görünümünü bozduğunu, satışlara zarar verdiğini düşünüyor. Mesele ne olursa olsun, mahallenin görünüşü, ev fiyatlarını ve satışları etkiliyor." diyor. Rathbun'a göre, insanlar nasıl perdelerini açtıklarında çöp görmek istemiyorsa, başkalarının çamaşırlarını da görmek istemeyebilir. Bunun kararını verecek olanlar ise mahalle sakinleri olmalı.
*
İpteki gömleğe/çarşafa/dona/geceliğe ve bilumum çamaşıra, hiç ’‘ipte dans eden renkli bir panorama/organik güzellik’’ olarak bakmamış biri olarak, bu tartışmaları ağzım açık okudum.
Binde bir çıktığım arka balkonumdan bile karşı balkonların çamaşırlarını görmekten hiç hazetmeyen, ama enerji kaygısı olan ve bu konuda her ulusun dikkat etmesi gerektiğini, savurganlığın dünyayı her geçen gün biraz daha yokluğa/savaşa sürüklediğini bilen biri olarak... Hay Allah dedim kendi kendime’… Amerika'da yaşıyor olsaydım, hangisinden yana olurdum? Mahalle Dernekleri’’nden yana mı, yoksa ’‘çamaşır kurutma hakkımız, söke söke alırız' diyenlerden mi?
Ruhu anarşist ama görselliğe takıntılı biri olarak, kararsız kaldım’…
En iyisi memleketimin güzel konularına, ’‘türban, demokrasi, ana dilde türkçe/kürtçe eğitim/vs.’’ tartışmalarına dönmek’… Çamaşır ipini de, tartışmadan ’‘Özgürlük için Kurutmak’’ isimli bir film bile çıkaran Amerikalılara bırakmak.
Bakalım, mücadeleyi kim kazanacak; çevreciler mi, ev sahipleri mi?
Ve Beyaz Saray'ın bahçesinde de aklanıp paklanmış çamaşırlar görecek miyiz? Merakla bekleyeceğiz artık.