GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
27 Eylül 2020 Pazar

Çakır’ım! Uzat başını öpeyim sarı saçlarını

Bugün Pazar...
Hiç bitmeyen sevgi ve saygıyla...
Atatürk’ü bu köşede anma ve hatırlama günü...
Bir kez daha...
Az bilinen yaşanmış bir öyküyü paylaşalım...
Bunu yaparken de...

“Atatürk’ü Anlamak” kitabının yazarları…

Arif Hikmet Par ve M. Agah Önen’i…

Saygıyla analım…

***

Düşmanı İzmir’de denize dökmüştük…

Atatürk bir süre bu güzel şehirde kaldı…

Sonra yurt gezilerine başladı…

O’nu görmek, yanına kadar yaklaşmak vatandaşta heyecan yaratıyordu…

İzmir’den altı ay sonra…

İlk kent ziyaretini 13 Mart 1923’te Adana’ya yaptı…

Yanında henüz 45 gün önce evlendiği eşi Latife Hanım da vardı…

Güney’in incisi Adana’da kıyamet kopuyordu adeta…

Gazi’yi göz göze gelebilmek…

O’na dokunabilmek…

“Hoş geldin Atam…” diyebilmek için biriken kalabalığı…

Kolluk kuvvetleri zor tutuyordu…

Ayağının tozuna yüz sürmeyi, adak edenleri…

Polis zorla topraktan ayırabiliyordu…

O genç, alçak gönüllü kurtarıcı…

Bu coşkulu, kendinden geçmiş halkı…

Selamlaya selamlaya Hükümet Konağına geldi…

Şehrin ileri gelenleriyle buluştu; konuştu, notlar aldırdı…

Biraz sonra evine dönecekti…

Merdivenlerin henüz yarısını indiği sırada…

Bir köylü kadınının…

Bir kucak sarı çiçeği bağrına basmış nefes nefese…

Merdivenleri tırmandığını gördü…

Gazi Mustafa Kemal Paşa…

Çivilenmiş gibi olduğu yerde kaldı; inmekten vazgeçti…

Köylü kadını Ata’nın yanına kadar çıktı…

Gözler, bakışlar birbiriyle buluştu…

Kadın, tek kelime söylemeden durdu…

Derin sessizliğin içinde…

Sadece O sarışın adamın çelik mavisi gözlerine bakıyordu…

Sonra bir ana sesindeki sevecenlik ve özlemle…

Dudaklarından şunlar döküldü:

“Ah benim çakır oğlum! Yolunu bir deli gibi bekledim… Sana bu çiçekleri tarlamdan yoldum... Eğ başını! O sarı saçlarını öpeyim... Bu benim adağım, umduğumu çok görme...”

Gazi Paşa’nın yüzüne bir huzur ve sevinç yayıldı…

Başını ona doğru eğdi...

Köylü kadın O sarı başı…

Bağrındaki sarı çiçeklerin üzerine bastırdı…

Kokladı… Kokladı… Kokladı…

Dayanamadı, öptü…

Sonra da…

Sarı fulyaları, Atatürk’ün ayağının altına sererek…

Dua eder gibi, şöyle dedi:

“Adağım yerini buldu… Koca yiğit, tuttuğun altın, kılıcın keskin olsun; her muradın yerine gelsin…”

Atatürk’ün yanındaki silah arkadaşlarının da gözleri nemlenmişti…

O, Gazi Paşa’nın sarı saçlarını öpen o yiğit köylü kadın…

Kurtuluş Savaşı’nda onca yiğidin…

Cephe arkadaşı “Sultan Ana”dan başkası değildi…

***

Bitiriyoruz…

Bir asır öncesini düşünün…

Çift süren, tarlayı eken, ormandan odunu, çalı - çırpıyı getiren…

Toprağın bereketi ürününü pazarda satıp paraya çeviren…

Aile ocağının dumanını tüttüren…

Tüm bunların yanı sıra…

Kurtuluş Savaşı’nın en kanlı günlerinde…

Kağnısıyla…

Kucağındaki bebesiyle…

Kış kıyamet, yağmur - çamur demeden…

Cepheye cephane taşıyan kimlerdi, diye merak eden varsa…

Biliniz ki, onlar…

Hep o ulvi, fedakâr, o ilahi Anadolu kadınlarıydı…

Nokta…

Sonsöz: “Daha emin ve daha doğru olarak yürüyeceğimiz bir yol vardır… O da büyük Türk kadınını çalışmamıza ortak kılmaktır… / Gazi Mustafa Kemal Atatürk…”