GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
13 Mart 2023 Pazartesi

Bu toprağın çocukları bin parça

Türkiye’nin neo liberal dönemde yaşadığı milattır, 15 Temmuz.

O tarihten itibaren, Tayyip Erdoğan ve çevresi büyük bir değişim ve dönüşüm sürecine girdi. En önemli tanığı, Devlet Bahçeli’dir.

15 Temmuz’dan sonra açılım politikalarını terk ederken 180 derece dönüş yapan iktidar grubu, milli veya ulusalcı tezleri savunanlarla yakınlaşmak zorunda kaldı. Yerli ve milli dedikleri…

İslamcı tezleri savunmanın yanı sıraküresel düzende liberal piyasa ekonomisine uyum sağlamak gibi zorluklarla mücadele eden iktidar grubu zaten yorgundu, 15 Temmuz’dan sonra yorgunluğu katlandı. Ve daha çok hata yapmaya başladı.

O günden sonra, Batı Bloku ile ilişkileri bozulan Erdoğan, Doğu Bloku ile yakınlaşmaya başlayınca, bu yakınlaşmanın bazı sonuçları oldu; Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu gibi isimler AKP’den koptu.

Ve kemal Kılıçdaroğlu ile “6’lı Masa”da bir araya geldiler. Çünkü, 15 Temmuz’da iktidar grubu çark edince yarım kalan işlerin devamını getirmek artık Kemal Kılıçdaroğlu’nun göreviydi.

Neo liberal dönemde AKP’nin yüklendiği misyonun devamını getirmek, Kemal Kılıçdaroğlu liderliğinde CHP’ye nasip olmuştu.

Ne ki, sanayi burjuvazisinin açıkladığı gibi; oyunun kuralları değil, oyunun kendisi değişmişti.

Neo liberal dönem sonlanırken dünya ölçeğinde kamucu dönemin öncülleri zuhur etmeye başladı. Bu dönemde, Doğu ile yakınlaşan Erdoğan gözden düştü.

Türkiye, 60 yıldır, AET ve AB’nin bekleme odasında ve NATO-Pentagon hattının sadık üyesi;Hal böyle iken, ülkeyi, Putin ile sıkı fıkı olan Erdoğan yönetiyor. Paradoks.

Doğu Akdeniz, Karadeniz, Ortadoğu ve Balkanlar, yeni dünya düzenikurulurken ortaya çıkan önemli kriz merkezlerinden.

Yanı sıra, göç dalgaları ve kuraklık, yeni felaketlerin habercisi.

Bu hengamede kurulmakta olan yeni dünya düzeni, bölgeyi dizayn eden uluslararası sistemin arzusuna göre şekilleniyor. Ancak, Doğu Bloku ile Batı Bloku arasındaki rekabetin yarattığı kaos bir vakıadır.

Bu nedenle, değişim ve dönüşümü okurken, determinist yaklaşımın yerini süreç yönetiminin almakta olduğunu unutmamak lazım.

Ve bu toprağın çocukları, bela üstümüze üstümüze gelirken, bin parça olduk.Her siyasi grup diğerlerini olabildiğince ağır bir dille suçluyor. Kimin neden haklı olduğu tam bir muamma.

Bu durumun tek sonucu, olan bitenin altında kalmaktır. Böylesi inatlaşmaların otoriterleşmeyi getirdiğini yakın tarihimizden biliyoruz.