GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
1 Eylül 2024 Pazar

Bu fotoğrafı kim kurtardı tahmin bile edemezsiniz!

Bugün, sizi…

Bir eşi daha olmayan…

103 yaşındaki olağanüstü bir fotoğrafın…

Şahane hikayesiyle baş başa bırakalım…

Bunu yaparken de...

Emsalsiz, duygu yüklü şiiriyle…

O günleri bu günlere taşıyan…

Ölümsüz şairimiz Nazım Hikmet’i de…

Rahmetle, saygıyla analım...

***

İnanılmaz ama gerçek...

Tam 103 yaşındaki bir fotoğrafın...

Labirentleri arasında çıkış yolu arıyoruz ama bulamıyoruz...

Tanıdık bir fotoğraf...

Çok çekici, bi’o kadar da gizemli...

Bir asırdan daha fazla sırlarıyla gizemini koruyor...

O fotoğraf...

Sanki...

Tanıdık bir şiirin unutulmaz mısralarını canlandırıyordu…

(O şiir az sonra sizlerle…)

***

Gururla söylemek gerekirse…

86 milyonuz maşallah ve…

Sözünü ettiğimiz o fotoğrafı görmeyen…

Sadece kundaktaki bebişlerdir…

Kesin!

***

O fotoğraf, neyi anlatıyor?

26 Ağustos 1922 sabahı…

Şafak sökerken…

Türk Orduları’nın…

Taarruza geçerek Yunan kuvvetlerine karşı başlattığı…

Büyük Taarruz’un ilk dakikalarının heyecanını dile getiriyor…

Yer; Afyon Kocatepe…

Başkomutan Mustafa Kemal Paşa…

Tarihin yapraklarına sığmayan savaşı…

Bizzat sevk ve idare etmek için…

Birinci Ordu ve Genelkurmay karargâhı ile birlikte çıktığı Kocatepe’de…

Bir ara…

Tek başına ve kayalıklar arasında…

Sol elinin başparmağı dudaklarında…

Düşünceli bir şekilde dolaşmaya başlıyor…

İşte o anı…

Sadece fotoğrafçı Etem Tem ölümsüzleştiriyor...

Peki…

O “anıt fotoğraf” nasıl çekildi?

Hangi duygular öne çıktı?

Atatürk o fotoğrafı görünce ne dedi?

***

Fotoğraf sanatının ölümsüz ismi Etem Tem anlatıyor:

“O sabah hepimiz Kocatepe’deydik…

Taarruz, şafak vakti saat beşte başlamıştı…

Mustafa Kemal Paşa…

Günler ve geceler süren yorgunluğuna rağmen ayakta…

Durumu adım adım takip ediyor, direktifler veriyor…

Bir ara kumandanlardan ayrıldı…

Tek başına…

Kayalıklar arasında dalgın ve düşünceli dolaşmaya başladı…

Zaman zaman sahra dürbünleriyle…

Düşman cephesine bakıyordu…

Bir aralık o kayalık tepenin ucuna geldi…

Hafifçe eğilmişti…

Başparmağı hala dudaklarının arasındaydı…

Hemen objektifimi O’na doğru çevirdim…

Adeta…

Nefes almayacak kadar bir sessizlik içinde…

Deklanşöre bastım; fotoğrafı çekmiştim…

O sırada saat 11.00’i gösteriyordu…

Akşam saatlerine kadar 7×11 boyunda sekiz rulo film çektim…

Gazi Paşa, gün boyu ağzına tek lokma koymamıştı…

Yunan…

Gece ric’ate (geri çekilme) başladı…

İki Eylül’de Uşak’a girdik…

Hiç zamanım yoktu…

Ahırdan bozma bi’yerde bir kaç film yıkadım…

Fotoğraflar birbirinden güzeldi…

Hemen dört tane yaptım, ertesi sabah Gazi’ye götürdüm…

O sırada berberi tıraş ediyordu…

Odada portatif bir masa, bir portatif karyola, iki iskemle vardı…

Bir aralık odayı işaret etti:

“A be… Bu bir başkumandan odasına yakışmaz…”

Salih (Bozok) odayı halılarla süsleyeceğini söyledi…

Zira o gün esir düşen Trikopis getirilecekti…

Atatürk, fotoğrafları aldı, baktı…

Parmaklarını fotoğrafların üzerinde gezdirdi…

Sadece şöyle dedi:

“Çok güzel…”

***

İşte, o fotoğraf için…

Yıllar sonra…

Falih Rıfkı Atay, “Bir 26 Ağustos Yıldönümü” yazısında..

Şu cümle ile…

Tarihe not düşmüştü:

“Fotoğraf objektifi, tarihe bu kadar canlı bir eser bırakmamıştır…”

***

Sonra?

Sonrası vahim ötesi…

O ölümsüz fotoğraf karesinin…

Bugünlere kadar taşıdığı acıklı ama…

Sonu ferahlatan bir öyküsü var…

***

Eski Milli Saraylar Müdürü Arkeolog İlhan Akşit

“Mustafa Kemal Atatürk” albümü hazırlıyordu…

Tam da o günlerde…

Atatürk’ün fotoğrafçısı Ethem Tem’in çektiği…

Bir bavul dolusu “cam fotoğrafı” nasıl kurtardığını anlatıyor:

“Atatürk’ün fotoğrafçısı Ethem Tem, vefat ettikten sonra eşi Silivri’ye yerleşmiş... Tem’in çektiği Atatürk’ün cam fotoğraflarını da sokaktaki çocuklar kırıyormuş... Sanatçı Neco, o tarihlerde Banker Kastelli’nin müzik direktörüydü…  Konuyu açtım; (O fotoğrafları satın almak için para ayırabilir misin?) diye sordum… Hallettiler… Ethem Tem’in karısının yanına gittim… Fotoğraflar harikaydı. Bazıları da kırılmıştı. Bir bavul dolusu cam fotoğraf vardı… Bu fotoğraflarla Kastelli’nin bir kültür kitabı yayımlandı… Yıl 1979’du…”

***

Bitiriyoruz…

O fotoğrafın, kelimelerle tarihe not olarak düşen…

Bir özelliği var…

Eserleriyle yaşayan…

Ulusal şairimiz Nazım Hikmet

O fotoğrafın kalbinde yarattığı heyecanı…

Bakın nasıl anlatmış:

“Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu…

Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki…

Şayak kalpaklı adam…

Nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden…

Güzel, rahat günlere inanıyordu…

Ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki…

Mavzerinin yanında…

Birdenbire beş adım sağında onu gördü…

Paşalar onun arkasındaydılar…

O, saati sordu.
Paşalar: “Üç” dediler…

Sarışın bir kurda benziyordu…
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı…

Yürüdü uçurumun başına kadar…

Eğildi, durdu…

Bıraksalar…

İnce, uzun bacakları üstünde yaylanarak…

Ve…

Karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe’den Afyon Ovası’na atlayacaktı...”

Nokta…

Hamiş: Cumhuriyet tarihi fotoğrafçısı olan Ethem Tem, ayrıca Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün özel fotoğrafçısıydı... Büyük Taarruz’da Kocatepe’de Atatürk’ün o ünlü fotoğrafını çeken sanatçı da odur... Büyük Önder’in unutulmaz fotoğraflarının neredeyse tamamında imzası olan Ethem Tem, 5 ve 10 TL’deki Atatürk fotoğrafını da 1927’de çekmişti…

Sonsöz: “Bazen bir fotoğraf, 1000 kelimeye bedeldir… / Anonim…”