GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
18 Şubat 2018 Pazar

Bizden çalınanları ne çabuk unuttuk?

Severim takvime bakmayı…

Eskiden Saatli Maarif Takvimi vardı…

Çocukken, “Günün Yemeği” köşesine kadar…

Saatli Maarif Takvimi’nin didik didik ederdim…

Neyse…

Yine “takvim”den çıkan bir garip gelişmeyi sizlerle paylaşayım…

***

10 Şubat Cumartesi…

Ege’de SonSöz ekibi ile birlikte Bergama Belediye Başkanı Mehmet Gönenç’in konuğuyuz…

Bergama dediniz mi, akla önce “Dünyanın Sekizinci Harikası” kabul edilen “Zeus Sunağı” gelir… 120 yıl önce Almanlar’ın, anayurdu Bergama’dan “yürüttüğü” paha biçilmez sunak, o günden beri Berlin Müzesi’nde… Şaka değil; yılda bir milyon kişi bu sunağı görmek için Almanya’ya gidiyor…

10 Şubat başka neyin tarihi?

Osmanlı İmparatorluğu’nun 34’üncü padişahı, 113’üncü Halife İkinci Abdülhamit Han’ın 100’üncü ölüm yıldönümü… İstanbul’daki anma törenlerine yedi ülkeden Abdülhamit Han’ın 40 torunu geldi; türbesi ziyaret edildi, Sultanahmet’te namaz kılındı; çorba dağıtıldı…

Peki…

Ata toprağı Bergama olan Zeus Sunağı’nın göz göre göre Almanya’ya taşınmasının ne ilgisi var Abdülhamit Han ile?

Var tabii… Çünkü…

Bu sunak, Avrupa’nın “Kızıl Sultan” olarak andığı İkinci Abdulhamit Han döneminde Almanya’ya “kalk gidelim” olmuş…

***

Aslında…

“Zeus Sunağı”nı, Berlin’den geri almak için Bergama’da 10 yıl belediye başkanlığı yapan Sefa Taşkın, inanılmaz çaba sarfetti… Bir gazeteci olarak o döneme bizzat şahidim… 1989 – 1999 arasında Zeus Sunağı’nı Bergama’ye getirmek için yapmadığı kalmadı Sefa Başkan’ın…  Öyle ki, Bergama’dan Berlin’e otobüs otobüs Bergamalı gönderdi; müzenin önünde eylem yaptırdı… Az daha Türkiye-Almanya ilişkileri zedelenecekti… Ama, olmadı… Sunak, kaçırıldığı yerde kaldı… Sefa Başkan’dan sonra gelen üç belediye başkanı (Toplam 20 yıl) bu konuda parmağını bile kıpırdatmadı… Hatta, Sefa Başkan’ın açtığı savaşı “şov” olarak niteleyenler bile oldu…

***

İşin aslını iyi bilmek için “Zaman Tüneli”ne girmek gerek…

Bunun için de 1800’lü yılların ikinci yarısına ayna tutmak şart…

Başımıza ne geldiyse…

Carl Humann adındaki bir Alman mühendis yüzünden gelmiş…

Bu “cin akıllı” Humann Efendi, Berlin Kraliyet Akademisi’nden mezun olduktan sonra önce İzmir’e, oradan da İstanbul’a gelmiş… Sadrazam Fuad Paşa ile yakın ilişki kurmuş… Kendisini sevdirmiş… Ama, O’nun aklı fikri, topraklarımızın altında yatan tarihi eserlerdeymiş… Bir gün yolu Bergama’ya düşmüş… O sırada tarih 1866… Osmanlı’nın başında Sultan Abdülaziz var… Carl Humann bir-iki parça eseri Almanya’ya göndermiş; Berlin de “Aman ses çıkarma bunlar altından kıymetli… Hemen kazı izni al…” demiş… Hemen Almanlar’a başta demiryolu olmak üzere çeşitli alanlarda imtiyaz tanınmış… Almanlar da yaptıkları tüm demiryolları ve bu güzergahların 20 kilometre yakınlarında bulunan her türlü maden ve tarihi eseri çıkararak üçte birini yasal olarak kendi ülkelerine götürme fırsatını elde etmişler…

Yani, “Oh babam, suyundan da iç…” durumu…

***

Humann Efendi, Bergama’ya kazma vurmaya 8 Eylül 1878’de başlamış… Kısa sürede Zeus Sunağı’na ulaşmış… O sırada 2. Abdülhamit henüz iki yıllık padişah… Almanlar hızlı olmak zorundaymış… Çünkü aldıkları kazı izni 6 Ağustos 1879’da bitiyormuş… Humann’ın hedefi, bulunan eserlerin üçte birine el koymak, diğer üçte biri için tarihi eserin çıktığı toprağı sahibinden satın alarak; üçte ikiyi tamamlamak, geride kalan üçte bir için de ıvır-zıvır tarihi eserleri Osmanlı’ya bırakmakmış… Öyle de yapmış…

Ancak, kadere bakın ki…

Osmanlı Devleti, yaşadığı ekonomik sorunlar nedeniyle, kazı izninin bitmesinden 10 gün sonra, yani 16 Ağustos’ta Almanlar’a bir telgraf çekerek Pergamon’daki tarihi eserlerden Devlet’in payına düşen kısmını satmak istediğini belirtmiş… Almanlar teklifi havada kabul etmiş… 1 Eylül’de Zeus Sunağını içeren 47 sandık Dikili’den İzmir Limanı’na taşınmış… Oradan da doğru Berlin’e… O sırada Osmanlı’nın başında kim var? İkinci Abdülhamit…

***

Arada Osmanlı’nın resmi satış izni olduğu için…

Şimdi o Zeus Sunağı’nı bize geri vermiyorlar…

Yine de “çürük mantık”

“Biz bunların parasını ödeyerek Osmanlı’dan aldık…” deseler de…

Artık, Osmanlı yok… Türkiye Cumhuriyeti var…

Kaldı ki…

Neredeyse bir asırdır…

Bu güzel topraklarda tarihi eser kaçakçılığı yapanlar…

Kime satıyor o eserleri?

Avrupa’daki müzelere veya koleksiyonerlere…

Nitekim…

Türkiye Cumhuriyeti Devleti…

Adam gibi bir duruş sergileyerek…

Sadece Kültür ve turizm eski Bakanı Ertuğrul Günay döneminde…

3 bin 500’den fazla bu topraklardan kaçırılan tarihi eseri geri almadı mı?

Hem de kuruş ödemeden…

Sadece diplomasiyi iyi kullanarak…

Taaa 25 yıl önce…

Bu topraklardan kaçırılan…

Paha biçilmez “Lanetli Karun Hazineleri”ni…

Uşak’a geri getirmedik mi?

Hoş yine çaldırdık o hazineleri ya, neyse…

***

Bu göz göre işlenen “günah”ın vebalini tek başına İkinci Abdülhamit’e yüklemek doğru mu? Devlet’in başına geçtiğinde Osmanlı büyük bir çöküşün içindeydi… İsyanlar, savaşlar, mali krizler, ülkeyi iyice zayıflatmıştı… Dağılmak üzere olan bir devleti 33 yıl boyunca ayakta tutmayı başardı… Devlet borcunun büyük bir kısmını ödedi…

Buna rağmen…

Eşsiz bir tarihi eser de “kalk gidelim” oluverdi…

Hoş…

Almanlar, Zeus Sunağı için aldıklarını söyledikleri belgeleri bugün hiçbir şekilde ortaya koyamıyorlar ama…

Kuş uçtu bi’kere…

Yine de bu konuda bence bıkıp-usanmadan “savaş vermek” şart…

Aynen bir dönemin bakanı ve İzmir’in vekili Ertuğrul Günay gibi…

Sonsöz: “Nedir bu güzel toprakların Almanlar’dan ve İngilizler’den çektiği…”