GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
18 Nisan 2024 Perşembe

Bir Batı hikayesi

Batı nereden başlar? Üç din, dört kitabın ortaya çıktığı Doğu Akdeniz’den başlar.

Evet, Batı, Doğu Akdeniz’de başlar. Mezopotamya’dan Anadolu’ya uzanan Roma-Eski Yunan öncesinin yaşanmışlığıdır, Batı kültürünü var eden.

Avrupa’nın Roma-Eski Yunan’a dayanan tarihi, Batı kültürünün bir parçasıdır, fakat kendisi değildir.

Türkiye’nin sorunu da tam burada başlıyor. Avrupa tarafından dizayn edilen tarihi benimsemesi ve kendi tarihini Avrupa’nın dizayn ettiği tarihe indirgemesi, Anadolu’yu kendi düşünce tarihine yabancılaştırmıştır.

Bu yüzden, Batılılaşmanın 300 yıllık hikayesinde, Aydınlanma adeta tabu olagelmiştir

Böyledir, çünkü Aydınlanma aynı zamanda Batı’ya biat etmenin yolunu açmıştır.

Ve aydınlar bunu konuşmaktan hoşlanmıyorlar.Çünkü konuşulursa biat ilişkileri de ortaya dökülecek…

Aydınlanma, “adam” olmanın biricik yolu olarak kabul gördüğü için tabudur, dokunulmazdır.

İçine doğduğu kültürü, üzerinde yaşadığı topraklardan öğrenmek yerine, Avrupa tarihinden öğrenen aydının entelektüel birikimi de sorunludur. Entelektüel hayat, Avrupa ve ABD’den icazetlidir.

Avrupa ve ABD’deki yazarları, düşünürleri ezberleyip kendi ülkesinde tekrarlamaktan fazlasını yapamayan Cumhuriyet aydınının büyük korkusu, ezberinin bozulmasıdır. Kendi aklı ile kendi ayakları üzerinde durmak,adeta bir kabustur.Bu durum, aynı zamanda, Türkiye solunun içine düştüğü açmazı anlatır.

Ne yazık ki uluslararası sistemin emperyal gücü olan metropol ülkeler,aydınlanma, modernite, demokrasi, ilerleme, insan hakları ve benzeri olgu ve kavramlarla kuşatarak beynini yıkadığı periferi ülkelerinin entelijansiyasını istediği gibi yönetiyor. Ancak bu netameli ilişkide de yolun sonuna gelindi.

Gerçek yürüyor,uygarlığın mülkiyetin keşfiyle başlayan 10-12 bin yıllık hikayesinde tükeniş başladı.Bunun adı, uygarlık krizidir. Ve bu kriz,aynı zamanda, endüstri devriminin sonunu işaret ediyor.

Ne ki endüstri toplumundan “Kent Yoksulu”na dönüşen yeni toplumun sosyolojisi henüz doğru dürüst tanımlanabilmiş değil. Mülkiyet ve para hakeza yeniden tanımlanacak.

Ve Avrupa Birliği zor ayakta duruyor. Bir afiş veya fotoğrafta genç kız şöyle sesleniyordu; “Ben Avrupalı değilim. Fransız’ım.”

İnsanlık yeni bir çağa hazırlanıyor. Bu çağ neye benzeyecek, çok tartışmalı… Ancak, değişim ve dönüşüm kaçınılmaz.

İşte böylesine netameli bir çağın şafağında,AB’den ve ABD’den yönetilen (sağcı veya solcu) akıllarla değil, kendi aklıyla geleceği için karar verebilen insanla yürümek olmalı asıl meselemiz.

Uzun sözün kısası; Batılı olmak için AB ve ABD’nin icazetine ihtiyaçyok. Ayrıca, makbul insan, Batı patentli olmak zorunda değil.