GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
18 Nisan 2021 Pazar

Bir aşk... Bir şiir... Bir mezar...

Bugün Pazar...

Hiç bitmeyen sevgi ve saygıyla...

Atatürk’ü bu köşede anma ve hatırlama günü...

Bir kez daha...

Az bilinen yaşanmış bir öyküyü paylaşalım...

Bunu yaparken de...

O kıymetli anıları bugünlere taşıyan…

Atatürk araştırmacısı Eriş Ülger’i ve…

Gazeteci Hülya Karabağlı’yı saygıyla analım...

***

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatında…

Derin iz bırakan kadınların başında gelir Fikriye…

Kan bağı olmasa da…

Fikriye akrabadır Gazi’yle…

Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ın ikinci eşi…

Ragıp Bey’in kardeşi Memduh Hayrettin Bey’in kızıdır…

O zamanlar Osmanlı toprağı olan…

Balkanlar’ın Larissa kentinde doğmuştur…

Çok güzeldir ve…

Mustafa Kemal’den altı yaş küçüktür…

***

Fikriye Hanım…

İstiklal Savaşı’nın en çetin günlerinde…

Karargah olarak kullanılan…

Ankara Garı’ndaki Direksiyon Binası’nda…

Gazi’nin hizmetindeydi; en yakınındaydı…

Aşık’tı, Mustafa Kemal’e…

Atatürk’le aynı çatı altında olmak…

Yemekleri yaptı, çamaşır yıkadı, sökükleri dikti…

Cepheden gelenleri ağırladı…

Ziyaretçilerle ilgilendi, gidenleri uğurladı…

Birinci ve İkinci İnönü Savaşları’nı kazandıktan sonra…

Atatürk, cepheden döndü ve…

İki yıla yakın omuz omuza mücadele verdiler…

Sonra…

İzmir’in kurtuluşu ve…

Kurtuluş’tan Kuruluş’a giden zorlu yol…

Atatürk’ün…

İzmir’de Latife Hanım’la hayatını birleştirmesi ve…

Çankaya’ya…

Cumhurbaşkanlığı’na giden yol…

Bu arada…

Fikriye’nin verem tedavisi için yurtdışına gidişi…

Sevdiği adamın…

İzmir’de evlendiğini öğrenmesi…

Bunun sonucu olarak…

Türkiye’ye dönmesi, baş döndüren bir hızla gerçekleşti…

Günlerden, 30 Mayıs 1924’tü…

Fikriye…

Sevdiği adamı görmek için Çankaya’ya gidip…

Gazi’yi bile göremeden kapıdan döndürülmesi…

Ne denli büyük bir utancı peşinden sürüklese de…

Atası’nı görmek için geldiği faytonda…

Gazi’nin kendisine hediye ettiği…

Üzerinde adının baş harfi “F” olan Brownik marka tabancayı…

Kalbine dayayarak hayatına son verişi de o denli acıklı bir olaydır…

***

Ancak…

Bu öykü burada bitmiyor…

Takvimler 19 Eylül 1924’ü gösterirken…

Atatürk…

Hamideye Kruvazörü ile Giresun’dan Ordu’ya gidiyordu…

Baş yaveri, çocukluk arkadaşı Salih Bozok’u…

Kamerasına çağırdı…

“Bir şiir karaladım; not alır mısın?” dedi…

Bozok, küçük boy cep defterine not almaya başladı:

“İçsem de bir kadeh hayat iksirinden,

Zamansız ayrıldım, bilinsin Fikriye’den…

Bıkmadım ki doyayım o narin ellerinden,

Ümmid-i aşkım saracak seni, cefakâr teninden…”

***

Bu güçlü duygularla yüklü şiirin…

Öncesi de var…

Araştırmacı Eriş Ülger

Yaver Bozok’un anı defterinden yola çıkarak…

Atatürk’ün…

Fikriye Hanım’ın vefatından sonra…

Yaverine gömüyle yakından ilgilenmesini istediğini söylüyor…

Atatürk’e göre…

Fikriye’nin kabri için en uygun yer…

Köşk’ten aşağı inerken…

Cebeci istikametine doğru yer alan eski mezarlıktı…

(Burası bugünkü Kuğulu Park’in yakınlarıdır…)

Salih Bozok, o emri harfiyen yerine getiriyor…

O saatleri ve sonrasının anılarını…

Kendi kaleminden anlatıyor:

“Hemen hastaneye gittim. Gerekenleri ve muameleyi çok kısa bir zamanda bitirdim. Mevtayı akşam karanlığında, daha önceden hazırlattığım mezara defnettik. Defin işini yapanlar dahi kimi defnettiklerini bilmiyorlardı…”

***

Aradan beş - altı hafta geçiyor…

Gazi Mustafa Kemal…

25 Temmuz 1924 günü…

Salih Bozok’u da yanına alarak kabri ziyaret ediyor…

Sıcak hava Atatürk’ü terletiyor…

Cebinden ipek beyaz mendilini çıkarıyor, yüzünü ve alnını siliyor…

Mendil sırılsıklam oluyor…

Birkaç adım arkasında duran Salih Bozok’a dönüp…

Yeni bir mendil isteyince…

Son derece üzgün yüzü her şeyi anlatıyor…

Buna rağmen…

Dudaklarından şu sözler dökülüyor:

“Çocuk, bu mendiller insanın terini silmiyor, senin mendilin var mı?”

Mezarın başında…

Fikriye ile baş başa kalan Mustafa Kemal…

Ayrılırken beyaz mendili mermerin üstüne bırakıyor…

O gün…

Atatürk’ün, Fikriye’yi ilk ve son ziyareti oluyor…

Nokta…

Sonsöz: “Gerek yok her sözü laf ile beyana… Bir bakış bin söz eder, bakıştan anlayana!” / Hz. Mevlana…”