GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
23 Eylül 2024 Pazartesi

Asi bir yönetmeni kaybettik

O, Türkiye’nin yakın tarihini derin bir duyarlılıkla ele alan yapımların yönetmenliğini üstlenerek, tarihin karanlık sayfalarını ve toplumun ötekileştirilmiş yüzlerini gün yüzüne çıkarmayı kendine misyon edindi. İstanbul’un göz kamaştıran yüzünün arkasında yaşanan acıları, azınlıklara ve farklı kesimlere uygulanan haksızlıkları, toplumun baskılarına maruz kalan insanları bizlere anlatmaya çalıştı.

Bugün yönetmen, senarist ve yapımcı Tomris Giritlioğlu’nu kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşıyoruz. 1957 yılında Konya’da doğan Giritlioğlu, Hacettepe Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümü mezunuydu.  Sanat hayatına çevirmenlik yaparak ve öykü yazarak başlayan sanatçı, özellikle televizyon dizileri ve sinema filmleriyle tanınarak geniş kitlelere ulaştı.

Giritlioğlu’nun yönetmenlik tarzı, insan ruhunu anlamaya yönelik bir hassasiyete dayanır. Tarihsel olayların arka planında bireysel hikayeleri ön plana çıkararak, toplumsal eleştirisini insana dair naif bir bakış açısıyla sunmayı başardı. Bu samimi ve içten anlatımı, milyonlarca izleyicinin kalbinde karşılık buldu. Giritlioğlu, sinema ve televizyon aracılığıyla toplumsal hafızayı diri tutarken, izleyicisine de geçmişle yüzleşme ve adalet arayışı sunmayı amaçladı.

“Tabletten Belgesele” ve “Beyoğlu” adlı iki belgesel film çekmişti ilk olarak.

1988’de TRT’nin Drama Bölümü’ne geçti ve 1989’da “Kantodan Tangoya” adlı filme imza attı. Bu film müzik tarihimizde önemli bir kilometre taşıdır.

Bana sorarsanız Türk-Yunan Mübadelesi’ni en iyi anlayanlardan biriydi. Suyun Öte Yanı’nı çekerken 1991’de Ayvalık’ta tanışmıştık ilk kez. Sabah Gazetesi’nin hafta sonu eki için bu film ekseninde bir röportaj yapmıştım. Film, 11. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü ve En İyi Yönetmen Ödülü’ne, 4. Ankara Uluslararası Film Festivali’nde ise En İyi İkinci Film Ödülü’ne değer görüldü. 1994’te Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Yaz Yağmuru” adlı öyküsünü aynı adla sinemaya uyarlamıştı.

Geçen yıl kaybettiğimiz Yılmaz Karakoyunlu’nun aynı adlı romanındanaktarılmış 1999 yılında yönetmenliğini yaptığı Salkım Hanımın Taneleri adlı filmle büyük bir çıkış yakalamıştı.Salkım Hanım’ın Taneleri, Türkiye’deki Varlık Vergisi dönemini ve azınlıkların yaşadığı zorlukları anlatan önemli bir yapımdı.Film, Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Film Ödülü’nü; Ankara Uluslararası Film Festivali’nde ise Mahmut Tali Öngören Özel Ödülü’nü aldı. Yılmaz Bey ve Tomris Hanımla baş başa bir söyleşiyi de Akşam Gazetesi için yapmıştım. Anlattıklarından anımsadığım bir namuslu bir entelektüelin yapması gerekeni yaptığını söylemişlerdi. Tomris Hanım sosyalistti, Yılmaz Bey liberal. Ama mesele aydın davranışı olunca ayrılmamışlardı…

Bu yıl Nisan ayında İzmir İtalyan Kültür Merkezinde benim de konuşmacı olarak katıldığım Salkım Hanımın Taneleri filminin yeniden gösterimi sırasında kendisi İzmir’e davet edildi ama çok hastaydı gelemedi…

“Kendimi anlatmak benim için önemli değil. Sinema, beni anlatan ve sezgilerimi ortaya çıkaran bir alan” diyen ve 80. Adım filminden sonra usta sanatçının yolu Karakoyunlu ile “Güz Sancısı”filminde kesişti.Güz Sancısı (2009) İstanbul’daki 6-7 Eylül Olayları’nı konu alan bu film de Giritlioğlu’nun tarihe duyarlı yaklaşımını sergiler.80. Adım’daise farklı kuşaklardan iki insanın, bir büyükbaba ve torununun, hayatla ilgili sorgulamalarını konu almıştı. Tarih ve geçmişle yüzleşme, bu filmin de ana temasıydı.

O işe girişinceye kadar klasik koridorlardan çıkamayan TV dizilerinde çağ değişikliğine imza attı. 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerini anlatan “Hatırla Sevgili”, “Çemberimde Gül Oya” dizileri“gerçek tarih” meraklılarının sonsuza dek unutmayacağı işleriydi.Türkiye’de dönem dizisi akımını başlatan Giritlioğlu, Kurşun Yarası, Ihlamurlar Altında, Karayılan,Bu Kalp Seni Unutur mu? Gibi hafızalarda yer eden projelere imza attı.

Tomris Giritlioğlu, eserlerinde sıklıkla toplumsal değişimleri, tarihsel olayları ve azınlıklarınsorunlarını işledi. Sinemada ve televizyonda cesur bir dil kullanarak, genellikle tabu sayılabilecek konuları izleyiciyle buluşturdu. Ayrıca Giritlioğlu, Türkiye’nin önde gelen yapımcılarından biri olarak da birçok genç yönetmene fırsat tanımış ve Türk sinemasının gelişimine katkıda bulunmuştu.

Tarihle korkusuzca yüzleşmeye çalışan cesur bir yüreği çok da genç bir yaşta kaybettik.