GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
9 Ekim 2024 Çarşamba

Altın anahtarla açılan Sümerbank'ın acı sonu!

1937 yılının…

Tam da bugünkü gibi “9 Ekim”i…

Günlerden Cumartesi…

Taaa…

87 yıl önce…

Atatürk'ün hastalık belirtilerinin başladığı dönem…

Dolmabahçe’de kalıyor ama…

Gözü… Aklı… Kalbi…

Hep “Genç Cumhuriyet” ile meşgul…

İşte 87 yıl öncesinin bugünlere ışık tutan…

Genç Cumhuriyet’i gururlandıran…

Özel mi özel o takvimdeki “9 Ekim” yaprağından…

Bugünlere taşınan acıklı öykü…

***

Ömrünün sonuna yaklaştığını mı hissetti?

Yoksa…

“Genç Türkiye’yi nasıl yüceltiriz?” sorusunun...

Yeni cevaplarını aramak için mi telaşlanıyordu?

O’nu Allah bilir...

***

Cumhuriyet, 14’üncü yaşını kutlamaya hazırlanıyordu...

Atatürk ise...

Bir “Akıllı Proje”yi daha milletine armağan etmek üzereydi...

Adını çoktan belirlemişti:

“Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası”...

Bu devasa proje...

Genç Cumhuriyet’in...

“Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı”nın ilk önemli eseriydi...

Çünkü “Sümerbank” devlet eliyle kurulan...

İlk Türk basma fabrikasıydı ve...

Çağının “en büyük fabrikası” olarak...

Tarihe adını yazdırıyordu...

Çünkü Atatürk’ün fabrikaları...

Aslında...

Sosyalleşmenin birer kalesi olarak tarihteki yerini alıyordu...

***

İşte 87 yıl önce Türkiye’yi giydiren...

Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası’nın...

O günlerdeki şaşırtan özellikleri...

***

Şöyle gözünüzün önüne getirin lütfen...

87 yıl öncesinin Türkiyesi’nde...

Bir tekstil fabrikasında...

Balolar, danslar ve partiler düzenleniyor...

Kaldı ki...

O tarihte, topu topu 12 bin kişinin yaşadığı Nazilli de...

Fabrikanın organize ettiği özel gecelerle…

Sosyalleşme başlıyor...

700 kişilik sinema salonu her hafta sonu tıklım tıklım...

***

“Yok artık!” diyeceksiniz ama...

Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası’nın çalışanları...

Klasik Türk Müziği grubu yarattılar…

Hatta…

Çevre il ve ilçelerde konser bile vermeye başladılar…

Bitmedi!

Fabrikada piyano var...

Çalışanlar piyano kursuna gidiyor...

***

Fabrikanın hamamı var...

Hem işçiler kullanıyor hem Nazilli halkına hizmet veriyor!

Basma fabrikasının ressamları var...

Hem kumaş için desinatör olarak görev yapıyorlar...

Hem de...

Fabrika dışına çıkarak kentin ve çevresinin tablolarını yaratıyorlar...

Bu sayede…

Kentte güzel sanatların gelişmesi sağlanıyor...

***

Şaka gibi ama gerçek!

Fabrikada çalışanlar lacivert-beyaz renklerini taşıyan…

“Sümerspor” futbol takımını kuruyorlar...

“Yetmez...” deyip!

Basketbol, atletizm, voleybol, bisiklet, güreş, yüzme ve boks...

Sporlarını öne çıkarıyorlar...

Sümer Spor, o tarihte…

Türkiye’nin ilk “alttan ısıtmalı” futbol sahasında oynuyor…

Fabrikanın işçileri için...

Taaa o tarihlerde...

O basma fabrikasında...

Boks ringi vardı... Tenis kortu vardı... Paten pisti vardı...

Bi’kez daha “Yok artık!” diyeceksiniz ama…

O fabrikanın...

40 yataklı bir hastanesi...

Bir eczanesi...

Ve laboratucarı vardı...

***

Dev fabrika kampusünde...

İşçilerin çocukları için…

Beş sınıflı Sümer İlköğretim Okulu bile unutulmamıştı...

Hatta…

Fabrikada “işçi radyosu” bile vardı...

Çalışanlar için…

1000 kişilik lojman yaratılmıştı...

Nazilli’nin içinde yaşayan çalışanlar için...

Düzenli seferler yapan ve...

“Gıdı gıdı” adı verilen mini bir tren kullanılıyordu...

***

Bitmedi…

Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası’nın…

Taaa o günlerde…

“Ar-Ge bölümü” vardı…

O yıllarda…

Fabrikanın elektrik ve su santralleri tıkır tıkır çalışıyordu…

Koca fabrikada “okuma – yazma” öğretiliyordu…

***

Atatürk’ün “altın anahtar” ile açılışını yaptığı…

Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası…

O günlerin Nazilli’sini…

Bir Avrupa kenti haline getirdi…

Yıllarca göç veren Nazilli…

Çok kısa zaman içinde göç alan bir kent haline geldi…

Ve…

Bunların tamamı…

Sadece…

“Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası” sayesinde gerçekleşmişti…

***

Ha’ni derler ya…

“Her güzel işin bir sonu vardır…” diye…

Aynen öyle oldu…

Dünyanın en güzel eserlerinden biri…

Yine insan eliyle yok oldu…

Özellikle 1950’lerden sonra…

Demokrat Parti döneminde…

Af buyurun!

“Amerikanlaşma Modası”nın kurbanı oldu…

Nasıl oldu?

Şöyle oldu:

Amerika Birleşik Devletleri…

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra gücünü pekiştirmek için…

“Marshall Planı” adıyla…

Aralarında Türkiye’nin olduğu 16 ülkeye…

Yardım paketleri göndermeye başladı…

Ancak bu yardımlardan yararlanabilmek için…

ABD’den “mısırözü yağı alma” şartı vardı…

Ve biz (*) zokayı yuttuk!

Zeytinyağı Cenneti Türkiye…

Margarin yağına alıştırıldı…

Bununla da kalmadı “Sam Amca”

Zeytinyağını kötülemek için bir türkü sipariş etti:

“Zeytinyağlı yiyemem aman, basma da fistan giyemem aman…”

Aslında neşeli gibi görünen o türkü…

Nazilli Sümerbank’ın “cenaze marşı”ndan farksızdı!

Türkünün içindeki…

“Basma da fistan giyemem” sözleriyle…

Cumhuriyet'in simgelerinden…

“Nazilli Sümerbak Basma Fabrikası” ürünlerini…

Özellikle de…

Halkın çok sevdiği basma kumaşına ve fistan giysilere…

Gönderme yapıldı…

Vatandaş…

Benzersiz fabrikanın yüzde 100 yerli ürünlerine…

Burun kıvırmaya başladı…

Takvimler 24 Ekim 1995’i gösterirken…

O güzelim Cumhuriyet eserine…

Garipoğlu Şirketler Topluluğu talip oldu…

O günlerin parasıyla 103.4 milyon dolara satılarak özelleştirildi...

Hayyam Garipoğlu’nun Malki cinayeti ve…

Türkbank skandalına adının karışması…

Sümerbank'ın elinden alınmasına neden oldu…

***

Noktayı koyuyoruz…

Çilesi bitmemişti Sümerbank Basma Fabrikası’nın

Son darbeyi 14 Kasım 2002’de yedi…

Özelleştirme İdaresi’nce bedelsiz olarak…

Adnan Menderes Üniversitesi’ne devredildi…

Fabrika çalışanları “gözyaşları” içinde Bursa’ya nakledildi…

Ve…

Büyük Önder Atatürk’ün…

“Altın Anahtar” ile açtığı o dev eser…

Üniversitenin kullanımı dışındaki büyük bir bölümü…

İçindeki tarihi dokuma makineleri…

Araç ve gereçleriyle çürümeye terk edildi…

Ne hazin di’mi?

(*) Zokayı yuttuk: “Tuzağa düşmek, hileye kanmak, aldatılmak…”

Nokta…

Hamiş: “Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası” dünyanın başka bir yerinde olsa en kötüsü “Cumhuriyet Müzeleri”nden biri olarak değerlendirilirdi…”

Sonsöz: Cumhuriyet döneminde Atatürk önderliğinde, kömür, çimento, şeker, pamuk, elektrik, uçak, ipek ve deri fabrikaları kuruldu. Dönemin sloganı şuydu: “Dışarıdan aldıklarımızı şimdi kendimiz yapıyoruz… / Tarihten bir yaprak…”