GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
16 Eylül 2018 Pazar

Alaçatı vakası

15 Eylül’de Alaçatı’nın kurtuluşu kutlandı. Bir gün sonra da 16’sında Çeşme kutluyor. Bir gün arayla...

Daha 25 yıl önce Alaçatı’nın kurtulduğu hiç kimsenin aklına gelmiyordu. Muhtemelen öyle aman aman kutlama falan da olmuyordu. Kimin umurundaydı Alaçatı ahalisi!..

Şimdi, Alaçatı’da yapılan her türlü kutlamanın haber değeri var. Çünkü Alaçatı sokaklarında paralı insanlar dolaşıyor; 25 yıl içinde, restore edilmiş binaları ve paralı insanlarıyla değerli bir marka oldu. Haliyle, eskiden Alaçatı’da yaşayanların çok parası olmadığından değerleri de yoktu. Sistemin ikiyüzlü ahlakı böyle buyuruyor; İnsan parası kadar değerli…

Bu belde üstüne çok şeyler yazıldı, söylendi. Son yıllarda, Kemeraltı’nı andıran kalabalığı ve yeryüzünün en pahalı mekânlarını aratmayan fiyatlarıyla toplumun ilgi odağında… Tam bir garabet. Ama benim asıl sorun yaptığım, İzmir elitinin bu vakaya bakış açısıdır.

İzmirlilerin umurunda olmayan bu kıyıda kalmış mahalle, Ankara’dan, İstanbul’dan gelip taş ev alanlardan sonra birden kıymete bindi. Hele İstanbullular tatil ve eğlence tarzlarını burada oluşturdukları mekânlara taşıyınca, Alaçatı vakası neredeyse memleket meselesi oldu.

İzmirlilerin dönüp yüzüne bakmadıkları bu mahalle, İstanbulluların sahiplenip eğlence kültürlerini buraya taşıması sonucu sadece kıymete binmedi, rağbet gören bir eleştiri odağı da oldu.

İzmir elitinin vazgeçilmez eleştiri nesnesi, Alaçatı…

Alaçatı’da zaman geçirenler kaça su içer, bira içer, lahmacun yer, nasıl eğlenir, nasıl sörf yapar; bunlar hep bize dert oldu…

Tamam, daha ilk bakışta, o mahşeri kalabalık ve akla ziyan tarifeler, kendi halinde yaşayan insanları rahatsız ediyor. Rahatsız ediyor etmesine de, zamanında İzmirlilerin hiç itibar etmediği Alaçatı’ya, İstanbulluların gelip para saçması neden bu kadar sorun yapılıyor, orası pek anlaşılmıyor. Ilıca’nın hemen dibinde, İzmir elitinin hiç uğramadığı ıssız bir mahalle… Hayatlarında öyle bir yer olmadığı gibi, orayı hayatlarına katmaya niyetleri de yoktu.

Madem çok para harcayan İstanbullular içimize dert oldu, İzmirliler bu kadar dertlendi, gönderelim onları buradan, bitsin bu çile! İyi de, Alaçatı’yı bütün mekânlarıyla yoktan var eden onlar… Ayıp olmaz mı? Hadi gönderdik diyelim; Nereye saçacaklar paralarını?

Öyle tuhaf bir konu ki neresinden tutsan elinde kalıyor. İzmirlilerin tatil ve eğlence yeri olarak Alaçatı’yı hiçbir zaman düşünmediği,  o mekânların ortaya çıkışına ilgisiz kaldığı bir gerçek. Orada hayat başlayınca, sanki İzmirlilerin hayat verdiği bir beldeymiş gibi sahiplenmeleri, hiç hoş olmuyor. Alaçatı’da yükselen yeni hayatın pahalılık ve görgüsüzlükle malul olması elbet de çok rahatsız edici. Ama madem kendilerince bir hayat kurmuşlar ve kendi bildikleri gibi yaşıyorlar, karışmak doğru değil. Zaten İzmirlilerin hayatında Alaçatı diye bir yere gidip tatil yapmak yoktu. İzmirliye kalsa olacağı da yoktu. Hayatımızdan kayıp giden bir şey yok. Bu gürültü patırtı da ne oluyor? Bırakın istedikleri gibi paralarını harcasınlar. Gidecek yer mi kalmadı İzmir’de!

Bir kutlama haberinden yola çıkıp nerelere geldim! Baba tarafından Çeşmeliyim, o yüzden etkilenmiş olabilirim…

Neyse, bu vesileyle Çeşme ve Alaçatı’nın kurtuluşu kutlu olsun!