GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
22 Mayıs 2017 Pazartesi

AK Parti Kongresi'nin ardından…

Çok kalabalıktı.
Acayip coşkuluydu.
Herkes çocuklar gibi şendi.
Marşlar çalındı, şarkılar söylendi.
Tabi ki iddialı pankartlar, alkış kıyamet ve de gözyaşı…
Hepsi ve daha fazlası vardı.
“Reisin dönüşü” filminin galasını izledik.
Ve bu filmi birkaç açıdan değerlendirmek gerekiyor. İlk olarak gişe yapar sorusuna yanıt arayalım. Referandum akşamı ‘atı alan Üsküdar’ı geçti’ demiş olsa da 16 Nisan’ı bir mesaj olarak okuduğunu ilk kez söyledi dün.
Bence bu önemli bir detaydı. Yani 51-49 dengesinin ne anlama geldiğinin farkına varmış göründü.
O nedenle filminde “Demokrasi, Değişim, Atılım, Reform” gibi unsurları öne çıkardı.
AB dedi, yaşam tarzı özgürlüğünden dem vurdu.
Altı çizilen bu unsurları hayata geçirebilirse bu film gişe yapar. Yani en azından yüzde 51’i görür.

Ben hala yadırgayanlardanım. Bir yanım ‘Erdoğan çizdiği/inandığı yolda sonuna kadar yürüyen bir liderdir’ derken diğer yanım ‘Fena halde yanlış bir yola saptığını ve attan inip eşeğe bindiğini’ düşünüyor.
Dahası Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı gibi yüce bir makamı doldurmak dururken o makama halel getirecek, o makamın kapsamını daraltacak, manevi gücünü azaltacak bir kararı nasıl alabildiğini anlamakta zorlanıyorum. Yani toplumsal açıdan karpuz gibi ikiye bölünmüş bir ülkede bir partinin başkanı herkesi temsil edebilir mi sorusuna yanıt bulamıyorum.
Her ne kadar Erdoğan’ın ‘gerektiğinde genel başkan/başbakan değiştirecek kadar’ partinin içinde/merkezinde olduğunu bilsek de Cumhurbaşkanı’nın yakasında bir parti rozeti takmasına hazır değildik belki de.
*
Erdoğan’a oldukça yakın bir gazetecinin ifadesiyle söylüyorum. “Bu millet Erdoğan ne istediyse verdi. Artık başarıdan başka şansı yok”. Kongrede izlediğimiz Erdoğan da bunun farkında olduğunu söylüyor. Ama milletçe laftan, sözden, vaatten fazlasına ihtiyacımız var. İş, icraat bekliyoruz.
İş ve icraattan kastımız bölünmüş yollar, köprüler, tüneller değil sadece…
Her açıdan bölünmüş bir toplumu yeniden bir araya getirebilmektir icraatın büyüğü.
Bunun için ön şart demokrasi, adalet ve özgürlüktür. Öyle ‘tek devlet, tek vatan, tek bayrak, tek millet’ demekle ‘tek olunmadığının’ anlaşılmasıdır asıl mesele.
Barış içinde, birlik içinde, dirlik içinde ve de huzur içinde yaşayabilmek, ortak acıları ve sevinçleri paylaşmaktır. Toplumsal yaraların tamiri için atılacak her adım, 100 tane yeni havalimanına, Marmaray’a bedeldir. Tüm bu parçalanmışlık tablosu içinde doğrusunu söylemek gerekirse Erdoğan’ı kolay günler beklemiyor.
*
Malum kongreyi farklı bir açılardan analiz etmek de mümkün… Hiç kuşku yok ki ‘Başkanlık sistemine gidilen yolda’ önemli virajlardan biriydi bu kongre. Ama başa dönüp yeniden sorarsak; Başkanlık sistemine dolayısıyla da bu kongreye neden ihtiyaç duyuldu?
-Efendim Menderes’ten bu yana Demirel’i, Özal’ın hatta Erbakan’ın rüyasıydı falan…
-Yok efendim dünyada pek çok başarılı uygulamalar var falan…
Geçiniz!
Çünkü Erdoğan’ın ve de AK Parti’nin bir siyasi milada ihtiyacı vardı.
Çünkü Erdoğan da AK Parti iktidarı da yorulmuş, yıpranmış ve de yolun sonuna yaklaşmışlardı.
Yani Başkanlık sistemiyle birlikte AK Parti iktidarları kendi milatlarını yaratmak istediler.
Başkanlıktan Önce (B.Ö) ve Başkanlıktan Sonra (B.S)…
Yeni bir başlangıç, yeni bir heyecan, yeni hedefler, yeni kadro, yeni umutlar…
Ve tüm bunlar 2023 Yeni Türkiye şemsiyesi altında toplanacak. Bu açıdan bakarsanız tüm olan biteni siyasi hafızaya atılmış bir reset olarak da düşünebilirsiniz.
Bir süre sonra Erdoğan’dan başka her şeyin yeni olduğu bir partiye, hükümete hatta ülkeye uyanabiliriz.
Geçmişin olumlu yanlarından tabi ki beslenilecek. Ama olumsuzluklardan parlamenter sistem ve o günün koşulları, yolcuları, yoldaşları sorumlu tutulacak.
İşte bu sebeple bana göre tüm bu olanların kökeninde yenilenme, tazelenme kaygısı var. 2001’de geniş bir yelpazede kurduğu partisinin kontrolünü bir süredir tamamen ele geçiren Erdoğan bu hamlelerle siyasi ömrüne en az 10 yıl daha eklemeyi umuyor.
Başarabilir mi?
16 Nisan da gösterdi ki bu mümkün…
Tabi ki kongre konuşmasında sözünü ettiği reformları hayata geçirebilmesiyle doğru orantılı… 15 yıllık siyasi iktidarına bir milat çekip, ‘Yeni dönem, yeni umutlar, yeni hedefler…’ diyerek refiklerine istikamet çizen ve dünü dünde bırakan Erdoğan yenilenmeye partisinden, teşkilatından başlayacağını ilan etti. MKYK listesi öncü adımdı. Önemli sayıda ismi dışarıda bıraktı.
Referandum sürecinde 18 yaş maddesi fazla siyasi bulunan Erdoğan bu konuda ikinci adımını partisinin üst yönetimine iki üniversiteli genci alarak atmış oldu. İlerleyen süreçte siyasete genç takviyesinin il, ilçe yönetim kurullarında devam edeceği söyleniyor.
Kim ne derse desin! İşte bu tam da siyasi muhalefetin yapamadığıdır. Özellikle de CHP’nin…
CHP Gezi direnişi sırasında sahne alan ve zekâlarıyla, eylemleriyle tüm dünyanın dikkatini çeken bir nesilden siyasetçi devşirememişken AK Parti’nin kapılarını kendi gençlerine açması son derece radikal, reformist bir adımdır. Erdoğan’ın 18 yaş hamlesi referandumda yeterince karşılık bulmamış olabilir. Ama gençler üzerine bu ısrar eninde sonunda sonuç verecektir.
Yine kongrede Erdoğan’ın belediye başkanları için söylediği “Partisine ve şehrine yük olan değil, omuz veren başkanlara ihtiyacımız var” sözü de önemliydi. Pek çok belediye başkanını derin düşüncelere gark eden bu ifade pek çok potansiyel adayın umutlarını yeşertmeye yetti. Yani parti içi rekabet dolu bir 2019 sürecine aday olduğumuz söylenebilir.
MKYK listesi demişken…
İzmir ve Ege için söylenecek ilk şey temsildeki yetersizliktir. Nitelik olarak söylemiyorum. Nicelik olarak diyorum.
Erdoğan’ın İzmir ve Ege’ye ilişkin tasarrufta bulunurken ‘Ne kadar ekmek o kadar köfte’ mantığıyla hareket ettiğini düşünüyorum. Bu düşüncem yeni de değil.. Başından beri böyle!
Ne kadar oy o kadar bakan, parti yöneticisi… Pek çokları tarafından şimdiden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ilan edilen Başbakan Binali Yıldırım’ı saymazsak İzmir’in iktidar partisi üst yönetiminde sadece Hamza Dağ tarafından temsil edildiği gerçeğiyle yüzleşmek durumundayız.
Buradan İzmir için Yıldırım sonrasının siyasi patronunun da belli olduğu yorumu çıkabilir tabi ki.
Genç yaşında üçüncü kez MKYK tecrübesi yaşayacak olan Milletvekili Hamza Dağ’ın kabinede yer alması da sürpriz olmaz. Hatta İzmir’in siyasi patronluğu verilecekse şimdiden bakanlık koltuğuyla güçlendirilmesinde de fayda vardır ayrıca.
İzmir’den görev alanlara bakınca listenin İzmir bölümünün Başbakan Yıldırım tarafından şekillendirildiğini düşünmeden edemedim. Yıldırım tarafından 1 Kasım’da seçim bölgesi, kongreden sonra parti yönetimindeki koltuğu değiştirilen Nükhet Hotar dışında herkes yerini korudu sonuçta.
AK Parti’nin en uzun soluklu genel başkan yardımcısı unvanını taşıyan Hotar’ın ise kabinede yer alacağı söyleniyor. Zor görünse de umarım olur. Keza İzmir’in siyasi açıdan daha fazla icraatçı koltuğa ihtiyacı var.