GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ayda ÖZEREN
YAZARLAR
3 Eylül 2022 Cumartesi

Yüzü yaşamak

Müzik Önerisi: İzmir Marşı –A CApella

Kaç kişiye kaç kuşağa nasip olur 100’ü yaşayabilmek…

Yüzü yaşamak bir o kadar mevsim barındırır içinde, devir değişir, akımlar, moda, şehirler değişir, yeryüzü şekilleri değişirinsan değişir. Gördüklerin değişir. Duydukların tat aldıkların değişir. Bir başında iki sıfırla koca dünyada en çok eskiyenlerden oluverirsin, vücudun yükü taşıyamaz iki büklüm olursun. Gözlerin görmez. Kulaklar işitmez. Sesini kimseler duymaz. Bir ayağın çukurda yaşamak zordur içten bir ölüm beklentisi ile gün hatta saat sayabilirsin. Azrail’in yolunu sevgilin gibi bekler durursun.

İnsan ömrü nadiren 100’lü yaşlara ulaşırken; bir kurtuluşun, küllerinden doğuşun şahitliği ne muhteşem bir rastlantıdır.

Ve işte o müthiş rastlantı bizim neslimize vuran büyük bir piyango gibi. Büyük Taarruzun 30Ağustos’un yüzüncü yıl dönümlerini büyük bir minnetle kutlarken, bu piyangonun bize yüklediği büyük bir geri ödeme yükümlülüğü var.

Gelecekteki kutlamaları garantileyebilmek adına bizden sonrakikuşaklara tarihi doğruca aktarma sorumluluğumuz!

Şimdiki zamanın geçmişten farklı olmasını isteyen bizlerin, geçmişteki hataları ya da başarıları daha dikkatli incelemesi lazım.

Geçmişi iyi bilmek ve tarafsızca o günün şartlarına göre yorumlayabilmek lazım!

Ve zaferlerin en büyüğünü kutlamak lazım!

Çoğumuz şanslıydı ilk ağızdan dinleyebilenler oldu. Dedesinin büyükbabasının nenesininkahramanlık hikayeleriniçocuk yaşlarındayken anne babalarımız dinledi. Biz büyürken anne babalarımız duyup da hatırladıklarını araya masalsı nameler sıkıştırarak bize aktardı.

Biz ne yaptık?

Bir tarih kitabının duygusuz matbaa harfleriyle basitleşen geçmişi aldık kabul ettik üzerine sevimsizce ezberledik. Siyah beyaz tekdüze tarih sayfaları merakımızı öldürürkenhiç sorgulamadık. Kendimizi yaşananların ortasına koyup mücadelenin zorluklarını içselleştirmedik.Kanıyla, canıyla, kayıplarıyla var olmaya çalışan orta çağın karanlığındansıcağın susuzluğun açlığın yokluğun göbeğinden gelenlerin duygularını anlayıpgeleceğe intikal ettiremedik. Delik ayakkabıların, günlerce uykusuz kalmanın, her gün ölüm korkusu ile burun buruna kalmanın ne hissettirdiğini düşünmedik.

Geçmişi kutsamak, yüzbinlerce vatanseverimize şehitlerimize gazilerimize şükranlarımızı sunmak…Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere hayatını bizler için feda etmiş atalarımızıüzerinden bir asır geçmiş olsa da gözümüz yaşlı tüylerimiz diken anabilmekti 100.yıl

Önce anlayabilmek, olmasaydı ne olurdu’ yu inceden inceden kurgulamak içinden çıkılmaz bir hal aldığında ise sonsuz bir minnet duyabilmekti 100. yıl

Emperyalizme karşı verilen bu haklı savaşın;özgürve bağımsızbir ülke olmanın ne demek olduğunu tam olarak anlayabilmekti 100.yıl

Karanlığın cehaletin akıl ve bilimle sanatla ve kültürle benzeri olmayan geçişini görmekti 100.yıl

İzmir 15 Mayis 1919’da Yunan Güçleri tarafından işgal edildiğinde Hasan Tahsin takma isimli Osman Nevres’in Kordonboyu’nda ilk kurşunu hangi koşullar içinde attığını hissetmekti 100.yıl

Hiçbiri daha önce bu kadar önemli olmamıştı.

100.yıl kutlamalarını gölgede bırakmaya çalışanlara inat bizi kendi içimizde bölenlere inat çok daha kalabalık, çok daha azimli, çok daha coşkulu, çok daha BİZ olmalıydık.

Ortalığı cahilce açıklama yapanlara ve saçma sapan gündemlerle meşgul edenlere bırakmamalıydık.

Anlatamadığımız her gerçek,gurur ve minnet duyduğumuz kahramanlıklarla ve aydınlıklarla dolu kanlı cesur geçmiştarihe gömülüyor ve geleceğe aktarılanlar ise medyada ses bulan, yer tutan,yankılanan zamanın dalkavukları oluyor.

Gelecek nesillerimiz zamanın medyasındabaşrol dönen bu çöpten adamların, kağıt bebeklerin oyuncağı oluyor.

100.yıl kutlamalarını ilk haberden ala koymaya çalışanların,vatanın karış karış toprağını satanın, denizini akarsuyunu toprağını zehirleyenin, laiklik karşıtı tarihi anlamsızca çarpıtanların, müzik dinlemeyi günah sayan giyim kuşama karışan ve çocuklara cinsel istismarı savunanların, Büyük Taarruz ve 30 Ağustos Zaferi’nin mimarı Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü yok sayıp bir hayır duası göndermeyen acizlerinvicdanen rahatsızlık duyması gerekmez mi?

Biz tarihi idrak edenlerin, minnet duygusunu tüm hücrelerinde hissedenleringelecek nesilleri zehirleyen bu hacimsiz fütursuz kendini bilmezlere tarihi öğretmemiz, anlayana kadar kafasına dank ettirene kadar uğraşmamız gerekmez mi?

Unutturulmaya çalışılan tarih vazgeçeceğimiz gelecek olacak bundan haberiniz var mı?

Büyük Taarruz ve 30 Ağustos’tan sonra sıra İzmir’in Kurtuluş’unun 100.Yılına geldi ve İzmir’in hemen hemen her koldan hazırlıkları müthiş coşkulu bir şekilde sürüyor. Herkese örnek olacak dünyada eşi benzeri olmayan bir kutlamaya hazırlanıyor İzmir.

İzmir’in işgalcilerden arındığı 9 Eylül’ü İzmirliler salt kurtuluş günü olarak görmez. Barışın, hoşgörünün, çeşitliliğin, açık fikirliliğin, eşitliğin İzmir günüdür 9 Eylül.

9 Eylül İzmir’in düğünüdür, dört koldan yediden yetmişe şehrin her santimetrekaresinde kutlamaların adresidir. Bu sefer 100.yıl şerefine hepimiz bayraklarımızla al kırmızı kıyafetlerimizle tüm o kendini bilmezlere gövde gösterimizi yapacağız.

İzmir’in dağlarında çiçekler açacak yeniden

Altın güneş sırmalar saçacak!

Bozmaya çalışanlar yel gibi kaçacak

Mustafa Kemalimizin adı mücevher taşa yazılacak

Ve Türkiyem 2. Yüzyıla en aydınlık yüzümüzle- İzmir’le girecek…

Bekle Türkiye 100.yılın en görkemli hali İzmir’le can bulacak.