GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Neşe ÖNEN
YAZARLAR
11 Eylül 2021 Cumartesi

Yüce Tanrı insanı affetsin

11 Eylül 2001 Amerika Dünya Ticaret Merkezi ve Savunma Bakanlığı’na yapılan terör saldırısının üzerinden tam yirmi yıl geçti. Amerikan tarihinin gidişatını değiştiren bu radikal saldırıdan sonra, dünyanın bir çok bölgesinde de tarihin akışını değiştirecek pek çok savaşlar ve gelişmeler yaşandı. Afganistan’ın ve Irak’ın Amerika tarafından işgali ve Suriye iç savaşı, bu değişimlerin mihenk taşlarıdır.

Gerek 11 Eylül saldırısında, gerekse Afganistan ve Irak’ın işgallerinde ve Suriye iç savaşında yüzbinlerce insan öldü, yaralandı ya da sakat kaldı... Bugün gelinen noktada, dönüp geriye baktığımızda görebildiğimiz tek şey; yıkım, radikal terör örgütlerinin daha da güçlenmesi ile beraber, geçmişten daha fazla istikrarsız ve güvensiz bir dünya!

Amerika’da uzun yıllar psikiyatri hemşireliği yaptığım için, bu savaşın taraflarına dair tanıklıklarım var... Amerika’ya mülteci olarak sığınmış ve savaşları yaşamış Suriyeli ya da Iraklı göçmenlerden... Afganistan ya da Irak’ta savaşıp, aklı sağlığı bozulmuş Amerikan askerlerine kadar...  Her birinin yaşadıkları travmalar o kadar ağır ki, profesyonel olarak, onları tedavi ederken, ağlamamam veya duygularımı belli etmemem gerekti. Başarabildim mi? Dürüst olmak gerekirse; başaramadım...

Hastalarımın travmaları, benim de travmalarım oldu. Nasıl olmasın ki! Yanlarında aileleri ya da silah arkadaşları bombalarla parçalanmış insanların hafızaları nasıl silinemezse, benim de bu acıklı hikayeleri beynimde sıfırlamam mümkün olamazdı.

Neyse ki, ideolojiler bilinçlerimizi şekillendirse bile, bilinçaltlarımızın insan yanlarımıza gem vurması olası değil... Bir yanda; “bana doğru küçük bir çocuk yaklaşıyordu, o kadar uyarmama rağmen durmadı, bombalı intihar eylemcisi olabilirdi, o bir çocuktu, onu öldürmek istemiyordum, ama başka çarem yoktu, onu öldürmek zorunda kaldım, ben bir çocuk öldürdüm, o günden beri uyuyamıyorum, her gece aniden bir kapının çarpma sesiyle yataktan fırlıyorum, o sahne gözümün önüne geliyor ve bir daha hiç gitmiyor, ben bununla nasıl yaşayacağım” diye hüngür hüngür ağlayan Amerikan gazisi... Diğer yanda; “ailem savaşta dağıldı, şimdi neredeler, ya da benim ailem kim hatırlamıyorum” diyen ve hafızasını kaybetmiş bir Iraklı göçmen...

Bu iki örnek, buraya sığdırabildiklerim... Ya sığdıramadıklarım! Ya benimle birlikte yaşayanlar... İnsanlık bu trajedileri nasıl atlatacak? Ne zaman savaşın dili yerine barışın dilini konuşacağız? Sezen Aksu’nun “Dua” adlı şarkısındaki gibi “kulların kullara ettiğini, en zalim ateş harının etmediğini” bilmiyor muyuz sanki!

Biliyoruz elbette... Öyleyse bu zulmü bitirmek elimizde. Yüce Tanrı’ya sadece “bizi affetmesi için dua etmek” yetmez. Bunu da bilelim! Bunun için tüm insanlığın, evrensel haklar ve özgürlükler temelinde, ekolojik sorunlardan, ekonomik ve toplumsal sorunlara değin yeryüzüne ait tüm sıkıntılarda ortak çözüm üretmesi ve dayanışma içerisinde olması şart.

Yok eğer beceremeyeceksek, o zaman, “Yüce Tanrı insanı gerçekten affetsin.” Çünkü bu insanlığın, bundan sonraki en son şansı...