GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
14 Mayıs 2014 Çarşamba

Yeter ki susun!

Çocukken… Çok korkardım toprak altından. Ölümü anlamazdım herhalde de… Anlatılanlardan ürkerdim. Gömülünce dirileceğimizden,
Alnımızı tahtaya çarpınca öldüğümüzü anlayacağımızdan,
Ve azap çekeceğimizden…
Ama en çok da topraktaki yılanlardan, engereklerden, çıyanlardan, solucanlardan, börtü böcekten… Bedenimizi yemeğe gelmiş her tür mahlukattan! Korkardım.
 
Sonra büyüdüm.
Dostlarımı, arkadaşlarımı, yakınlarımı yitire yitire ölümü anladım. ‘Hayat varsa, eninde sonunda ölüm de var’ı kabullendim.
Toprak üstündeki, yeryüzündeki çıyanların, solucanların, yılanların, ‘altındakinden daha korkutucu’ olduğunu gördüğümden belki,
Ruhumuzu kemiren, bize yaşarken azap çektiren zalimlerin, kan emicilerin zulmünden, insanın insana ettiklerini göre göre büyüdüğümden belki de…
Zalimin zulmünden, yalanından, iftirasından, şerrinden korkar;
Vücudumun öldükten sonra çürüyeceğinden, börtü böceğe yem olacağından korkmaz oldum.

 
 
Şimdi… Sıra sıra açılan bu mezarları, kazılan toprağı gördükçe,
Toprak altında hala ölü mü diri olduğunu, hatta kaç kişi olduklarını bile bilemediğimiz canları düşündükçe…
“O kadar emildi ki kanınız yeryüzündeki sülüklerce… börtü böcek bile gelmeyecek yanınıza.
Öyle zehirlendiniz ki siz kara yürekli adamların yaptığı kara madenlerde… yılanlar dahi sokulmayacak koynunuza…
Öyle sokuldunuz ki yeryüzü çıyanlarınca… çıyanlar bile anlayıp duracak…” Diyorum kendi kendime.
 
Size gelince… yeryüzü yılanları, çıyanları, sülükleri, böcekleri, solucanları…
Siz korkun, bu toprağın üstünden de altından da.
Ya bu dünyada ödeyeceksiniz yaptıklarınızı, sıfırladığınız canların bedelini,
Ya da toprak altında. Ya da her ikisinde de.
İki elimiz iki yakanızda çünkü.
Bunca ah, boşa gitmez.
Bu devran sonsuza dek böyle dönmez.
Biz unutsak, yerin altına diri diri gömdüğünüz sayısını bile bilmediğiniz ya da bilip de söyleyemediğiniz canlar unutmaz sizi. Unutmayacaklar. Onlara dokunmayan yılanlar, çıyanlar, solucanlar da.
 
Korkun. Ama susun da. Hiç değilse şimdi susun.
Susun ki, acımızı yaşayalım. Yasımızı tutalım. Ağzınızı her açtığınızda dökülen irinlerle bir daha, bir daha kirlenmeyelim.
Susun!
Hiç değilse ayaklarının çamurunun ambulansı kirleteceğini düşünen mahcubiyet karşısında susun.
Sedyelerdeki delik çoraplara bakıp susun.
Paralarını korumak için değil, çocukları için, babaları için, eşleri için çırpınıp gözyaşı dökenlere bakıp susun.
Sizin korkularınız dağları beklerken… Biz ölülerimizi bekleyelim. Yeter ki susun!