GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
23 Mayıs 2022 Pazartesi

Yeni dil kurmak ve yeniden söylemek

Uygarlık aleminin son iki yüzyılda sanayi devrimiyle hemhal yazdığı tarihi yeniden ve farklı bir bakış açısıyla okumanın zamanı geldi.

Zamanı geldi, çünkü değerler sistemi sağlı sollu çöküyor.

İnsanlığın sömürüden kurtuluşuna dair solun büyük iddiası 20. yüzyıl biterken son buldu.

Bu yüzyılda, yeryüzünde yaşayan 8 milyar dolayında insanın yaklaşık 6 milyarı yoksul, 1 milyar kadar insan aç. Her gün, 20 bin dolayında insan açlıktan ölüyor. Ve en kötüyü henüz görmedik.

Günümüz dünyasının acı gerçeği; Yoksulluk, ideolojilerin beslendiği en verimli kaynaktır. Sağ ve sol ideolojiler varlığını yoksullara borçludur.

Kapitalizm doğası gereği yoksulluk üretir ve bu yoksulluğu yönetir. Daha iyi bir hayat veya sınıf atlamak ihtimali yoksulları motive eder.

Sol ise bu yoksulluğa son vermek iddiasıyla varlığını anlamlandırıyor.

Gelin görün ki yoksulluk durmadan büyüyor.

Dünya ölçeğinde iki savaştan sonra sanayi devrimiyle ortaya çıkan uluslararası sistemin yarattığı Dünya problemleri, neo-liberal dönemin ardından, sistemi dengeden çıkardı ve çok ağır bir bunalımı tetikledi.

Hazin ama gerçek, ortaya çıkan değişim ihtiyacı üzerine solun öyle aman aman fikir ürettiği yok; son iki yüzyılda olan biteni tören ve gösteri olarak anmak ve ezberindekini tekrarlamak dışında sol varlık gösteremiyor, ezber bozmak zor geliyor.

Sosyalistlerin, komünistlerin felsefeyle düşünmeye, düşünmenin yöntemine ve problematiği ihmal etmeden soru sormaya dair yaptığı katkıyı solun genel durumuyla karıştırmamak lazım.

Yeni bir dil kurmanın ve yeniden söylemenin ihtiyaç olarak ortaya çıktığı dijital çağın şafağındayız. Solun tarihi sorumluluk yüklenerek bu ihtiyacın gereğini yerine getirmesi, haklı bir beklentidir.

Değişen maddi koşullar, yeni bir dil kurmayı ve mümkünse her şeyi yeniden söylemeyi bir zaruret olarak insanlık gündemine getirdi.

Bu meseleyi şimdi ele almazsak ileride kuşaklar arası kopuş kaçınılmaz olacak. Bu defa, kuşak çatışması değil, kuşaklar arası kopuş söz konusu.