GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
5 Ağustos 2017 Cumartesi

Yaşanacak kenti, kentlinin kararları yaratır…

Cervantes, kendinden de ünlü eseri Don Kişot’da ne diyor:

“Yol, handan daha iyidir... Ün ve zenginliğe inananlar, oraya vardıklarında yolculukları da bitmiştir. Yaşamın bütün amacını kaybederler onlar. Gerçekte ne han, ne de ulaşılacak son nokta vardır yaşamda. Yoldur önemli olan...Yol boyunca öğrendikleriniz, yaşamın anlamı ve keyfidir.”

***

İzmir’den yükselen “yaşanacak kent olmaktan çıkıyoruz” feryatlarını duymadığımız gün kalmadı…

Daha önce de yazmıştım, kentlinin hakları var.. Bunlar da “Avrupa Kentsel Şartı” ile güvenceye alınmış… Bu şart; şiddetten, her tür kirlilikten, bozuk ve çarpık kent çevrelerinden arınma hakkı; yaşadığı kent çevresini demokratik koşullarda kontrol edebilme hakkı; insanca konut edinme, sağlık, kültür hizmetlerinden yararlanma, dolaşım özgürlüğü gibi temel kentli haklarının olduğu inancını esas kabul eder. Ayrıca şart; söz konusu hakların, yaş, cinsiyet, ırk, inanç, milliyet, sosyo-ekonomik ve politik statü, ruhsal ve bedensel özür gözetmeksizin, tüm insanlara eşit koşullarda uygulanmasını savunur. Bu nedenle, yerel ve bölgesel yönetimlerin önemli bir sorumluluğu da, doğru kalkınma stratejileriyle, söz konusu kentli haklarını korumaktır. Kurgu ve yapı olarak şart, kentsel gelişmenin farklı boyutlarına ilişkin, açıklamalı biz dizi kısa ve açık ilkeden oluşan tavsiye niteliği taşımaktadır.

Mesela “Dolaşım” hakkı var… Toplu taşıma, özel arabalar, yayalar ve bisikletliler gibi tüm yol kullanıcıları arasında, birbirinin hareket kabiliyetini ve dolaşım özgürlüğünü kısıtlamayan uyumlu bir düzenin sağlanması gerek yaşanacak şehirde…

Mesela “Kaliteli Bir Mimari ve Fiziksel Çevre” hakkı var:  Tarihi yapı mirasının duyarlı bir biçimde restorasyonu ve nitelikli çağdaş mimarinin uygulanmasıyla, uyumlu ve güzel fiziksel mekanların yaratılması var yaşanacak şehirde…

“İşlevlerin Uyumu” hakkı var: Yaşama, çalışma, seyahat işlevleri ve sosyal aktivitelerin olabildiğince birbiriyle ilintili olmasının sağlanması demek..

 “Katılım” hakkı var: Çoğulcu demokrasilerde; kurum ve kuruluşlar arasındaki dayanışmanın esas olduğu kent yönetimlerinde; gereksiz bürokrasiden arındırma, yardımlaşma ve bilgilendirme ilkelerinin sağlanması demek…

 “Kişisel Bütünlük” hakkı var… Bireyin sosyal, kültürel, ahlaki ve ruhsal gelişimine, kişisel refahına yönelik “Eşitlik” hakkı var: Yerel yönetimlerim; tüm bu hakları bütün bireylere cinsiyet, yaş, köken, inanç, sosyal, ekonomik ve politik ayrım gözetmeden, fiziksel veya zihinsel özürlerine bakılmadan; eşit olarak sunulmasını sağlamakla yükümlü olması demek…

***

Evet… İzmir’den şikayetler yükseliyor… Her yere asılan şu günlerde herkesin İzmir’den söz ettiğini bildiren afişlerde bu sıkıntılar mı anlatılıyor yoksa… (Köşe yazısına emoji konsa ne iyi olacak)

Ama ben şu Ağustos sıcaklarında şundan eminim. İzmirli çözümü yine kendi üretecek.

İsteklerimizle aramızda engeller olduğunu düşünmek, sadece tembelliğimizin mazeretidir.

“Bir tek ben yapsam, ne farkeder ki!”, diye düşünmek en büyük yanılgıdır.

İnsan kendinden sorumludur. Ama yaşadığı kentten de…

Arzu ettiğimiz olumlu değişimlerin gerçekleşmesi için yapabileceğimiz en önemli ve en basit katkı, önce kendimizde o değişim ve gelişimi görebilmektir.