GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
7 Ağustos 2021 Cumartesi

Yaşamak görevdir yangın yerinde!

Akılcı olmak adına orman yangınları üzerine bir şeyler yazmak için bekledim 10 gündür… Yangınlar konusunda çok değerli yazılar okudum 10 gün boyunca… Bir sürü yalan yanlış hikayenin yanı sıra… Sevgili Filiz Sezer’in son yazısında anımsattığı Ataol Behramoğlu’nun Madımak katliamı üzerine yazdığı şiir aslında ruh halimizin en güzel yansıtanı.

Elele verdik insanlar olarak ormanlarımızı, oradaki tüm canlıları korumak adına ve dedik ki; “Yaşamak görevdir yangın yerinde!”

Evet canımız fena yandı… Okuduğum yazılar içinde en derli toplu değerlendirmelerden birini Çukurova Üniversitesi’nden Prof. Dr. İbrahim Ortaş yapmış. Orman bilimcilere göre, mevcut birçok orman ekosisteminde sürekliliğin sağlanması için yangın sistemin ayrılmaz bir parçasıdır. Hatta Akdeniz makilikleri ile iç içe olan çam ormanlarının sürekliliği için orman yangınlarının olumlu etkilerinin de olduğu belirtilmektedir. Günümüzde tarım ve yerleşim yeri açmak için çoğu orman geçmişte insanlarca yakıldığı için can ve mal kaybına da neden olmaktadır.

KEÇİLERE DOKUNMAYACAKTINIZ: Prof. Ortaş’ın altını çizdiği gibi  “Orman Yangınları Yüzde 95 İnsan Kaynaklıdır” ve bir zamanlar ormanlardaki keçilere karşı yürütülen kampanyaları aklımıza getiriyor. Hocamız bu durumu çok iyi özetlemiş: Kontrolü Keçi Otlatılması Önemli Bir Biyolojik Yöntem. Bir diğer konu keçi otlatılmamasıdır. Keçiler ortamdaki otları ve ağaç gövdelerinde gelişen sürgünleri tükettiği için yangının gelişmesini engelliyordu. Ancak bugün keçiler doğadan çok kapalı ağıllarda tutuluyor ve sayıları geçmişe kıyasla azaldı. Ayrıca doğal bitki ve hayvan  çeşitliliği de azaldığı için her etki yeni bir sonuç doğuruyor, oluşan sonuç yeni bir etkiye neden olmaktadır. Otlar geçmişte olduğu gibi keçi, dağ keçisi, geyik, tavşan ve diğer ot tüketen hayvanlar tarafından yeşilken tüketilseydi bu kadar kuru ot gelişmez ve yangınlar da hızla ilerlemezdi. Özetle Yangınla mücadelede kontrolü otlatma da önemli olup diğer birçok yönetim yöntemleri ile yangınlar önlenebilir ve en az hasarla kontrol edilerek söndürülebilirdi.

BUNDAN SONRASI İÇİN ÖNERİLER; Prof. Dr. İbrahim Ortaş’ın bundan sonrası için öneriler başlıklarına aynen katılıyorum.

Yangın Ekologları Prof. Dr. Çağatay Tavşanoğlu ve Prof. Dr. Doğanay Tolunay “Amaç sadece ağaç dikmek olmamalı, ekosistemin korunması için doğanın kendini yenileme kapasitesinin göz önünde bulundurulması gerekir” diyorlar. Ağaçlama yapılacaksa mono kültür olmamalı, dışarıdan gelecek yeni türler ortama adapte olmazlarsa başka sorunlar da çıkabilir.  Doğanın tüm renklerinin ortamda tekrar buluşmasına müsaade edilmeli. Onun için yanan alanların insandan korunması ve otlatılmanın yasaklanması gerekir.

Kesinlikte toprağa iş makineleri sokularak işlenmemeli. Yangın sonrası derinlerdeki kökler yeniden gelişebilmekte. Doğanın her zaman kendini koruma mekanizmaları olup kendini koruyacak enstrümanları olmazsa varlığı sürdüremez. Örneğin yangın sonrası yapılan gözlemlere göre, bölgedeki kızılçam gibi bitkilerin kapalı kozalarındaki tohumlar korunmakta ve uygun nem ve sıcaklık koşullarında hızla çimlenerek yeni fidanlar oluşturmaktadırlar. Hatta bazı bitkiler daha gür bir şekilde gelişebilmektedir.

Ormancı arkadaşları dinlediğimde bitki türü, çeşit, boy çap konuları konuşuluyor. Soru toprak- bitki ekosistemi sorunudur. Asıl konu yer yüzeyinin koruyucu tabakası olan toprak ve toprak içindeki en önemli unsur olan organik materyalin ve doğal canlılığın yanmış olmasıdır. Yangın ile oluşan 200-800 0C’lik sıcaklık toprağa belirli bir derinliğe kadar nüfuz ediyor…

EKOSİSTEM/EKOLOJİ ÇALIŞMALARI YAPACAK ARAŞTIRMA MERKEZİ İHTİYACI OLUŞMUŞTUR: Ormanları korumanın en iyi ve en ucuz yolu yanmalarını önlemektir. Bu bağlamda ormanların yanmaması, çıkan yangınların hızlı bir şekilde söndürülmesi veya çok hızlı gelişmemesi, yanan yerlerin de ekolojilerine uygun olarak restore edilmesi, iklim değişimlerinin olası etkileri konularında ülke çapında ciddi, pek çok uzmandan oluşan bilimsel araştırma birimlerine gereksinim bulunmaktadır. Liyakate dayalı, konuyu bilen araştırma birimlerinin konuları bütünlüklü olarak çözüm odaklı değerlendirmeleri ve sonuçlarının yanmış alanlarda uygulanmalarında yarar görülmektedir.