GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
13 Kasım 2021 Cumartesi

Ya farkındasın ya da bu dünyaya ait değilsin

Kasım ayının ilk gününden beri her gün Glasgow’a bağlandım. Yani Glasgow'daki COP26 küresel iklim zirvesi haberlerini okudum. En iyi kaynak BBC. Bu zirvede konuşan herkes, iklim değişikliğinin kontrol altına alınması için çok önemli gördüğünü dile getirdi. 
Zirvede aralarında bizim de olduğumuz yaklaşık 200 ülkeden emisyonları azaltma planları isteniyor ve bu, günlük hayatımızda ne gibi değişikliklere yol açacak diye düşünerek kapattım haberleri…
Bu haftanın benzer tartışmalara konu olan diğer etkinliği ise Ege Ekonomiyi Geliştirme Vakfı (EGEV) ve Özgencil Grup iş birliğii İzmir Büyükşehir Belediyesi destekleri ile bu yıl 5’incisi düzenlenen Ege Ekonomik Forumu idi. “Yeşil Bir Gelecek İçin Şimdi” teması COP26 ile öyle özdeşleşiyordu ki… Ege Ekonomiyi Geliştirme Vakfı (EGEV) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Susam’ı paneller sonrasında kutladım, “bu yıl seçilen tema gerçekten de dünyanın bir numaralı problemi” dedim. “
Glasgow’da gerçekleştirilen COP26 Zirvesi’nde İzmir’i temsil eden, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in şu sözlerininaltı çizilmeli:
“Glasgow’da şunu gördüm. İnsanlık iklim krizini kırıntılar vererek çözemeyeceğini anlamış durumda. Doğayla ilgili meseleler yakın bir zaman öncesine kadar onlarca konudan herhangi biri belki de en önemsiziydi. Zirvede gözlemlediğim şey bu durum tümüyle tersine dönmesi oldu.” dedi. Doğayla uyumlu bir uygarlık kurmanın artık insanlığın en temel konusu haline geldiğini vurgulayan Soyer, Türkiye’nin, Ege Bölgesi’nin ve İzmir’in bu değişimin gerisinde kalma şansı olmadığını hatırlattı.  Tunç Başkan’ın, “İklim krizi bir entelektüel tartışma konusu değil, iklim krizi bir afet, üstelik diğerlerinden farklı olarak “ben geliyorum!” diyen bir afet. Bu krizi aşmanın iki yolu var. Birincisi, dünyadaki diğer şehirlerle uyum içerisinde olmak; ikincisi ise, kendi şehrimizde dayanışma ile hareket etmek” sözleri bence çok önemli.
EGEV toplantılarından aldığım notlar…  İzleyebildiğim toplantılarda bakın nelere dikkat çekildi:
***
Şimdiye kadar ekonomik model “üretmenin en ucuz olduğu yerde üretmek” olmuştur. Bu, döngüleri açması ve dışsallıkları içermemesi dışında kötü bir fikir değil. Gerçek sürdürülebilirlik, döngüleri kapatmak ve bu dışsallıkları dahil etmek anlamına gelir. Gelecekte konsept, “sürdürülebilir bir şekilde üretmenin en ucuz olduğu yerde üretmeye” dönüşmelidir. Ve bu kelime, sürdürülebilir bir şekilde, tüm farkı yaratacak. Kullanılabilirliği etkileyecektir; maliyetleri etkileyecek ve fiyatları etkileyecektir. Ve her zaman olduğu gibi fiyatlar arttığında, alternatifler ve aynı zamanda beceriklilik için fırsatlar sunar.(ChristophePelletier- Futurist)
***
İklim krizi Akdeniz’deki kuraklığı, başka bölgelerdeki selleri artırırken artık insanın doğanın sahibi değil doğanın bir parçası olduğunu anlayarak doğu ile uyumlu üretim stratejileri geliştirmek mecburiyetindedir. Hepimize yetecek gıdayı üretebilmek için tüm paydaşlar ortak çalışmak zorunda. Biz sadece Türkiye’deki sorunu düşünerek dünyanın kurtarılabilmesi ya da besleme sorununu çözülebilmesi gibi bir sonuca varamayız. COP26’yı takip ettiğimiz kadarıyla tüm dünyanın ülkelerin ortak hareketiyle bir sonuca varılabileceği kanaatinde olundu. İnsanlığı besleyen 100 milyonlarca köylü ve küresel gıdanın yüzde 50’sinden fazlasını üretenler, gıda egemenliğimizi sağlayan, atalık tohumlara sahip çıkan köylüler ve üreticilerin de haklarını savunmalıyız. Bitkisel ve hayvansal üretim faaliyetlerinde bulunan kıyılardaki ve tatlı sulardaki küçük ölçekli balıkçılar, yaylacı ve göçebe topluluk üyelerinin hepsini korumalı, rekabet değil dayanışma içerisinde olmalıyız. (Köy Koop- Neptün Soyer)
***
Türkiye’de son 25 senede buğday alanında yaklaşık 3 milyon hektarlık azalma var. Bunun 1 milyon hektarı direkt iklim değişikliği nedenli. Küresel ısınmada 1 derecelik ısı artışı ise buğdayda yaklaşık yüzde 6 ile 7’lik verim kaybına neden oluyor. (Doc. Dr. Barış Karapınar -Boğaziçi Üniversitesi)
***
Toprak erozyonu muazzam miktarda. Son 40 yılda toprağımızın yüzde 37’sini kaybettik. Diğer yandan gıda sisteminin ürettiği sera gazı emisyonları için de ürkütücü rakamlar var. Gıda sistemini bir bütün olarak ele aldığımızda, küresel toplam emisyonun yüzde 37’sinin gıda sistemleri olumsuz etkisi söz konusu(Dr. Paul Myers-FARM)
*** 
Avrupa Birliği 2035’e kadar karbon emisyonunu yüzde 55 oranında azaltması gerekiyor.(Dr. Anne Velenturf- Leeds Üniversitesi)
*** 
Tarım bir kadın inovasyonudur. İlk olarak bu topraklarda ortaya çıktığında Anadolu’da binlerce yıl önce kadınların düşünce sistematiği ile gelişmiş bir insan inovasyonudur. Bu düşünce sistematiğinde tarım; toprağı, havayı, suyu, ışığı birlikte görerek ortaya çıkarılan bir icat ve inşa projesidir aslında. Anadolu kadınları binlerce tohum ve yüzlerce ağaç çeşidinin gıdada kullanılmasını sağlamış. Bunu yaparken de doğayı taklit etmişler. Doğadaki ekosistem döngülerini, tarımsal ekosistemin içerisine uyarlamışlar. Var olan ekosistemin içine tarım felsefesini dahil etmişler ve buradan üretim yapmışlar. Özetle doğa-okuryazarlığı yapmışlar. (Güven Eken- İzmir Vakfı)
***
GASTRONOMİ TURİZMİ: Son oturumda gastronomi turizmini tartıştık. O toplantının notlarını da tuttum. Önümüzdeki günlerde yazacağım. Bir kez daha teşekkürler EGEV.