Pazartesi bir yazı yazdım portalimizde ; “Avrupa ulaşımında devrim gibi gelişmeler” başlığıyla… Dedim ki, “Türkiye’deki “kamyon lobisi” ne düşünür bilemem ama onlara kötü bir haberim var… AB, ticari taşımacılıkta kullanılan araçlar ile iş araçlarının karbon salınımının izlenmesi ve denetimi konusunda çok önemli bir uygulamaya hazırlanıyor…”
Gerçekten de Avrupa Parlamentosu ve AB Konseyi, kamyon, otobüs ve benzeri ağır iş araçlarının karbondioksit salımı ve yakıt tüketimlerinin denetlenip, raporlanmasını kapsayan bir düzenleme üzerinde uzlaşıya vardı. “Şaşırtıcı gelebilir ama bu kararlar araçların karbon salımı konusundaki ilk yasal düzenleme olacak” dedim.
Bizde adet böyledir. Lafı ensesinden anlayanlardan geçilmez. Yıllarca Yeni Asır’da, Akşam Ege’de de ulaşım üzerine yazılar yazdım. Her zaman İzmir gibi hızlı büyüyen kentlerde tüm güçlüklere rağmen toplu ulaşımı savundum. Bu da zaten dünya görüşümün parçası… Bu güzel şehrin hep güzel kalması için ulaşım altyapısının daha verimli kullanımı, daha az enerji tüketimi, daha düşük yatırım ve işletme gideri, daha az kirlenme, daha az trafik kazası, daha hakkaniyetli bir ulaşım hizmeti diledim… Beklentim ulaşım yapısının toplumun yararı yönünde değiştirilmesi isteniyorsa örneğin Avrupa’da olduğu yönündeydi.
***
Ama.. Pazartesi yazısının altına “Kamyon Lobisinin” adamları “kargaşayı körükleyecek”, kafaları karıştıracak yorumlar döşendiler. Benim böyle kafa karıştırıcılara nasıl hitap ettiğimi bilenlerden biri adını doğru yazmış… İki üç yorumcu da benim Mavişehir dolmuşlarının iptaline karşı çıkışımı tramvaya karşı çıkış gibi “algı yaratmaya” çalışmışlar. Tam bir anlamazdan gelme hali.
Hayatı boyunca toplu taşımayı desteklemiş biri olarak “hakikati ben biliyorum ya” deyip geçemiyorum bu haksızlıklar karşısında. Kaldı ki binlerce İzmirlinin de benim gibi düşündüğünü biliyorum. Düşüncelerimi yineleyeyim de anlamayanlar anlasın:
ÖZEL ARAÇTAN VAZGEÇMEK ŞART!
***
Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, görev süresinin 14. yılında değişen İzmir fotoğrafını anlattı geçenlerde. Konuşmasındaki her sözüne katılıyorum Kocaoğlu’nun: “İzmirliler biliyor ki, kendilerine hizmet eden bu Belediye, kimsenin hakkını hukukunu çiğnemez. Dürüst ve çalışkandır. Rüşvet yemez. Adam kayırmalara, farklı yollardan usulsüz para toplamalara, yasaların çiğnenmesine, devletin zarara uğratılmasına asla izin vermez.”
***
Bunların altını çizip bir daha yazayım altı ay sonra: Otomobilin ve toplu taşımanın maliyet, hız veya konforunda meydana getirilecek olumlu ya da olumsuz değişiklikler bunların kullanımına olan talebi artırabilir veya azaltabilir.
Toplumun ve giderek bireylerin yararları açısından İzmir’de daha çok deniz ulaşımı kullanılmalıdır. Kuzeyde Mavişehir ve Alaybey’e, güneyde İnciraltı ve Sahilevleri’ne iskeleler yapılmalıdır.
İzmir’de ulaşımın bugünkü yapısı otomobil ağırlıklıdır. Bu yapı, aynı miktarda yolcuyu taşımak için daha çok taşıt ve daha çok altyapı, kamuya ve kullanıcıya daha yüksek maliyet, daha fazla enerji ihtiyacı, artan hava kirliliği, yüksek kaza olasılığı ve çirkinleşen fiziksel çevre anlamına geliyor. Bu yüzden “otomobilsiz” günlerin sayısı bütün dünyada hızla artmaktadır.
Evet; demokrat, hoşgörülü, güvenli, enerjik, dirayetli, güçlü ve inançlı, kararlı, şeffaf, adaleti her türlü değerin üzerinde tutan, tasarruf eden ve kendi göbeğini kendi kesebilen bir kent İzmirimiz. Ama bunlar bazı sorunları görmezden gelmemize neden olamaz…
Yani küçük ve önemsiz nesnelerin ne yazdığına bakmadan bu güzel kentin geleceğini düşünmek zorundayız.