GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Filiz SEZER
YAZARLAR
8 Mayıs 2022 Pazar

Tragedyalardan Didem Madak’a annelik

Batı edebiyatının temeli sayılabilecek antik Yunan tragedyaları bugün bile pek çok güncel meseleye referans olabiliyor. Mesela Aiskhylos’un Oresteia Üçlemesi anneliğin ve kadınlığın toplum içinde nasıl konumlandırıldığını çok güzel anlatır.

Troya halkına yaptığı zulümle tanıdığımız Kral Agamemnon savaş öncesinde kendi kızını tanrılara kurban edecek kadar da gaddardır. Kocasının tahtında gözü olan kuzeni ile bir süredir birlikte olan Kraliçe Klitemnestra ise evine dönen Agamemnon’u “krallar gibi” karşılasa da kısa bir süre sonra onu öldürür. Tüm bu olanları hazmedemeyen Oğul Orestes ise kızkardeşi Elektra’nın da desteğini alarak annesini öldürecektir. Tragedya yoluyla topluma verilen ders de üçlemenin son hikâyesinde karşımıza çıkar. Yaptıklarının etkisiyle zor günler geçiren Orestes, tanrıça Athena’nın da etkisiyle yargılanmak üzere Atina’ya döner. Mahkeme esnasında Orestes’in en büyük destekçisi, öldürülen babanın haklarını ve eril tahakkümü savunan Apollon olacaktır. Diğer tarafta ise bir evladın işlediği cinayet de olmak üzere çeşitli suçların kaydını tutan ve hak edilen ceza verilmeden rahatlamayan öç perileri olarak tanımlanan Erinysler mahkeme sırasında ölen kadının hakkını savunmaktadır. Yargılama sonrasında jüride oylar eşit çıkınca son sözü söylemesi üzerine Zeus’a giderler. Zeus, Orestes’i suçsuz bulacak ve “eril unsurun dişiye, erkeğin kadına karşı” zaferini ilan edecektir.

Mahkeme sonrasında Erinyslerin başına gelenler de çok ilginçtir. Soyları Olymposlu tanrılardan bile eski olan Erinysler, Athena’nın çabasıyla Euminidlere dönüşürler. Kadın hakkını savunan Erinysler bundan böyle Olympos tanrılarının kutsallığının bir parçası olarak evlenen kızların, ailelerin ve şehrin koruyucusu olan barış ve uyum perileri olurlar (1).   

Artık her geçen gün daha fazla sorgulanan kutsal, fedakâr annelik rolü ise -felsefeye, sosyolojiye ve toplumsal cinsiyet çalışmalarına dayalı teorik bir altyapıdan yoksun olunca- toplumda başarı ve güzellik ekseninde karşılık buluyor. Neredeyse sıfır beden “instamomlar” annelik üzerine dersler verirken linkler paylaşmayı, kocalarıyla yılda en az birkaç defa yalnız tatil yapmayı ve kendilerine zaman ayırma meselesini cilt bakımı yaptırma olarak lanse etmeyi hiç ihmal etmiyorlar. Hal böyle olunca da kadınlık/annelik meselesi de haklar zemininde değil reklamlar, hediyeler ve kutlamanın ne şekilde yapılacağı üzerinden gidiyor. Eril kapitalist sistemin içinden çıkmayı başarabilen bireysel başarılarla sistemin değil sizin yetersizliğinizin altı çizilirken, kendini gerçekleştirme çabası bir kadın için –hele de anneyse- bir cüret olarak görülüyor.

Kuşkusuz sahip olunmasını beklediğimiz teorik temeli akademik dünyadan uzak biz sıradan insanlara kazandıran en güzel kaynak edebiyattır. Kadınlık/annelik meselesi Kendine Ait bir Oda arayan Virginia Woolf’den –yattığı yer incitmesin- sevgili Didem Madak’a kadar pek çok kadın tarafından sorgulanmıştır.

Ünlü yazar, psikanalist ve feminist düşünür Julia Kristeva “Yaşamak İçin Şiir Yazın” söyleşisinde modern kadının çıkmazlarını çok güzel ifade eder:

“Bir kadının, üstelik sevgili olan ve profesyonel sorumlulukları günbegün artan bir kadını, annelik çilesi dediğim o dönemeçte tutunması nasıl mümkün olabilir? Dinler ya unutuyor bizi ya da Tanrıça yerine koyuyorlar. Şefkatlerimizi, inceliklerimizi, kurnazlıklarımızı, tutkularımızı gözden kaçırıyorlar. Üçüncü binyılın annelik ilişkisini baştan yaratmak bize düşüyor; dünyaya yeni gelmiş o yabancıları durmaksızın benimseme sürecini, bedenlerimizin ve ruhlarımızın çocuklarımızla, torunlarımızla sürekli yenilenişini biz yaratacağız. ‘Özgür kadın daha doğmadı’ diye yazmıştı Beauvaoir. Özgür anne hiç doğmadı ve anneler söz hakkına kavuşmadan yeni bir hümanizma olmayacak.”

Küçükken kaybettiği kendi annesine şiirlerinde defalarca seslenmiş olan ve ne yazık ki kendi kızı da çok küçükken kaybettiğimiz Didem Madak’tan da bir alıntı ile Erinyslerin yarım bıraktıkları işe bir katkı koyalım:

Öldürülmüş kadınlar gülümsüyor
Piyano tuşları gibi arası kararmış dişleri ile
Çözülmemiş cinayetler oratoryosu yapıyoruz
Kadınlar öldürülmesin senfonisi
Şeker de yiyebilsinler notalarda!

Anneler günü kutlu olsun, aramızda olmayan annelerimizin ruhu şad olsun!

(1) Nazile Kalaycı, Cogito, sayı 81

Gustav Klimt, Anne ve Çocuk (Detay)