Bu cümle merhum Demirel’e aittir…
Çok da doğrudur…
“Tencerenin deviremediği iktidar yoktur”…
Şimdi…
Gerçekten “tencere kaynamıyor”…
Buna onlarca örnek vermek mümkündür…
Şu birkaç gün için de yaşananlar dahi en önemli örneklerdir...
Kamyonlarla “patates, soğan” dağıtmak…
Yanlış mı?
Elbette değil…
Ama mesele durumu bu hale getirmemektir…
Sonra…
Bunları “törenle karşılamak”…
İşte yanlışın ta kendisi…
“Tencere kaynamıyor” doğrusundan yola çıkarak…
Ne olması gerekir?
Bunu doğrulamak için gerek Akşener ve gerekse Kılıçdaroğlu, şehir şehir bakkal, kasap, manav dolaşıyorlar…
Milletvekilleri de dolaşıyor...
Aslında bu dolaşmalarla sadece malumu ilan ediyorlar…
Yani, “tencerenin kaynamadığı” bilinmeyen bir gerçek değil…
Hele “korona”dan sonra durum çok daha vahim…
Ancak…
Benim vurgulamak istediğim konu başka…
***
Muhalefetin en büyük argümanı “tencerenin kaynamaması” ki, doğrudur...
Fakat…
Demirel’in bu muhteşem cümlesi ilk defa gerçekleşmiyor gibi…
Yani..
“Tencerenin kaynamamasına” rağmen, AKP yine tüm anketlerde “birinci” parti…
Muhalefette de öyle ahım şahım bir yükseliş yok…
Yaşım ve bulunduğum görevler gereği, “tencere kaynamayınca” iktidarın yolcu olduğunu yaşamış biri olarak, bahse konu durum uzun zamandır beni düşündürüyor…
Sevgili Karabel de yazdı…
“Hesap makinesi” meselesini.
Ve doğurduğu sonuçları…
Tümüyle baraj altında kaldılar.
Şimdi niçin “tekerrür” etmiyor acaba?
Kısaca…
“Kaynamayan tencereye” rağmen…
“Bileşik kaplar”ın muhalefet cephesi niçin tepelere fırlamıyor?
Bunu enine boyuna muhalefetin düşünmesi gerekir…
Yoksa…
Televizyonlara çıkıp uzun uzadıya “Dün filan bakkalı dinledim, siftah yapamamış; filan manavı dinledim, akşam evine ekmek götürememiş” diye konuşmanın pratikte bir faydası yok…
Halk “tencerenin kaynamadığını” bilmiyor mu?
Bilmemesi mümkün değil.
Çünkü, zaten “kaynamayan tencere” doğrudan halkın…
O zaman…
“Halksız Demokrasi” olmayacağına göre…
“Halksız Muhalefet” mi söz konusu?
***
O halde…
Bir sorun var demektir…
Düşünmek gerek, inceden inceye…
Şu ortama rağmen, diyerek…