GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
28 Mayıs 2010 Cuma

Sözün bittiği yer’… Yoksulluk

Yaklaşık 3-4 ay önceydi. Oturduğumuz apartmanda yöneticimiz değişmiş, eski yöneticinin yerine üst katımızdaki emekli öğretmen komşumuz seçilmişti. O ara apartman merdivenlerini yıkayan kişinin sigortalı bir iş bulup ayrılması nedeniyle, merdiven temizliği için yeni birinin bulunması işi de yeni yöneticiye kalmıştı.
Oğlum, bir gün işten beni arayarak şöyle dedi:
’“Bugün bir teyze geldi ve merdivenleri yıkamak için ayda 20 lira istediğini, ancak yöneticinin bunu fazla bulduğunu söyleyip, onun işe alınması için destek vermemizi rica etti. Kocası yokmuş ve iki çocuk okutuyormuş. Olur da akşam görüşemezsek diye söylüyorum; yöneticiyle konuşur musun anne?’”
Haftada bir gün yıkanacak merdiven temizliği için ’‘ayda 20 lira’’ talep eden ve bu talebi pahalı bulunan iki çocuk annesi için, o akşam yöneticimizin kapısını çaldım. Oğlumun söylediklerini ilettim ve ’“gerekirse, ben üzerime düşenden fazlasını ödeyebilirim. Madem bu kadar ihtiyacı var, yardımcı olalım’” dedim.
Yöneticimizin cevabı ne oldu dersiniz?
’“Biliyorum Gönül Hanım. Bana da adeta yalvardı. Ama dün aynı işi ’‘ayda 12.5 lira’’ya yapacak bir hanımla anlaştık. Apartman sakinlerinin haklarını korumak zorundayım. Üstelik bu hanımın da kocası özürlü, çalışamıyor. Bu hanım da merdiven yıkayarak evdeki 5 nüfusa bakmaya çalışıyormuş’…’”
Sözün bittiği yerdi.
Yoksulluğa, bu düzeni kader diye yutturmaya çalışanlara, ülke için çalışacağız diye seçilip sonrasında sadece kendilerine yontanlara lanet ede ede ayrıldım üst kat komşumuzun yanından.
 
Prof. Sencer Ayata’’nın Radikal gazetesinde dün başlayan ’“Finansal Krizden Toplumsal Krize’” başlıklı dizi yazısının bugünkü bölümünde yer alan yoksullukla ilgili bilgileri okurken bir kez daha karşılaştım ’‘20 liraya karşılık 12.5 lira’’ isteyen kadınlarla. Ev ev dolaşıp evlerine, kocalarına/çocuklarına bakmaya çalışan, çoğu bugüne kadar hiç çalışmamış annelerle’…
Krizin arttırdığı işsizliğin yoksul kesimi nasıl vurduğunu anlatan Prof. Ayata, ’“Toplam erkek istihdamı azalırken kadın istihdamında sınırlı bir artış görülmektedir. Yeni istihdam daha çok düşük ücretli hizmet sektöründe ortaya çıkmaktadır (temizlik, bakıcılık, pazarlama). Gerçekten de kriz, daha önce çalışmayan bir kadın kesimini iş aramaya ve iş bulursa çalışmaya sevk etmeye başladı. Yoksul ailelerden gelen kadınlar, ev işleri ve çocuk bakımı başta olmak üzere emek yoğun alanlarda iş arama faaliyetlerini yoğunlaştırdılar.  Özellikle büyük şehirlerde birçok kadın aracılar koyarak, hatta kapı kapı gezerek evlerde iş arıyor ve her ücrete razı olduğunu söylüyor. Aşağıdaki örnek Ankara Keçiören’’den:
’‘Komşum oğlunun okul masraflarını yapmak için hamur işleri- yufka ekmek, tarhana, erişte- yapıp sokakta satıyor. Bir diğeri elli yaşında, kocasını üç ay önce işten çıkarmışlar, önceki maaşlarını da alamamışlar zaten. Kaynanasının emekli maaşına bakıyorlardı, o da üç ayda bir maaş alıyor. Şimdi kadın evlerde iş bulunca adama harçlık, sigara parası veriyor’” diyordu dizinin bugünkü bölümünde.
 
Önce giyimden ve boğazdan kıstıklarını,
Eskiden aynı anda aldıkları üç dört gıda maddesini artık sıraya bindirerek alabildiklerini,
Elektrik faturasını düşürebilmek için geceleri (zaten içinde bir şey olmayan) buzdolabının fişini çektiklerini,
Mutfakta tasarrufun büyük ölçüde kadınlara düştüğünü; kadınların bir yandan miktarı kısarken, diğer yandan devamlı ucuz alternatifler aradıklarını, indirimleri takip edip birbirlerini sürekli haberdar ederek masrafları en aza indirmek için çabaladıklarını,
Çocukların yeterince başarılı görünmüyorsa veya alternatif çalışma olanağı varsa, özellikle ortaokul çağındakilerin okuldan alındıklarını,
Evlerde tek odada soba yakıldığını, yakacak bitince dışarıdan yakacak toplandığını veya yakmak için meyve ağaçları gibi ucuz alternatifler arandığını,
Ocak ateşi ile yetinip sürekli mutfakta oturarak, zamanı battaniyenin altında geçirerek yakıt tasarrufu sağlamaya çalışıldığını,
Ulaşım masraflarını kısmak için çocuklar dahil herkesin koşullar elverdiğince okula, işe ve çarşı pazara yürüyerek gittiğini,
Bazı aileler telefonu tamamen kapattırırken, bazılarının telefon yerine mesaj kullandığını, varsa internet bağlantısını kestirdiklerini,
Faturaları ödeyemediği için elektriği, suyu ve daha çok telefonu kesilenlerin sayısının arttığını yazıyor Prof. Dr. Sencer Ayata.
En kötüsünün de sigortası bitip Yeşil Kart alamayan kronik hastaların tedavilerini yaptırmakta ve ilaç almakta zorlanmaları olduğunu kaydederek, ’“Özellikle katkı paylarının artması sağlık hizmetlerine erişimde giderek daha önemli bir engel haline gelmektedir. İşsizlik ve yoksulluğun yol açtığı belki de en önemli sorun tedavinin ve sağlık önlemlerinin ertelenmesi ve bunun sonucunda sağlığın bozulması ve sağlık sorunlarının artmasıdır’” diyor.
 
AKP’’nin yoksul halk kitlelerini hedef alarak ulaştığı iktidara, şimdi Kılıçdaroğlu başkanlığındaki CHP talip. Ve CHP’’nin önündeki tablo, 8 yıl önce AKP’’nin iktidarı devraldığı günlerdekinden daha karanlık. Yoksul ve işsiz sayısı, o yıllardan daha fazla. Üstelik rakamlar büyüdüğümüzü müjdelerken, işsizliğin (dolayısıyla) yoksulluğun giderilmesinin daha uzunca bir süre devam edeceğini gösteriyor.
Kendi sınıfını yaratan, yoksullardan beslenerek zenginleşen, iktidar olmak için güç ararken, dümeni artık ’“güç için güç’”e çeviren AKP’’den kurtulmak gerektiğini sesli dile getirenlerin sayısı çoğaldıysa eğer; bunun en önemli nedenlerinden biri; işte bu yoksulluk, işsizliktir.
Deniz Baykal’’ın uzun süredir unuttuğu (ama unutturamadığı) bu gerçeğin, Kılıçdaroğlu tarafından dile getirilmesidir coşkunun/umudun sebebi.
Umarım CHP bu umudu abuk sabuk klikleşmeler/iç çekişmelerle harcamaz; enerjisini, yoksulluğu hiç değilse azaltacak politikaları yaratmak yolunda kullanır.
Bu ülkenin Erdoğan’’a ’‘cevap yetiştirecek’’ kadrolara değil; işsizliğin/yoksulluğun nasıl giderileceğine ’‘cevap bulacak’’ insanlara/siyasetçilere ihtiyacı olduğunu bir an bile aklından çıkarmaz.