GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Rifat ÖZER
YAZARLAR
2 Mayıs 2021 Pazar

Son durak

‘Yazar, çağının aktörü değil, tanığıdır. Ama bazı durumlarda, yazar tarihin hem yazanı olur hem de yapanı...’ diyor Ali Sirmen : Kemal Anadol’un “ Son Durak “ kitabının arka kapağında...

Kitaba yapıştırılmış bir etiketti sanki.

Ve, içeriğinin de aynı... aynasıydı !

Örgütçülük tarzı, eylem ve söylemleri ... Süleyman Genç’ten sonra, Zonguldak’tan geldiği İzmir’de... Onu CHP sol kanat lideri yapmıştı. Sol kanat : “ Yolumuz sol... Liderimiz Anadol ” diye slogan atardı!

Hele de 12 Eylül darbecilerinin, Barış Derneği Davası ile tutuklanıp yattığı cezaevi yaşamı, onu toplumsal ve eylemsel olayların... özdeşi yapmıştı.

Duru dil ve kolay anlaşırlık vardı kitapta ;

Hele de, 1 Mayıs 1977 olayların da...

Kemal Türkler, ümit Kaftancıoğlu, Ümit Doğanay, Doğan Öz ve diğer suikastlarda, Baçelievler katliamında... Ve Terzi Fikri’nin gözaltında.

Taksim Meydanında, 500 bin kişinin katıldığı 1 Mayıs mitingi vardı. Meydana yaylım ateşi başladı. 34 kişi öldü, 520 kişi gözaltına alındı, 98’i tutuklandı. Sonunda da beraat... vardı!

***

Sonradan mesleği ile ilgili sendikanın Genel Başkanı da olacak genç... fakir bir köylü ailenin çocuğuydu.

Çalıştı çabaladı sonunda Yüksek Tekniker oldu işe girdi... Daha gözü bile açılmadan, Annesince köyün tefecilikten en zenginin kızıyla da evlendirildi! Ankara'ya yerleşildi.

Sendika Başkanı olarak Taksim mitingine katıldı. Yanında sendika avukatı hanımla alanı dolaşıyordu ki, yaylım ateşiyle büyük kargaşa yaşandı... Başkan yere düştü, ayak altında kaldı. Avukat Hanım gelenleri itip kakarak onu kaldırdı... Güç bela evine götürdü. Çok bitkindi... yatağa yatırdı.

Başkan canlanınca ! alıcı gözle bakmaya başladı. Avukat Hanım sarı saçlı, yeşil gözlü, atak, cesur ve tam bir militandı. Onun için... bir dünya güzeliydi!

İnsan aynı anda hem kendisini aşka verip, hem de aklını işine... verebilir miydi ?

Başkan ikisini de vermişti! Değişmedi de...

Hayatını da onunla paylaşmaya başladı.

Diğer sendikacılar gibi o da tutuklandı...

Parası ve bir birikimi yoktu. Tefeci dede, ‘komünistin çocuklarına bakmam’ diye, kızına ve torunlarına... yardım da etmedi!

Avukat Hanım onu cezaevinde ziyaret etti. TKP’li idi. Tutuklanır diye yurt dışına çıktı. Bir trafik kazasında... Hollandada öldü!

Çok isteme ve şirinliğine rağmen Başkanı, TKP’ye girmeye... razı edememişti.

Neruda diyor ki... ‘Kadınlar Kristof Kolomb gibidir. Bir insanın tarihinin onların varışıyla başlamasını isterler...’

Kendisi de, Havana’lı karısı Delila’nın etkisiyle... Komünist olmuştu da !

***

Başkan tahliye edilip Ankara’ya evine döndü... Artık işsiz güçsüzdü. Hele de bu ölüm, sanki yaşam amacını söndürmüştü!

Derler ya, ‘erkekler ancak öldükten sonra durur...’ Hani şu bizim meşhur ‘teneşir paklar’ bedduası ! Çiçekten çiçeğe konan Bukowski, henüz ilkokuldayken bile, öğretmenine yazdığı notla... bunun ilk ipucunu vermemiş miydi ?

Başkan da durmamış...yenisi ile tanışmıştı.

Balık etinde, kapkara saçları, gülen gözleri, kalın dudakları, sempatik yüzü ile çekici bir kadın, 1402’lik de bir öğretmendi. Avukat Hanım gibi onun da Nazım ve Attila İlhan şiirleriyle dolu... kültürü vardı.

Ne var ki... yıl sonuna doğru davaları sonuçlandı. Başkan da mahkum olanların içindeydi. Bir daha hapse girmek istemedi.

Gizlenmek için de... Yeni’nin evini seçti !

Ama Polisler geldi... yakalanıp Sağmalcılar Cezaevine gönderildi. Öğretmen Hanımın ziyareti sonrası hasta yüreği yine sıkıştı ve Öldü. İhbarcı karısı... son durağı seçmişti !

***

Bir belgesel roman... çok isimler ve yakın tarihi ile de bilinen olaylarla doluysa,

çok da cazip gelmeyebilir okura da.

Ama, içinde kadın da olunca ;

Zaten çok okunmasının yanında,

Çok da sürükleyici yapmıştı... Romanı!

İyi Pazarlar...