GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
27 Mayıs 2010 Perşembe

Siyasette en kolay harcanan malzemedir kadın’…

Dün akşam Kanal 35’’teki programda, yeni oluşan CHP PM’’de kadın sayısının 15 olduğunu söyleyince, gazeteci arkadaşım Halit Tunç sordu bana:
’“Kadının temsili açısından sence yeterli mi bu sayı?’”
Yeterli demek mümkün mü?
Parlamentoda kadın nüfusu temsil eden kadın sayısı ortada.
Yerel yönetimlerde kadının adı neredeyse yok.
Ve biz bu sisteme ’‘demokrasi’’ diyoruz.
Demokrasi bir katılım düzeni ise eğer’… Yüzde 50’’yi oluşturan nüfusun aynı oranda katılamadığı bir yönetim biçiminden söz ederken, CHP’’nin Parti Meclisi’’ndeki 80 üyeden 15’’inin kadın olmasına az ya da çok demenin bir anlam taşımadığını düşünerek cevap verdim sevgili Tunç’’un sorusuna.
’‘Nicelik’’ten ziyade ’‘nitelik’’ üzerinde durduğumu söyledim.
Siyasette ’‘kadın’’ kontenjanında yer alan kadın vekillerin tavır ve duruşlarıyla ilgili eleştirilerim olduğunu; siyasetin üst makamlarında sınırlı sayıda var olan kadınların, siyasete kadın kimliği damgasını vurup vurmadığını önemsediğimden söz ettim.
’“Tansu Çiller, Türkiye’’nin ilk kadın başbakanı olarak hemcinslerini gururlandırdı ama siyasete kadın elinin değdiğini görebildik mi’” mesela dedim.
’“Yastığının altında çifte silahla uyuduğunu söyleyen CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman’’la bir kadın olarak gurur duyabildik mi?’” diye sordum.
’“Oysa kadının siyasete taşıması gereken nezakettir, zarafettir, merhamettir, şefkattir, anaçlıktır, savaş değil barıştır. Ama yeri geldiğinde de tırnakları kınından çıkarmaktır. Erkek jargonu ile yapılan siyaset, var olan bugünkü siyasetin ne dilini, ne elini değiştirir. Değiştirmediğini de görüyoruz zaten’” diye de sıraladım.
* * *
CHP’’de kaset skandalı patladığından bu yana yaşanan bir sürü değişim var.
Gelişmeleri ’‘sevindirik’’ olmadan ilgi ve heyecanla izlerken, bir yanım da durmadan Nesrin Baytok’’u düşünüyor.
Ortada ’‘çakma, montaj, komplo’’ ne derseniz deyin; genel başkanı genel başkanlıktan eden adi bir kaset var. Ve o kasette var olduğu iddia edilen iki kişi. Biri kadın, biri erkek.
Suçlama aynı: Evli oldukları halde eşleri dışında başkalarıyla ilişki kurmak.
Ama ortaya çıkabilen bir kişi var: Deniz Baykal.
Röportaj verebilen bir kişi var: Deniz Baykal.
Meclis’’e gelebilen bir kişi var: Deniz Baykal.
Nesrin Baytok? Yok!
O henüz evden bile çıkamadı, (çıksa mutlaka görüntülenirdi, emin olun) sokağa adımını atamadı.
Neden?
Çünkü Baykal erkek, Baytok kadın.
Aradaki fark, bu kadar basit.
Milletvekili dokunulmazlığının işlemediği konu bu işte.
Baykal, ’‘erkek dokunulmazlığı’’ndan sonuna kadar yararlanırken; Baytok’’u o kem nazarlardan/sözlerden koruyabilecek hiçbir ’‘zırh’’ yok.
Hepimizin yargılayan/kınayan/sorgulayan/ayıplayan/günahkar ilan eden bakışları arasında ’‘çırılçıplak’’ bırakılan, sadece o var. Sadece o. Bir kadın.
 
Bir hatayı iki kişinin yapıp ’‘sadece birinin yargılanması’’, nasıl bir adalet?
’‘Bu dünya çoğumuz için adil bir yer değil. Ama kadınlar için hiç değil’’ derken biz kadınlar; işte bu çifte standarda, bu ikiyüzlülüğe, hastalıklı yapıya işaret ediyoruz.
’“İlk taşı günahsız olan atsın’” demek bile; ’“taşlanacak olan bir kadınsa’”, işe yaramıyor işte’…