GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
4 Şubat 2019 Pazartesi

Siyasetçilerin halkçılık dediği…

Günümüzde siyasal partilerin genel merkez, seçmen, örgüt üçgeninde yürüttükleri siyaset ve siyasal ilişkiler, tam anlamıyla uyumsuz bir çelişki yumağı... Halkların siyasal yaşama katılımı göstermelik… Temsil oldukça sorunlu…

İnsanlık, bu yüzyılda, bir devrin kapandığına tanık oluyor. 1789 Fransız Devrimi ile başlayan halkların dönemi son buldu. 1789 Fransız Devrimi sonrasında, kapitalistler halkları hesaba katmadan devlet yönetemiyordu. Geçen yüzyılın sonunda halklar engelini aştılar. Halklar, karar verici değil, sadece onaylayıcı olsun istediler… Öyle de oldu…

Artık biliyoruz ki haklar seçim marifetiyle önüne koyulan önceden kotarılmış işleri ve seçilmiş kişileri onaylıyor. Muktedirlerin hazırladığı listelerin ve göstermelik üç beş vaadin onaylanmasından öte bir anlam taşımayan seçimler sonucu, sistem partilerinden hangisi öne çıkıyorsa o yönetiyor.

Sistemin hoş bakmadığı partilerin iktidar olma ihtimali yok; Sürpriz yapıp seçim kazansa bile ya hizaya sokuyorlar, ya da bir şekilde iktidardan indiriyorlar… Bkz. Venezüella… AKP… vs.

Hani, olan bitene baktıkça, iktidar ve muhalefet zümresinin efendileri, çirkin emellerine halkı alet ediyorlar, diyesim geliyor ama demiyorum… Diyemiyorum… Sonra, CHP’li dostlar, münafıklık etme, diyorlar. Hatta seçimler bitene kadar CHP’yi elleme, diyorlar…  

Sözüm ona halktan yetki istiyorlar; fakat asla “geri çağırma” yetkisini halka vermeyi düşünmüyorlar. Dillerine bile almıyorlar. Belli ki halk korkusu ve samimiyetsizlik ellerine ayaklarına dolaşmış.

Ülke yerel seçimlere giderken, bir kere daha seçim sathı mahallinde aklımızla alay ediliyor. Efendiler diyor ki, biz sizin yerinize düşündük, bu adayları seçtik, onlara oy verin ki sizi yönetsinler… Buna demokrasiyle yönetilmek, diyorlar…

Halkoyuyla gerçekleşen temsilin sonu… Katılımcılık dedikleri nedir, orası belli değil… Şeffaflık!... Onu göreceğiz…

Çağımızda halkların git gide otoriterleşen yönetimlere teşne olduğunu görüyoruz. Dünya büyük bir bunalıma adım adım sürüklenirken, popülizmden faşizme giden bir yol ufukta belirdi. Bu yolun adı pekâlâ halkçılık olabilir…

Sanayi toplumuyla gelen siyasetin ve siyasal partilerin topluma vereceği bir şey kalmadı; otoriterleşerek toplumları zapturapt altına almaktan gayrı…

Yeni siyaseti ve yeni siyasal yapıları konuşmanın zamanı geldi. Yoksa 40 yaş altı kendini ifade etmek için başka yollar bulacak.