GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
4 Ocak 2018 Perşembe

Siyaset yapmanın cılkını çıkardılar

İktidarın yandaşı gazeteciler, akademisyenler, köşe yazarları, politikacılar, insanı siyasetten soğutmak için adeta birbiriyle yarışıyor. Yalan ile siyaset, ayrılmaz ikili oldu. Popülist ve fazlasıyla pragmatist siyasetçilerin ikiyüzlü siyaseti, siyasal yaşamda ciddi ölçüde kalite sorununa yol açıyor.

Fakat ben daha ziyade İzmir’de yerel yöneticilerin ve siyasetçilerin siyasal yaşama yaptıkları zulümden söz etmek istiyorum.

Gerçi Ankara veya İzmir’de, muktedirlerin siyasal alana müdahale yöntemleri ve verdikleri zarar birbirinden çok farklı olmuyor ama CHP kongreleri nedeniyle yerli muktedirler kalemin ucunda…

Benim kanaatime göre; İzmir’in Büyükşehir Belediye Başkanı, yerel siyaset patronluğunun, Büyükşehir Belediye Başkanlığının doğal uzantısı olduğuna bütün samimiyetiyle inanıyor. Böyle olduğu için de, siyaseti dizayn ediyor, kimin nerelere seçilmesi gerektiğine falan göstere göstere karar veriyor. “Patronluk” diyorum, çünkü sözüm ona siyasal ilişkilerde düzey bu…

Başkan, geçtiğimiz günlerde, tam da patronluğuna yakışır şekilde, CHP İzmir İl Başkanlığı adayını, tarif etmek suretiyle açıkladı. Tarif ettiği kişi de derhal adaylığını ilan etti. Aileden iyi CHP’li…

Bu gelişmenin hemen ardından, Başkan’ın yakın bir mücadele arkadaşı, bu tercihe karşı çıktığını açıkladı. Açıklama, içerde ortaya çıkan bir çatlağı mı, yoksa usta işi bir taktiği mi düşündürmeli, orası biraz karışık.

Gelelim bu olan bitenin ne ifade ettiğine…

İzmir CHP örgütlerinde nasıl siyaset yapıldığını yakından izleme fırsatım oldu. CHP’de güç odaklarının veya çıkar gruplarının etrafında kümelenmek, en yaygın siyasal örgütlenme modeli... Bu şekilde oluşan gruplar arasındaki kıran kırana rekabet ise, parti içi demokrasinin gereği olarak görülüyor veya gösteriliyor.

Gel gör ki böyle bir anlayış üstüne inşa edilen siyasal alan, doğal olarak muktedirlerin siyaseti dizayn ettikleri alana dönüşüyor.

Hal böyle olunca, Büyükşehir Başkanı, gücünü siyasal alana transfer ederek belirleyici bir güç olmakta sakınca görmüyor. Keza başka muktedirler de aynı şekilde hareket ediyor… Adeta muktedirler demokrasisi… Elinden gelse; İl başkanını O seçecek… İlçe başkanlarını O seçecek… Belediye başkanlarını O seçecek… Milletvekilinin seçilmesinde O rol oynayacak… Zihniyet bu!

Ve bu olan bitene “demokrasi” denecek… Yapanlara “sosyal demokrat” denecek… Bu siyasete de “sol siyaset” denecek… Beyler bizimle eğleniyor...

Yaşam tarzını savunmak için İzmir AKP’ye direniyor, Erdoğan’a direniyor. Bu yetmiyor, bir de yerel muktedirlerin siyasi kaprislerine ve saçmalıklarına katlanıyor.

Sevgili Tunç Soyer’in Egedesonsöz’le yaptığı röportajda söylediği gibi, “Odunu koysan seçilir dönemi” sonuna geldi. Artık siyasal yaşam bu yükü kaldırmıyor.

Tunç Soyer’in ne demek istediğini anlamayanlar ileri geri konuşuyor. Fakat bu ülkenin vasatlardan çok çektiği de bir gerçek. Hele seksen darbesinden sonra…

O meşum seksen darbesiyle ortaya çıkan vasatlar rejimi, yetersizlik ve çapsızlıkla malul siyaset meraklılarının önünü açtı. Böylece, önemli (VİP) fakat değersiz adamların devri başladı.

Bu devrin muktediri, kendinden daha çapsızlarla, aşağıya doğru bütün köşeleri tutarak yerini garantilemeyi siyaset zannetti. Ve bu vasatlar yanılgısı, bütün değerleri altüst etti.

Haddini bilmeyen yeni tip politikacılar, halkın oylarıyla geldiği yerin getirdiği sorumlulukları kavrayamadığı için, yurttaşın yerine düşünmeye bile cüret etti.

Bir kere yerine düşünmeye cüret ettikten sonra elde ettiklerinin tadına varan ve hiçbir değere saygısı kalmayan çapsız muktedir, kendi gücüne aşık oldu. Böylece halkın başına bir de narsist efendiler çıktı. Çile bitmiyor…

Ülke ölçeğinde islamcı rejim tehdidine direnenlere ilham veren İzmir, CHP’li yöneticilerin bu şehre ve yerel siyasete, bilerek veya bilmeyerek, yaptıkları kötülüğü hak etmiyor.

Toplum, muhalefet blokunda CHP’nin öncü rol yüklenmesini bekliyor. Parti içi mücadele bağlamında oluşan gruplar, kendi içinde oynadıkları köşe kapmacaya artık bir son verseler iyi olur.

İzmir’in Türkiye’ye söyleyecekleri var. Hayal kırıklığı yaratmaya kimsenin hakkı yok.