GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
23 Kasım 2022 Çarşamba

Siyasal partilerin sistem aidiyeti

Siyasal alanda olan bitenin özeti; Kapitalist sistemde sanayi devriminin getirdikleriyle mütecanis bir dünya düzeninde işlerin yürütülmesidir.

Muhafazakarlık, ilericilik, gericilik, dindarlık, solculuk, sağcılık gibi kavramlar Aydınlanma ve sanayi devrimiyle ortaya çıktı.

Modernite,Batı’da değişimin getirdiklerini yeni değerler sistemi, toplumsal örgütlenme ve yapılanma modeli olarak Dünya’ya mal etti.

Türkiye Cumhuriyeti de Kurtuluş Savaşı’nı izleyen kuruluş döneminde,Kapitalist sisteme entegrasyon sürecini başlattı. Bu süreci, 1908’den sonra Osmanlı’nın denediği fakat başarılı olamadığı entegrasyon girişiminin devamı gibi anlamak da mümkündür.

Demem o ki Türkiye Cumhuriyeti yüz yıldır kapitalist sistemde varlığını sürdürüyor. Ve son olarak 1980’de “24 Ocak Kararları”nda ifadesini bulan Küresel neo liberal döneme geçildi.

Kırk yıldır siyasal alanda olan bitenin gösterdiği gerçek; her şey kapitalist sistemin liberal düzeninde olması gerektiği gibi yürüyor. Bütün siyasal partiler bu gerçeğin bir parçası…

Sistemde yönetim biçimini tartışmak, sistemin işleyişine dair satıhta kalan bir meseledir. Liberal düzende iktidar veya muhalefet olmakla ilgilidir söylenen ve yapılan her şey. Sistem neye, ne ölçüde izin veriyorsa o çerçevede siyaset yapılır.

Toplumun kahir çoğunluğunun yoksulluğu ekonomik işleyişin gereğidir. Bunu tersine çevirecek bir irade asla oluşmaz sadece söylev düzeyinde dile gelir. Kılıçdaroğlu’nun yapacağı 3 Aralık açıklaması gibi…

Yoksul da varsıl da dünya nimetlerinden payına düşenin peşindedir. Yoksul ucuz ekmeğin, varsıl servetinin imkanlarıyla mütecanis bir hayatın, orta sınıf ise burjuva gibi yaşamanın peşinde...

Siyaset de umut dağıtma sanatı oluyor... Zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul, orta sınıfı daha budala kılarak ülkeyi yönetirken umut dağıtmak…

Uzun sözün kısası, günümüz siyasal partileri kimlik siyasetiyle hemhal siyasetin takipçileri olup din ve etnisite gruplarının siyasal temsilinden öteye geçmeyi akıllarından bile geçirmiyorlar.

Hanefiler AKP, Aleviler CHP, Etnisite olarak Türkler MHP, Kürtler HDP ile Parlamento’da temsil ediliyorlar. Ve bu partiler Kapitalist üretim ilişkilerinden, kapitalistlerin bile sorunlu bulduğu para ve mülkiyetten asla rahatsız değiller. Sadece “mış” gibi yapıyorlar.

Sistemden beslenen siyasal partilerin sistem aidiyeti olağandır. Bunu inkâr etmeleri de olağandır. Ancak bu “olağan” durumların yarattığı “olağan dışı” sorunlar, “olağan üstü” günlerin habercisi olabilir…