GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
13 Nisan 2022 Çarşamba

Sessiz sedasız başkaldırmak

Çağımızda kültür dediğimiz, görüntü ve gürültü ile hemhaldir. Satıhlaşan hayatlarımız, içine doğduğumuz kültürle mütecanistir. 

Varoluşun kaosunda içimizde büyüyen sıkıntı gürültüyle bastırılıyor, görüntüyle unutturuluyor.

Saçma; kendimizi içine fırlatıp attığımız toplumsal hengâme tam da bu kavramda ifadesini buluyor. Varoluşun insanda yarattığı bunaltı…

Arzuların ve kışkırtılmış ihtiyaçların örgütlenerek hayata abanmasıyla oluşan cazibe ve o çekim merkezinin insanı bu saçma gösterinin öznesine dönüştürmesi, yabancının bunaltısıdır.

Acı bilgi; yaşantılarımız, yüklediğimiz anlamlara artık sığmıyor.

Sormak gerekir; Giderek büyüyen bunaltının dermanı efendilerin verdiği umut mudur?

Büyük insanlığı dört bir tarafından kuşatan yoksulluk, çaresizlik, çıkışsızlık karabasan gibi...

Hal böyle iken umut dağıtmak, muktedirlerin kötülüğünün karinesi...

Saçma kavramında ifadesini bulan her şey, uygarlığın değerler sistemi çökerken ruhumuzu daraltmaya başladı.

Daralan ruhlar ve bunaltı, başkaldıran insana giden yolun taşları…

Ben, mazlumların derin sessizliğinde büyüyen isyana inanıyorum.Hayatın kıyısında istiflenmiş yoksullardan yükselen sessizlikle gelecek isyana…

İnsanın toplumsallaşması ve kurduğu sistemde köleleşmesi, soyutlamayı öğrenen aklın eseridir.

Ve bu aklın değerine dair çok şey söylendi, çok şey yazıldı; ancak insanlık durumu hep daha kötüye gitti.

Hayata yön veren muktedirlerin arzuları hilafına, itiraz ve başkaldırı, gösteri ve gürültüden azade olmalı. Sessizlikte dile gelen itiraz…

Sisteme ses vermenin cehennem ateşine odun atmaktan farkı yok.