GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
12 Ağustos 2021 Perşembe

Seksenden sonrası tufan

24 Ocak karalarından 12 Eylül’e uzanan zaman dilimi Türkiye’nin miladı olmuştur.

Uluslararası sistemin desteğinde yaşanagelen değişim ve dönüşüm süreci, yirmi yıldır iktidarda olan Erdoğan yönetimiyle hedeflerine iyice yaklaşmış bulunuyor.

AKP iktidarında açılımlarının cesaretlendirdiği İslamcılar ve Kürtler toplumsal mutabakattan fiilen çekilince, kamusal yaşam normları çökmeye başladı.

Ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine geçilmiş olması, toplumsal mutabakat ihtiyacını ortadan kaldırmıyor.

Ne ki yüzyıllık mutabakatı tanrı buyruğu zanneden Atatürkçülerin bir kısmı bu ihtiyacı anlamakta zorlanıyor. Toplumsal değişimin ayırdında değiller. Uluslararası sistemin 40 yılda Türkiye’yi soktuğu mikro milliyetçilik açmazı ile toplumsal değişim sonucu ortaya çıkan yeni durum arasındaki farkı anlamak istemiyorlar.

Cumhuriyet’in dönüştürüldüğü şu kırk yıla baktıkça insanın içi acıyor.

Sözüm ona Atatürk’e toz kondurmayanlar kırk yıldır sadece hamaset yapıyor.

Neymiş, AKP seçmeni bir çuval pirince, patatese memleketi satmış…

Evet, onlar tuzu kuru Atatürkçüler gibi yazlık kışlık ev, araba sahibi olamadılar, kolejde çocuk okutamadılar, ünlü markalardan giyinemediler, karın tokluğuna gittiler. Sistemden beslenme yollarını bilemediklerinden bir çuval una, pirince talim ettiler...

Yüzyıldır refahtan payına düşeni alamayan dar gelirli, yoksul halkın düzene tepki duyması, Aydınlanmacı, ilerici zevatın zoruna gidiyor.

Oysa 1950’den beri muhafazakarların yönettiği Türkiye’de sistemin kimlere hizmet ettiği ortada… İkili yapının sağı da solu da ihya oldu.

Yanı sıra, “Atatürk, Cumhuriyet değerleri” diye itiraz edenler, sosyal devleti sadece siyaset malzemesi olarak kullanıyor.

Son otuz yıldır, sosyal devleti inşa edecek ekonomideki fazlanın artık sistemde var olmadığını bile ya saklıyorlar ya bilmiyorlar.

Seksen yıldır, merkezin sağını solunu tutan ikili yapı, “tavşana kaç, tazıya tut” kafasıyla yönetiyor memleketi. Sonunda İslamcılara çarpılınca, o tepeden baktıkları yoksul halka hakaret ederek siyaset yaptıklarını zannediyorlar.

Evet, hasar büyük ancak durduk yerde başımıza açılmadı bu dertler. Türkiye Cumhuriyeti, 1950’den sonra ektiklerini biçiyor. 60 darbesinin, 71 muhtırasının, 80 darbesinin getirdiklerine boyun eğe eğe geldik 2002 yılına…

İstesek de istemesek de yeni bir toplumsal mutabakat ihtiyacı ortaya çıktı. Ve bu ihtiyaç, yüzyıllık mutabakatı yok saymayı gerektirmiyor.

Günümüz dünyasının getirdiklerinin dayattığı değişim ihtiyacına göre yeni bir toplumsal mutabakat acil ve zaruridir.

Aksi halde, “o gerici bu solcu” kafasıyla varılacak yer hepimizi çok üzer.