GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Harun ÖZDEMİR
YAZARLAR
2 Ocak 2021 Cumartesi

Saltanat Müslümanlığı

Hz Muhammed’in ölümünden sonra başlayan süreci özetleyerek ifade etmek gerekirse “siyaset”, İslam adına her ne var ise onları belirleyen en güçlü faktör oldu.

Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali döneminde başlayan siyasal sürecin en güçlü kanıtı olarak Hz Muhammed’in hayatı gösterildi.

Hz Muhammed insanlara siyasetin nasıl yapılacağını öğreten bir peygambermiş gibi tanıtıldı.

Peygamberin amacı sanki “Tüccarı siyasete buşatırmak”mış, başka amacı yokmuş gibi Müslümanı siyasal bir figür olarak tanımlayıp görevini tamamlamış oldu.

Rivayetler mi böyle yoksa gerçek mi böyle o da ayrı bir konu.

Sosyoloji tarihinde devlet kurmak bir topluluğun varabileceği son aşama olarak görülebilir. Bu konuda Araplara önderlik yapan kişi, önce doğruluğa, dürüstlüğe, ahlaka örnek olmak istemiştir. Son on yıllık peygamberlik döneminde ise “hukukun üstünlüğüne, bireysel haklara  her türlü putların kırıldığı, tabusuz bir dindarlığa” vurgu yapan örnek lider ölür ölmez nasıl olur da cenazesi yıkanmadan Müslümanlar siyasal bir çekişmenin içine düşer, anlaşılır gibi değil!

Akıl alır gibi değil!

1400 yılı aşkın bir süredir Kur’an’ı ezbere okuyan, tercüme ve tefsir eden insanların İslam’dan ve Müslümanlıktan anladıkları, sadece bir siyasal harekete militan olmak mıdır…

Ya da iktidardakilerin hakka, hukuka, adalete, ahlaka sadakatini sorgulamadan onlara kul ve köle olmak mıdır?...

Durum bu ise ortada çok büyük bir vahamet var demektir.

1400 yılda Kur’an’ın terbiye edemediği Müslüman bu ise, insanlık ve gelecek adına ümit var olunacak bir tabloyu kime nasıl gösterebiliriz?

Tek sermayemiz tarihte defalarca tekrarlanmış, iktidara gelindiğinde de unutulmuş adalet nutuk örnekleri ise başımıza geleceklere çare bulmamız mümkün değildir.

Buna inanın!

Gerçekten mümkün değil! Çünkü bu dini ve siyasi atmosferde yetişmiş insanlar üç gün bile dürüst kalamıyor.

-Emevilerin aklı zorlayan, bizatihi zulmü iktidara taşıyıp da yıllarca orada tutan aşiretçi yönetimleri…

Emevi zulmünü ve savurganlığını gerekçe gösterip şairler ve hatipler desteği ile söz oyunlarıyla iktidara gelen Abbasi aşireti…

Zevkü sefanın her türlüsünü sokağa taşıran, yolsuzluklarda tarihe özel bahisler açan ama asli görevini yönetmeyi ihmal etmiş Abbasileri devirip yerine geçen ama İslam konusunda hiçbir bilgisi olmayan Selçuklular…

İrili ufaklı çok sayıdaki sultanlıklar, krallıklar, beylikler, emirlikler…

Son bir silkiniş gibi takdim edilen, lakin öncekilerin sadece taklidi olan Osmanlılar…

Dünya tarihine umarım güzel örnekler sunmuşlardır.

Savaş kazanmayı, saraylar inşa etmeyi, bahçesi çiçekler, kuşlar ve fıskiyelerle donatılmış, içinde bir birinden güzel cariyelerin gezindiği kasırlar, konaklar, yazlıklar ve kışlıklar, av partileri… hukuktan, adaletten, bireysel haklardan daha önemli ise Müslümanın bundan böyle insanlık tarihine katacağı bir değer olamaz.

Yedi milyar sekiz yüz milyon insanın hayretler içinde izlediği Müslümanların;

-Kamu malına gösterdikleri sadakat, dürüstlük ve ihtimam bu ise hırsızlık, yolsuzluk, gasp, rüşvet nedir?

-Ahlakı önceleyen bir din buna nasıl izin verir?

-Bir iki değil, üç beş de değil, elli yedi Müslüman devlette de durum bu ise peki Müslümanlık nedir arkadaş?

Fikri olan var mı?

Yok!

İlmi irfanı olan var mı?

O da yok!