GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Burak OĞUZ
YAZARLAR
28 Ekim 2012 Pazar

Saatleri 89 yıl geri alabilsek…

29 Ekim 1923, Cumhuriyetin ilanıyla birlikte ülkede yeni bir savaş başlıyordu; ekonomi savaşı. Osmanlı Devleti’nden ekonomik olarak iflas etmiş bir ülke devralan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Cumhuriyetin ilk yıllarında Mustafa Kemal Atatürk’ ün izlediği politikalar neticesinde uyguladığı ekonomik devrimlerle, siyasal bağımsızlığının ardından ekonomik bağımsızlığını da kazanma yolunda önemli adımlar atmıştı.
Ülke, kendine özgü yapısıyla adeta şaha kalkmaya hazır bir at gibiydi…
29 Ekim 1923, savaştan yeni çıkmış olsa da geleceğe inançla ve umutla bakan Türkiye Cumhuriyeti, ülkenin kalkınması için elindeki tek ve en önemli servet olan tarımın desteklenmesi gerektiğini görmüş ve kolları sıvayarak işe girişmişti. Ülkenin her yerinde top yekûn kalkınma seferberliği başladı. Tarımın ve hayvancılığın desteklenmesi, üretimin arttırılması, tarımsal sanayinin ve araçların çoğaltılması, eğitim ve bilinçli tarım politikaları ülke ekonomisini yavaş yavaş harekete geçirdi. Kara saban işliyor, köylüler arı gibi çalışıyor ve üretiyordu…birer ikişer traktörler tarlalara girmeye başladı, verimlilik arttı. Bunu, devletin öncülüğünde yurdun çeşitli yerlerinde yükselmeye başlayan bacalar takip etti…
İktisadi kalkınma devletin öncelikli hedefiydi. 1923 yılında yapılan “İzmir İktisat Kongresi” bunun en önemli göstergelerinden biriydi. Özellikle “devletçilik ilkesi”, iktidardaki Cumhuriyet Halk Fırkası’nın 1931 yılındaki kurultayında parti programına girdi. Böylelikle iktisadi alanda, devletin öncü rol üstlenmesi gerektiği ilkesi benimsenmiş oldu.
Ülke savaştan çıkmış olmasına rağmen, insanlar mutluydu, yüzleri gülüyordu…köylü milletin efendisiydi…
Yakın tarihimize kadar “tarım ülkesi” olan Türkiye, toprağına, çiftçisine, köylüsüne sahip çıktı. Hatta, “toprak işleyenin, su kullananın” sloganları iktidara giden kapıları açtı.
Eskiden Cumhuriyet Bayramlarını coşkuyla kutlardık…
Ne değişti….
O eski coşkular yerini suskunluğa bıraktı, daha doğrusu bıraktırıldı. Kimsede heyecan yok, nasıl olsun ki… İzlenen politikalar, fakirden alıp zengini daha zengin yaptı. Mutfaklar boş, ocaklarda tencere kaynamıyor, ülke zenginleşirken halk fakirleşiyor…
Tarım ülkesi olan Türkiye Cumhuriyet tarihinde ilk kez saman ithal ediyor, köylü milletin efendisi değil, kölesi olmuş; tarlada ürünler para etmiyor; yevmiye parasını dahi karşılamıyor…
Nerde Cumhuriyetin ilk yıllarındaki coşku… nerde şimdilerin zenginleşen ülkesindeki coşku… eser yok.
İnadına kutlamalı Cumhuriyet Bayramını, coşkuyla, tutkuyla, heyecanla…. 29 Ekim 1923’de kutlandığı gibi, ilk gün gibi…ilk doğum günü gibi