GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Filiz SEZER
YAZARLAR
8 Nisan 2022 Cuma

Ruhunu satan insan

Türk filmlerinin unutulmaz repliklerini de tersine çeviren bir dünya düzenindeyiz. Bedenimiz zaten uzun çalışma saatleri, kabul gören tek tip estetik anlayış ve günlük rutinin ağırlığı altında zaten ele geçirilmişti. Şimdi sıra –şu ana kadar gözden çıkarmamışsanız- ruhumuza geldi.

Geçen haftanın şaşırtan haberlerinden biriydi: Hollandalı bir üniversite öğrencisi olan StijinvanSchaik NFT olarak satışa çıkardığı ruhunu 377 dolara sattı. Satış öncesi ruhun ne şekilde kullanılabileceğine ilişkin hazırladığı 9 sayfalık sözleşmede alıcının belirlediği inanışlara geçebileceğini ifade ediyor. Hatta tek bir inanışa yatırım yapmak istemeyenler için ruhunu farklı inanışlar için bölebileceğinin sözünü de veriyor (Nitekim borsada da bütün paranızı sadece tek bir hisseye yatırmıyorsunuzdur).

İşin daha da ilginç yanı şu ki ruhun yeni sahibinin bu NFT’ye biçtiği değer ise yaklaşık 3.5 milyon dolar. Bir ruh tam olarak kaç dolar eder bilemiyorum ama aradaki bu ücret farkı Karl Marx’ın kapitalist üretim anlamında üretken emek / üretken olmayan emek tanımına verilebilecek müthiş bir örnek olmuş. NFT dünyasına dikkat çekmek isteyen (görünüşe göre çok da başarılı olamayan) öğrenci keşke konuya ruhunun ancak sermayeye artı değer kattığında değerli olabildiği konusundan yürüseymiş. Tek başına fayda üretmesi asla yeterli olmayan ruhumuz, sermayeye artı değer katabildiğinde üretken emek olmuştur. Sistem satacak bir şey kalmadığında ruhunuzu ele geçirmeye çoktan hazırdır.

Bir insan ruhunu nasıl satar, aldığımız fazladan bir ruhla nasıl ilişki kurarız bilemiyorum. Zaten sanırım meseleye spiritüel açıdan bakmak safdillik olur. Merkezi olmadığı için özgür olduğu iddia edilen bu yeni kripto ekonomi düzeni şikayet edilen düzene her anlamda paralel ilerlerken elektrik tüketiminden başka ortada olmayan bir varlık ya da emeğin ederinin spekülatif bir biçimde şişirmesi konusunda da dünya borsalarının tozunu attırdı.

İnsanların varlığını bağladığı varlık sahibi olma arzusu bitmediği gibi sonsuz haz ve zevk, bitmeyen gençlik-güzellik peşinde koşmaları bu yüzyıla ait değil. Bütün bunlar uğruna “Tanrının üflemiş olduğu ruhunu” şeytana satmasına dair ne çok anlatı vardır aslında.

Batı edebiyatının en önemli eserlerinden sayılan Goethe’nin başyapıtlarından Faust tam da bunu anlatır. Felsefe, tıp, hukuk ve ilahiyat okuyan Faust yine de bütün bu bilgilerden tatmin olmamış, dünyanın özüne ulaşamamışolmanın verdiği huzursuzlukla mücadeleiçindedir. Bu sırada Tanrı ile bir iddiaya girenMefistofeles (şeytan) Faust’u yoldan çıkarmaya karar verir.

Varlığın asıl bilgisine ulaşmaya çalışan Faust’u aradığı anlamı beşeri zevk ve hazlarda bulacağına ikna eden Mefistoteles,Faust’un kanıylaimzaladığı bir anlaşmaya varırlar. Faust’un “Dur ey zaman! Ne güzelsin” dediği an kaybedeceği iddia yolunda uzun bir serüvene çıkarlar.

Bu serüveni anlatmak Goethe’nin tam 60 yılını alır. Böylesine büyük edebi eserler hiç kuşkusuz basit birer kurmaca olmanın çok ötesinde insanlık hikayesinin en temel mitolojik öykülerine göndermelerde bulunan, insanın bilimden elde ettiği bilgilerin ötesindeki anlam arayışında varlığıyla ilgili temel sorularını tartışan metinlerdir. Puşkin “bu eserde bütün filozofların söylediğinden daha fazla şey var” cümlesiyle hem edebiyatın anlatım gücünün altını çizer hem de insanın ortak kültür tarihindeki düşünürlerin birikimlerinin aktarıldığını vurgular.

Thomas Mannda hem Faust’un hem Mefistofeles’in aynı kişi olduğunu söyler, bu diyalektik bir anlayışın sonucudur. Kişisel gelişimkitapları cümleleriyle ifade etmek gerekirse iyinin de kötünün de içimizdedir.

EugineDelacroix, Faust ve Mefistoteles, 1828

Haz ve ahlak kuralları, bencillik ve iyilik gibi çelişkiler arasında kalan Faust gibi Oscar Wilde’ınDorianGray’ide şeytanla anlaşma yaparak ruhunu satanlar arasındadır. Hem çok yakışıklı hem de çok bilgili olduğu halde sonsuz gençlik-güzellik ve haz peşinde ruhunu satan bir genç vardır yine karşımızda. Hikayenin sonunda tüm hatalarından arınmaya çalışırken de yaşlı bir adam olarak ölür.

Günümüze döndüğümüzde sonsuz güzellik vaadini estetikte buluruz. Paranın satın alma gücü şeytanla bir miktar anlaşmanın güncel hali gibidir. Yeteri kadar ödediğinizde güzellik, dünyevi zevkler, bedensel hazlar önünüze serilir. Dünyanın dertleriyle uğraşırken kaç defa ruhumuzu sattığımıza, kaçında kendimizi kurtarabildiğimize karar vermek hiç de kolay değil…