GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
17 Nisan 2017 Pazartesi

Referandum ve getirdikleri

“Bu referandumdan çıkan sonuçlar, ülkenin hiçbir sorununa çözüm getirmeyecek. Aksine, sorunları daha da içinden çıkılmaz hale getirecek. Çünkü referandum kampanyası boyunca söylenenler, toplumca sözleşmek arzusunu desteklemiyor. Bir lider, ‘ülke yönetimini bana bırakın, gerisini merak etmeyin’ diyor. Ötekiler ise, ‘tek adam yönetimi olmaz,’ diyor...”
Oylama sürerken yazıma böyle başlamıştım. Devamını getirmek istemedim. Beklemeyi uygun gördüm. Bu defa, sonuçlara bakarak yine söylüyorum; referandum hiçbir derde deva olmayacak.

Gerilimi çok yüksek referandum kampanyasından sonra ortaya çıkan durum, bir toplumsal mutabakata değil de, sanki derin bir yarılmaya yol açtı. Her şey normal akışı içindeymiş gibi yola devam etmek mümkün değil. “Evet” cephesinin %51’i zafer getirmedi. Nasıl getirsin?
Türkiye’nin tek partili yıllarını bile aratacak ölçüde, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, Başbakanlık, Hükümet ve Devletin bütün olanakları kullanılarak yürütülen “evet” kampanyası, belki de ülkenin gördüğü en adaletsiz referandumun yaşanmasına yol açtı. 
Üstüne üstlük, YSK’nın hukuksuz kararıyla, 2 milyon kadar damgasız zarfın geçerli sayılması, sonuçları enikonu tartışmalı hale getirdi.

Bu referandumda yaşanan bir başka garabet ise; milliyetçiler, Erdoğan’ın “tek bayrak, tek devlet, tek millet” vaadine inanarak yanında saf tuttular. Kürtler de Erdoğan’ın federasyon veya eyalet sistemi getireceğine inandılar. Başdanışmanların yaptığı açıklamalar tam olarak bu algıyı yaratmayı amaçlıyordu.
Sonuç itibarıyla, ülkücüler ve Kürtler “evet” cephesine hiç de azımsanmayacak bir destek verdiler.
İslamcılar, ülkücüler, Kürt milliyetçileri el ele... Bu alamet nereye giderse artık…

Şimdi ne olacak? 
Bir kere, itirazların sonuçlanmasını ve resmi sonuçların açıklanmasını bekleyeceğiz. Her ne kadar, birileri, “atı alıp Üsküdar’ı geçtiğini” söylüyorsa da… 
Bununla birlikte, kesin sonuçlar nasıl çıkarsa çıksın, toplum ortasından yarıldı. Yönetim sisteminin değiştirilmesine yarısı “evet”, yarısı “hayır” diyor. Buradan toplumsal mutabakat çıkmaz. Demokratik yönetim hiç olmaz. Ülkeyi zor günler bekliyor.
Hele hele İstanbul, Ankara, İzmir kaybedilmişken, zafer sarhoşluğuna kapılıp yüksek perdeden atıp tutmak hiç olacak şey değil.
Bu ahvalde yapılacak en doğru iş, uzlaşma fikrinin, ülkenin bekası için tek çıkış olduğunu anlamak ve anlatmak olmalı.

Kamusal alan yeniden düzenlenecek. Buna ihtiyaç var. Ne ki, kamusal alanda yaşam normlarını,  %51’in desteğini arkasına alan İslamcılar düzenlemeye kalkarsa, olduğundan çok daha derin bir ayrışma yaşanır. İslamcılar, toplumsal uzlaşmanın öncüsü değildir. Zaten böyle bir meseleleri yok. 
Yönetim sisteminde gerçekleştirilen değişimle birlikte o bildiğimiz Cumhuriyet’in son bulduğunu ve Ege’nin, Akdeniz’in, Trakya’nın federasyon fikrini veya eyalet sistemini desteklediğini düşünebiliyor musunuz? Önce bu bölgeler alır başını gider.

Zor zamanlardayız. Bu topraklarda bir arada barış içinde yaşamak için nihai kararımızı vereceğimiz ve bir seçim yapacağımız günlerdeyiz. Akıllı ve soğukkanlı davranmazsak hepimiz kaybedeceğiz.