GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Harun ÖZDEMİR
YAZARLAR
6 Mayıs 2021 Perşembe

Ramazanda alkol satışını tartışmak

Dünyanın en çok ihale alan iş adamlarının fahiş kârlar elde ederken vergi vermedikleri bir ülkedeyiz.

Verginin zekât olduğunu” bilmediğimizden mi; hayır!

Vergi vermemek ve askerden kaçmak, devlete isyandır. Bu basit bir konu değildir. Bilakis tarihin en eski siyasal gerçeğidir.

Ayrıcalıklı haklarından yararlanarak sürekli devletten ihale al, anormalin üzerinde kâr et, vergi de verme!

Olacak iş değil!

Bu aymazlık devletin ve milletin helakine neden olacaktır ki Allah korusun!

***

Devletten ihale alanlar vergi ödemezken veya sık sık vergi aflarına mazhar olurken ya da vergi muafiyetlerinden yararlanırken, devletin alkol ve sigaradan aldığı vergi 90 katrilyona yaklaşmış ise düşünmek lazım!

Buna rağmen tekel bayilerine engel getirmek kimin aklı?

Devletimiz çok zengin, ekonomi uçuyor, dolayısıyla alkol ve sigaradan 90 Katrilyon vergiye lanet olsun” deniyorsa, benim de naçizane bir fikrim var:

Neden ekmekten, sudan, elektrikten, doğalgazdan, akaryakıttan… vergi alınıyor?

Alkol ve sigaranın bütçeye sağladığı yaklaşık 90 Milyara – Katrilyona ihtiyaç yoksa ekmek, su, elektrik, doğalgaz, akaryakıttan… alınan vergiye neden ihtiyaç olsun?

Neden en çok ihale alan müteahhitler vergi vermiyor?

Ayrıcalıklı müteahhitlerden vergi almamak, vatana millete hizmet ise ekmek, su, elektrik, doğalgaz, akaryakıt… vergilerini almamak da hizmet sayılsın!

Tabii ki bunların hiçbiri olmaz!

Peki ne olur?

Eskiden Ramazanlarda absürt bir soru etrafında fırtınalar koparılırdı.

Taraflardan biri dinle alay ederdi, diğeri de savunurdu!

Sigara, şekersiz sakız, unutarak bir şeyler yemek veya içmek, iftardan sonra alkol almak, iftarı cinsel ilişki ile açmak… orucu bozar mı, türündendi.

İrtica ile mücadele edenler televizyonlarda saçma konular üzerinden yapay bir gündem oluşturup dindarları aşağılayarak zafer kazanabileceklerini düşünürlerdi!

Erbakan Hoca gibi siyasiler de bu yapay dini tartışmaları fırsat bilip dindarları partisinde toplamaya çalışırdı. Başörtüsü ise her mevsimin en önemli tartışma konusuydu.

Yapay dini tartışmalar Refah Partisi’ne vitamin etkisi yaptı. Gündem saçmaydı ama olsun, dindarları savunmak RP’nin göreviydi.

Sığ tartışmalardan ne irtica ile mücadele edenler yoruldu ne de Erbakan ve RP!

Aradan geçen süre 20 yıl olmadan RP, 1994 yılında önce Ankara, İstanbul, Konya, Kayseri, Sakarya… gibi birçok belediyeyi kazandı. Akabinde ise 1995 seçimlerinde %22 oy alarak birinci parti oldu.

Erbakan Hoca’nın siyaseten helaki de bu sığ ve yapay tartışmalarda tabanına kazandırdığı “siyasal kimlik” ile oldu.

Hepsi bu kadar mı, hayır!

Dönemin sağ, sol, orta yolcu, büyüklü küçüklü partileri dendiğinde akla ilk gelen DYP, ANAP, SHP, MHP ve diğerleri bu sığ gündemde hızla eridi. Yeni kurulmuş Ak Parti ise % 34.5 oy ile 365 milletvekili alarak iktidar oldu.

***

Türkiye 2002’ye sığ dini tartışmalarla geldi. 20 yıl sabahlara kadar başörtüsünü tartışmaktan aptal oldu fakat sorunun çözümü için ciddi bir adım da atılmadı.

Denebilir ki irtica ve din üzerinden yapılan tartışmaların tamamı Refah Partisi’ne yaradı. RP’nin, gündemi bu denli işgal etmesi için harcanması gereken reklam parası kimsede yoktu. Fakat Erbakan izlediği stratejiyle bu kadar pahalı reklamı bedava yaptırdı!

Saf olmamak lazım, perdenin arkasında oyunu kuranlar, bu tür tartışmaları özellikle yaptırdılar.

Gazete ve dergiler, TV kanalları, çok sesli radyolar ve hemen her gün yapılan paneller ve konferanslar… adeta RP’nin reklamını yaptılar.

***

Eski Ramazanlardan yararlananlar durup dururken en çok vergi topladıkları alkol ve sigaraya savaş açamazlar. Ramazanda bu tartışmayı başlattı iseler bunu çok özel nedenleri olmalı:

Tartışmanın amacı, dindar seçmenin oyunu almak olmalı.

Oysa köprünün altından o kadar çok su aktı ki artık bu numaralara kanacak dindar da kalmadı.

Sahadan gelen son bilgi bu