GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
30 Temmuz 2010 Cuma

Pasaport’’a düzen gelmiş! Peh peh peh’…

Ne olmuş, ne olmuş?
Pasaport’’ta ’‘şemsiye operasyonu’’ olmuş.
Nereden esmiş de olmuş?
Gazeteler, ’“Bu ne rezalet, her taraf çadıra döndü’” diye haber yapınca, konuya ayılan İzmir Büyükşehir Belediyesi yetkilileri, olaya derhal el koymuş!
Zabıta, gölgesinde simidini ısırıp, çayını yudumlayan vatandaşın tepesinden cart diye topladığı şemsiyeleri arabalara yüklediği gibi götürmüş.
Esnafa da, ’“Al sana şemsiye’” cezası kesmiş.
Yine gazetelerin yalancısıyız, Pasaport’’a, ’“çeki düzen’” gelmiş. Böylece’…
Pislikten, çirkinlikten, düzensizlikten, hanutçuluktan, keyfilikten geçilmeyen Pasaport, şimdi şemsiyesiz kalmış ve kurtulmuş. Peh peh peh!
 
’“Yasak savar gibi, plansız programsız, paldır küldür, daha kötüsü samimiyetsiz, palavradan yapılanlar ne zamandır çeki düzen oluyor’” diye sormak lazım etkililere, yetkililere, kibirden yanına varılamayan kimilerine.
Ne çekisi, ne düzeni?
Gidin bakın bakalım. İzmir’’de kent içinde yaya olarak denizle buluştuğunuz tek güzide noktaya, Konak Pier - Pasaport arası bölüme’…
Orası ki’…
Bütün İzmir’’in, genci yaşlısı, her kesimden İzmirlinin salındığı ’“özel’” bir bölgedir.
Her kente nasip olmayacak sevimliliktedir. Sıcaklıktadır.
İstenirse ve işlenirse, mücevhere dönüştürülecek istiridyedeki incidir.
Ama bu güzellik/bu cevher, bizim İzmir’’i sevmeyen yetkililerimizin ve kaba saba işletmecilerin elinde, işbirliğiyle döküntüye dönmüştür.
Pasaport bölgesinde kural yoktur, kaide yoktur, samimiyet yoktur.
Ne belediyecinin, ne de işletmecilerin yaptığı işte samimiyet vardır.
Çünkü işletmeci usulsüz hakkından fazla masayı sandalyeyi yığar’…
Belediyeci de kaldırıma masa konmasına izin verip, başka hiçbir denetleme yapmadan, göstermelik şemsiye toplar’…
’“Çeki ve düzen’” dediğiniz, işte tam da budur!
 
Sayın İzmir sevmez yetkililerimiz,
Siz şemsiyeye gelinceye kadar, bir parmak yağ tutmuş o güzelim kaldırım taşlarına bakın.
Bakın bakalım tanıyabilecek misiniz?
Hani zamanında Brezilya’’daki örneklerinden esinlenilmiş ve özel olarak yaptırılmış o dalga şeklindeki güzelim İzmir’’in simgesi kaldırımlara. Şimdilerde o yağlı çöp sularının aktığı simsiyah kaldırımlara. İyice bakın!
Siz şemsiyeye gelinceye kadar, o kirlilikten yağ bağlamış, üzerine oturmaya tiksineceğiniz koltuk benzeri çirkin ve kalitesiz, çıfıt çarşısı gibi rengarenk o şeylere, her yeri metrelerce kaplamış, o çirkin plastik ve çarpık sandalyelere bakın.
İşletmelerin mutfaklarının pisliğine’…
Yol boyu 2 metrede bir önünüzü kesip yılışık yılışık, ’“Oturmaz mıydınız’” diye birbiriyle yarış yapan hanutçu garsonlara’…
Boyunuz 1.80 dahi olsa, oturduğunuzda ayakların yere değmesinin mümkün olmadığı komedi banklara’…
Nuh nebiden kalmış, iğrenç, kullanışsız, zavallı çöp kutularına’…
Her ne hikmetse bir türlü baş edilemeyen deniz üzerinde tüfekle balon atışı yaptıranlara’…
Seyir teraslarını üzerinde esnafın koyduğu ek masa ve sandalyelerin pisliğine, örtülerine bakın!
Gerçi siz baksanız da görmezsiniz,
Görseniz de umursamazsınız. Hissetmezsiniz. 
Siz Sadece bölük pörçük, göstermelik, arkanızı döndüğünüz an aynı tas/aynı hamam olacak, palavra operasyonlarla ’“çeki düzen verirsiniz!’”
Siz başka da hiçbir şey yapamazsınız.
Çünkü siz İzmir’’i sevmezsiniz!
Dostlar alışverişte görsün diye çeki-verir; bu yüzden de ardınızdan ’“düzeniniz batsın’” dedirtirsiniz.
Aman belediyeci kardeşim, sakın ha üzerine alınma!
’“Düzeniniz batsın’” diyen ben değilim.
Güneşin alnında kabak gibi kalakalan, yağ içindeki kaldırımlara, o iğrenç masalara, lekeli örtülere bakıp çay içen vatandaş söylüyor bunu. İçiniz rahat olsun yani.
Sonuçta vatandaş dediğin nedir ki?
Mühim olan gazeteciler ’“biz yazdık düzeldi’” desin; hayatında bir kez bile Pasaportta çay içip gevrek kemirmemiş üst ve üstün düzeyli yöneticilerimiz, yazdıklarının sonucunu manşet atıp alma gururunu/mutluluğunu yaşasın.
Böylece başkanınız da çadırları kaldırıp ’“Pasaport’’u düzen’”leyen yetkililerinin/zabıtalarının sırtını sıvazlasın; ’“al gülüm/ver gülüm’” düzeni devam etsin.
’“Eliniz kırılsın’” diyen vatandaşa karşılık, ’“elinize sağlık’” diyen gazeteciler olsun sonuçta, değil mi?
Bence de devam!