GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
YAZARLAR
26 Ocak 2018 Cuma

Önce ekmekler bozuldu/2

Önce Ekmekler Bozuldu/1yazımı sonlarken “Neden evinizde ekmeğinizi pişirmiyorsunuz?” diye bir önerme getirmiştim.

Bu yazımda da  bu önermemi tekrarlayarak kamu ve yerel yönetimlerin neler yapması konusunda  kimi önermelerde bulunacağım.

Ancak aklımızda kalması için beyaz ekmeğin nasıl Türkiye’ye girdiğini de anımsatmak isterim.

Türkiye’nin, endüstriyel beyaz un ve beyaz ekmekle tanışması,1948 yılındaki Marshall yardımı ile  oldu. Zenginlik ve statü göstergesi olan  olarak kabul edildi. Köylüler bile evlerine dönerken hediye diye beyaz ekmek,yaygın adıyla francala aldılar.Tam buğday unundan yapılmış ekmekler dışlandı.

Bu konuda da emperyal devletler tarafından önemli düzeyde kültürel egemenlik kuruldu.

Geliniz,Antonio Gramsci’nin İnsanların beyinlerini işgal edebilirseniz, kalpleri ve elleri de arkadan gelecektir”  deyişini de anımsayalım.

Neler Yapılabilir?

Birincisi:Sağlık Bakanlığı  ile Gıda,Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı,tam undan yapılmış ekmek üretimini yaygınlaştırmak için kampanyalar  yapmalı.

Bu girişimleri, doğal olarak Türkiye Fırıncılar Federasyonu’nun çıkarlarıyla çatışacaktır.Ancak, bir süre sonra ekonomiye ve halk sağlığına getireceği yararlar açısından  bu kampanyanın  önemi büyük.

İkincisi:Tam buğday unundan yapılmış ekmek üretiminde yerel yönetimlere büyük görevler düşüyor.

Bununla birlikte  Belediyeler,Halk Ekmekleri adıyla beyaz ekmek üretiyor. Halk Ekmek’in  beyaz ekmeği içinde neler var biliyormusunuz?“Buğday unu, içme suyu, maya, tuz, mono ve digliseridlerin diasetil tartarik asit esterleri, hemiselulaz, fungal alfa amilaz, askorbik asit” gibi bir sürü madde ve kimyasal var.(Bakınız:www.gidahareketi.org) . Şaşırdınız değil mi?

Belediyelerin beyaz ekmek üretimleri,  toplum sağlığından çok bir gelir kapısına dönüşmesin. Oysa bir kamu kurumunun amacı, yüksek kârlılık değil, yüksek kalitede ve toplum sağlığını önceleyen tam buğday ekmeği üretmek olmalıdır.

Üçüncüsü:Tohumlukta,hibrit buğday tohumu yerine,yerli buğday çeşitleri ile yerlilerden üretilmiş buğdaylar tercih edilmeli.

Bilindiği üzere,Türkiye’de hibrit tohumlar,özellikle 1960 yılların başından itibaren yoğun olarak devreye girmiştir.Dönemin Tarım Bakanı Bahri Dağdaş hibrit tohumların  öncülüğünü yapmıştı.Günümüzde,yerli çeşitlerimizin kaliteli un üretiminde daha önde olduğu görülmüştür.

Dördüncüsü:Türkiye’de beyaz undan yapılmış  ekmeklere “Sağlığa Zararlıdır” ibaresi yazılmalı.Bu önerme,kimilerine naif gelebilir,uzun  dönemde  birçok hastalığı tetikleyen besinin  beyaz ekmek olduğu artık biliniyor.(*) Ancak tam buğday unundan yapılmış sansınlar diye esmerleştirilmiş ekmeklere de dikkat edilmelidir derim.

Sonuncusu yine bir tekrar: “Neden evinizde ekmeğinizi pişirmiyorsunuz?” Evlerde  tam buğday unundan yapılmış ekmek üretimi özendirilmeli .Bu doğrultuda  başta tüketici örgütleri harekete geçmeli.

26 Ocak 2018

(*).Geçtiğimiz günlerde,gazeteci ve yazar Soner Yalçın’ın “Saklı Seçilmişler”adlı bir kitabı çıktı.Beyaz ekmek konusunda benim sözlediklerim,Yalçın’ın yazdıkları yanında çok  hafif kalır.Yalçın,kitabının 50-57 sayfalarında ekmekten kaynaklanan sağlık sorunlarını ve buradaki emperyal oyunları açık bir şekilde kamu oyunun bilgilerine sunmuş.Kitap,salt ekmekte sahnelenen oyunları değil,gıda ve tarımsal üretimde emperyalizmin tezgahladığı tehlikeleri de anlatıyor.Yazar,yazma amacını da şöyle açıklamış:”Bir film düşün.İlk sahne sıradan bir olayla başlar.Film ilerledikçe gelişmelere inanamazsın.Dehşete kapılırsın.Film biter.Etkisinden kurtulamazsın.Korkarsın.Bu kitabın yazım sürecinde ben bunları yaşadım.