GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Neşe ÖNEN
YAZARLAR
29 Ekim 2022 Cumartesi

Neden Cumhuriyet?

Bugün, 99.yılını kutladığımız ve basit bir anlatımla, Türkiye Devleti’nin yönetim biçimi ve halkın halk tarafından idare tarzı olarak açıklayabileceğimiz Cumhuriyet hakkında; bir çok yayın organında, gazetelerde yazılar yazılacak, belediyeler kutlama merasimleri düzenleyecek, siyasetçiler, bilim adamları demeçler verecek, televizyonlarda söyleşiler ve programlar yapılacak vs. Kısacası, her sene olduğu gibi, bu yıl da, günün anlam ve önemini haiz, bir dizi etkinlikler gerçekleştirilecek, yurdun her bir yanında.

Oysa, sokaktan geçen her yaştan vatandaşa, mikrofonu uzatsak ve “Cumhuriyet size ne ifade ediyor” diye sorsak; ya da “Cumhuriyetin anlamını bir kaç kelime ile özetle” desek... Kaç kişi bu soruya doyurucu bir cevap verebilir? Tatmin edici bir cevap almaktan vazgeçtim; kaç kişi “Cumhuriyet nedir, neden yönetim biçimimiz Cumhuriyet olmalıdır, neden Cumhuriyeti kutlamalıyız” sorularını, ikna edici bir şekilde izah edebilir.

Örneğin, İran’daki gerici molla rejimi de bir Cumhuriyettir! İran’da yaşıyor olsaydık, yine de “yaşasın Cumhuriyet” diyebilecek miydik? Orada yaşayan İran vatandaşlarına da aynı soruları sorsak, Cumhuriyeti nasıl tanımlarlar? Özellikle kadınlar; adı Cumhuriyet olan, ancak evrensel insan hak ve özgürlükleri, eşitlik ve adalet gibi değerlerden uzak, kadını Ortaçağ karanlığına hapseden bu rejimden, sırf adı Cumhuriyet diye “memnunuz”, diyebilirler mi? Günümüzde, İran’ın çağdaş devletler arasındaki yerine; halkın hiç bir şekilde söz sahibi olmadığı despot yönetim biçimi, kadının toplumsal konumu, sosyal, ekonomik ve siyasal alanlardaki gelişmişlik endeksleri gibi kriterler bakımından, karşılaştırmalı olarak baktığımızda, bu sorulara olumlu cevap vermemiz mümkün değildir.

Geniş kitlelerin, devletin yönetim biçiminden memnun olabilmeleri için; o rejimin, bütün bireylerin temel hak ve özgürlüklerini koruyan, eşitlikçi, çoğulcu, adil ve toplumun tüm kesimlerine din, dil, ırk, mezhep, renk, ekonomik statü ayırımı yapmaksızın eşit mesafede duran, hukuk kurallarına ve kuvvetler ayrılığı ilkelerine dayalı bir demokratik idare olması gerekir. Tüm bu ilkeler ve değerleri birbirine bir tutkal gibi bağlayan en önemli öğe ise “laikliktir”. Laiklik olmadan demokrasi olmayacağı için, laikliğin olmadığı bir Cumhuriyet de, olsa olsa, İran Cumhuriyeti gibi bir rejim olur.

Neden laiklik?

Çünkü laiklik, dünyevi iş ve meselelerin dünyevi kurallara, kanunlara, bilime, akla, toplumsal ihtiyaç ve gerçeklere göre idare edilmesi demektir. Hiç kimsenin dini inanç ya da inançsızlıklarının, halkın yönetimine yani siyasete alet edilmemesi demektir. Devleti temsil eden ve halkın özgür seçimiyle yönetime gelenlerin, kimseye, dini inancına göre ayrıcalık ve imtiyaz tanımaması ya da ayrımcılık yapmaması demektir. Dolayısıyla, laiklik ilkesine bağlı olmayan bir yönetim biçimine, demokratik diyemeyeceğimiz gibi, demokratik olmayan bir Cumhuriyet rejimine de, halkın halk tarafından idare edildiği bir rejim diyemeyiz...

Bütün bu bilgilerin ışığında; sadece padişahlık ve halifelik rejimini lağvetmekle yetinmeyip, Cumhuriyetimizin en değerli ilkesi “laikliği” Anadolu coğrafyasında hayata geçiren Mustafa Kemal Atatürk ve yoldaşlarının, büyük mücadelelerle kurduğu Cumhuriyetin, ne kadar kıymetli olduğunu, daha iyi anlayabiliriz.

Ancak, Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesindeki “laik ve sosyal bir hukuk devleti” olma ilkeleri, son 20 yılda görülmemiş bir erozyona uğratıldı. Özellikle,  eğitim alanı, Cumhuriyetimizin hedeflediği, çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak ülküsünden uzak, bilakis bu hedefin altını oyan, laiklik ilkesini ortadan kaldırmak isteyen, tarikat ve din tüccarlarının sultasındaki, gerici zihniyetlere teslim edildi.

Eğitim alanı dışında, diğer sosyal, siyasi, kültürel ve ekonomik alanlardaki çağın gerisine gidişlerden dolayı da, Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesini teşekkül eden ilkelere ve değerlere, her zamankinden daha çok sahip çıkmalıyız. Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi “onu yükseltecek olan bizleriz”. Bunun için her birimiz, demokratik ve laik bir Cumhuriyetin özgür bireyleri olarak, çağdaş uygarlık hedefine ulaşmak istiyorsak; toplumu ve doğayı ilgilendiren bütün meselelere karşı duyarlı davranmalı, sorunlar karşısında, hukuka yaslanarak sesimizi yükseltmekten korkmamalı, hak ve özgürlüklerimize sahip çıkarak, yasal ve örgütlü mücadeleler içinde olmalıyız.

Mikrofon uzatıldığında “neden Cumhuriyet” sorusu karşısında, bir nebze afallamadan, “çünkü Cumhuriyet benim yaşam biçimimdir” diyebilmek için, daha nice yıllara, Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun...