GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Engin ÖNEN
YAZARLAR
4 Eylül 2020 Cuma

Muhalefetin dayanılmaz hafifliği

Şimdi bu başlığı gören okurların bir bölümünün neler diyeceğini az çok tahmin edebiliyorum... Herhalde ilk sözlerden biri şu olur; iktidarı değil, muhalefeti eleştirmek doğru mu? Bazıları da şunu diyecek; muhalefeti eleştirmek iktidara yarar… Gerisini siz tamamlayın artık…

İktidarı eleştirmediğimiz doğru değil tabii… Ama asıl sorun bu ceberut iktidarı sarsacak gücün yetersizliğinde... Çünkü demokrasi sorunu aslında iktidar değil, muhalefet sorunudur… İktidar her rejimde vardır, muhalefet demokrasiye özgü bir güçtür, olanaktır…

***

Seçmenin kutuplaşması bir yandan iktidarın işini kolaylaştırıp, muhalefeti zorlaştırmaktadır şüphesiz. Ama aynı kutuplaşma muhalefet seçmenini de kapsadığı için, iktidar ve muhalefet seçmen kitleleri, karşı tribünlerdeki taraftarlara dönüştü… Fanatikleştiler. Slogan ve amigo siyaseti öne çıktı...

Fanatizm, siyasi kadroların niteliksizleşmesine yol açıyor. Kalitesiz ve yüzeysel siyaset bu ortamda su kaldırır hale geliyor… Onun için belli bir yaş seviyesinde olanlar eski milletvekilleri, belediye başkanları ve il başkanlarını hatırladıkça, yeni duruma üzülüyorlar…

Eskiden de her şey harika değildi elbet. Ama toplu halde kalite bu denli düşük değildi… Belediye başkanlarının neredeyse tamamı, geçici süreyle kent yöneticisi değil de daimi pop yıldızı sanıyor kendini... Fotoğrafçısı yanında olmadan sokağa çıkmayan çok başkan gördük. Hatta bu yüzden toplantıda, yürürken veya cenazede sürekli poz verenleri de…

Bu tarz, buna yol açıyor maalesef. Milletvekilleri ülkenin ve kentin sorunlarında medyatik olanlarda görünüp, diğer zamanlarda kamufle oluyorlar. İl ve ilçe yönetimleri ise törenlere katılıp, seçime kadar nöbet tutan görevliler gibi…

***

Bugünkü kutuplaşma koşullarında ve kamu kaynaklarının yağmasına dayanan iktidar tarzında ihtiyaç duyulan muhalefet, sadece grup konuşması ve soru önergeleri ile olmaz. Olsa da etkili olmaz.

Örneğin, Kanal İstanbul Projesi’ne karşı çıkmak ve bunu engellemek için elinden geleni ardına koymamak muhalefetin görevidir… Çeşme hazine arazilerini toptan satışı bir hukuksuz siyasi hamledir, bunu desteklemek de engellemek de siyasi tavırdır…

Şu anda Çeşme’de Güral Porselen mahkeme kararına rağmen, arkeolojik alan ve orman bölgesini iş makineleri ile alt üst ediyor… Hukuksal ve sivil mücadele veren vatandaşlar yanlarında ne bir milletvekili görebiliyor ne bir belediye başkanı ya da parti örgütü… Bazı toplantılara katılan ve bu itiraza destek olan Kani Beko istisna olmak kaydıyla…

Böyle muhalefet olur mu? Bütün bunlar siyasetin konusu değil mi? Sıradan seçmen, öğrenilmiş çaresizlik içinde, ne yapalım Cumhurbaşkanı ne isterse o olur, kurumlar zaten onun emrinde diye düşünebilir... Ama siyasetten ekmek yiyen, onun şan ve şöhretini tepe tepe kullananların buna hakkı yoktur…

***

Onuncu yıl marşı, İzmir Marşı ve amigo alkışları ile karşı tribüne benzeyen muhalefet hareketi demokrasiyi güçlendirmekte ve ülkeyi savunmakta takatsiz ve isteksiz bir görüntü veriyor... Oysa bu kadar demokrasizliği, bu kadar hukuksuzluğu ve bu kadar yağmayı sineye çekmekle muhalefet yapılamaz…

Demokrasiyi yükseltmek, hukukta ısrar etmek ve yağma ile kalkınmayı ayıran politikalar mümkündür… Bu siyasetin sadece lafa dayanan değil, uygulama boyutudur... Muhalefet de buradan yükselir sadece iktidarın yıpranmasını bekleyerek, marşlarla ve Atatürk posterleri asmakla değil…