GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
25 Temmuz 2018 Çarşamba

Mahalle Baskısı

AK Parti İzmir İl Başkanı Aydın Şengül

Özel bir siyasetçidir…

Memleketi Trabzon’dur ama o has İzmirlidir…

Milletvekili olarak TBMM’de İzmir’i temsil etti…

İkinci kez iktidar partisinin il başkanı koltuğunda…

Sayın Cumhurbaşkanı’nın güvendiği isimdir…

AK Parti 24 Haziran’da…

İzmir’den sekiz milletvekili çıkardı…

Dokuzuncu vekili son anda kaçırdı…

İşte o Aydın Şengül…

Yakın süreçte “unutmaya” başladığımız…

Bir “sosyal tanımı”

Yeniden masaya koydu…

Tam, milletçe…

“Yav bu söylem tedavülden kalktı, filan…” derken…

Hem de…

“Gazeteciler Bayramı”nda…

Ne dedi?

“Birçok basın mensubu siyasi görüşüne uymadığı için susuyor. Basın mensupları içinde de mahalle baskısı var… İzmir’de Büyükşehir Belediyesi’ni eleştiren basın mensubu var mı? Burada da mahalle baskısı var… İzmir’de mahalle baskısı varsa AK Parti’ye karşı var... Açık net bir şekilde dile getiriyorum… Özellikle sahilde, herhangi bir yerde birisi (AK Partiliyim) desin! İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde ya da ilçe belediyelerinde bir çalışan (Ben AK Partiliyim) desin bakalım, onu barındırsınlar orada…”

***

Hoş, yedi yıl önce AK Parti’nin eski il başkanlarından…

Ömer Cihad Akay da…

İzmir’de “mahalle baskısı”ndan yakınmış, şöyle demişti…

“İzmir’de bize karşı mahalle baskısı var… Biz de İzmir’de partimize karşı oluşturulan korku tüneli algısını yıkmak için çalışıyoruz... Bu algının yıkılmamasında demek ki bizim de eksiğimiz var... Biz bunun yıkılması için sonuna kadar çalışacağız…”

Demek ki…

Bu sosyolojik olayda “bir arpa boyu” bile…

İlerleme kaydedilmemiş…

***

Aydın Şengül “belli noktalarda” haklı olabilir…

Şikayetini dikkate almak gerekir…

Örneğin…

Son seçim sürecinde…

İzmir’deki bir körfez vapurunda “nahoş” bir hadise yaşadı…

Aydın Şengül ile TV röportajı yapılıyordu…

Bazı yolculardan…

“Burada çekim yapamazsınız” tepkisi ile karşılaştı…

İzmir’e hiç yakışmayan görüntülerdi…

Başkan Şengül…

Her soruya zarif cevaplar verdi, sesini yükseltmedi ama…

Kırılmıştı…

Kalp kırılması başka acılara benzemez…

Ancak…

Kabul etmek gerekir ki…

İzmir, o “birkaç kişi”den ibaret değil…

***

Nereden çıktı bu “Mahalle Baskısı” tanımlaması?

İlk AK Parti mi seslendirdi?

Alakası yok!

Geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz…

Dünya çapında sosyolog ve siyaset bilimcisi…

Prof. Dr. Şerif Mardin’den…

Çıktı bu “sihirli” iki kelime…

Taaa 11 yıl önce…

Ne demişti Mardin, “Mahalle Baskısı”nı tarif ederken?

“Muhafazakârlaşan bir toplum içerisinde, bu muhafazkârlaşmanın baskın hâle gelmesi durumunda dini bir hayat tarzını benimsemeyenler kendilerini dışlanmış hissederler ve baskın hâle gelen muhafazakârların değerleri bu kesim üzerinde ağırlık kazanabilir...”

Hatırlar mısınız?

Yine 2007’li yıllarda…

En çok konuşulan konulardan biri de…

“Türkiye Malezya olur mu?” muhabbetiydi…

Sor bunu söyleyene, Malezya’nın haritada yerini gösteremez!

***

Katılırsınız, katılmazsınız…

Ama burası İzmir…

“Mahalle Baskısı”na filan gerek yok…

Dindar olabilirsiniz…

Mütedeyyin olabilirsiniz…

Sosyal demokrat olabilirsiniz…

Levanten olabilirsiniz…

Ateist bile olabilirsiniz…

Ama bu kadim kentte…

Hepimiz…

Biriz… Kardeşiz…

Bu vatanın birliği ve dirliği için…

Sonsuza kadar…

Böyle kalmak zorundayız…

***

Siyaseten AK Parti’ye oy vermemiş olabiliriz…

Ama…

Bu kentte neredeyse…

Her üç kişiden birinin AK Parti için…

Sandığa gittiğini bilerek…

“Huzurla” yaşamanın…

Tadını çıkarmak zorundayız!

Başka İzmir var mı?

***

Biz asıl…

Batı Alemi’nin bize uyguladığı “Mahalle Baskısı”ndan…

Ders çıkaralım…

Almanya’da doğmuş…

Almanya’da büyümüş…

Alman Milli Takımı’nda harikalar yaratmış…

Ama asla Türk olduğunu unutmamış…

Futbolcu Mesut Özil’e yapılan saldırılara…

Dönüp bi’bakalım…

“Mahalle Baskısı” dediğimiz…

İşte cuk diye o olaya oturuyor!

***

Minicik tatlı bir serzenişle…

Bitiriyoruz…

Aydın Şengül Başkanım sitemkar…

Diyor ki:

“İzmir’de Büyükşehir Belediyesi’ni eleştiren basın mensubu var mı? Burada da mahalle baskısı var…”

Bu şikayete şahsen katılmıyorum…

Gazeteci…

O, şu, bu… diyerek…

Haber yapmaz…

Gazetecilğin damak tadında zaten “eleştiri” vardır…

Eleştirmeyen gazeteciye…

Gazeteci diyebilir misiniz?

Siz böyle derseniz başkanım…

Kocaoğlu’nu “aslan gibi” eleştirdiğimizde…

Bize…

Hiç sıkılmadan, vicdanı bile titremeden…

“Ne o arkadaş AKP’li mi oldun?” diye…

Laf çarpanlara…

O zaman…

Bizim yerimize “nazik” bi’cevap vermek içinizden geçer mi?

Sonsöz: “Kusur bulmak için bakma birine, bulmak için bakarsan bulursun… Kusuru örtmeyi marifet edin kendine… İşte o zaman kusursuz olursun… / Mevlana…”