GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Kemal ANADOL
YAZARLAR
8 Şubat 2021 Pazartesi

Kuvayı Milliye sahipsiz değildir!

Yukarıdaki fotoğrafa dikkatle bakın.

İzmir ve Ege’yi işgal eden Yunan Ordusu Dokuzuncu Tümeni’nin Manisa civarında verdiği molada çekilmiş. Askerler tiyatro izliyorlar. Arada oturanlar da üç Müslüman din adamı ve arkasında işbirlikçi Türkler… Evet yanlış görmüyorsunuz. İşgal ordusundan yana ve yurdu savunan Kuvayı Milliye karşıtı din adamları. Yunan işgal ordusunun çektiği bu utanç verici fotoğraf bugün Ödemiş Belediyesi Kent Müzesi’nde bulunuyor. Neden böyle olmuş? Onların işgal ordusunun tam da içinde bulunmasının sırrı ne? Yakın geçmişe göz atarak bu sırrı çözmeye çalışalım.

***

19 Şubat 1919’da kurulan Müderrisler Cemiyeti, 24 Aralık 1919 günü Teali İslâm Cemiyeti adını aldı. Başkanı İskilipli Atıf Hoca, ikinci başkanı da Mustafa Sabri Efendiydi. Mustafa Sabri 1919’da Hürriyet ve İtilaf fırkasından Tokat Mebusu seçilmişti. Cemiyet İngiliz ajanı Sait Molla ve Rahip Fru’nun yönettikleri “İngiliz Muhipler Cemiyeti” ile iş birliği içindeydi. Mustafa Sabri aynı zamanda bu cemiyetin ikinci başkanıydı. Yunan ordusuna karşı Ege’de başlayan direniş Anadolu’ya yayılıyordu. Bundan en çok rahatsız olan Padişah Vahdettin ve Damat Ferit Paşa hükümetiydi. İngilizler ise Sadrazamı sıkıştırıyordu. Mustafa Kemal’den yana güçlerin bir an önce başı ezilmeliydi. Çare Teali İslâm Cemiyeti’nin yayınlayacağı bildirideydi. 30 Ağustos 1920 günü bu utanç vesikası; hem de Yunan uçakları ile tüm Anadolu’ya atıldı:

Ey kahraman askerler,

Mustafa Kemal, Ali Fuat, Bekir Sami gibi hainlerin, zalimlerin cinayetlerine daha ne kadar göz yumacaksınız? Elinize aldığınız Fetva-i Şerif ki Allah’ın emridir. Okuduğunuz hattı münif ki Halifemizin, Padişahımızın fermanıdır.

Siz Allah’ın emrine, Halifenin fermanına uyarak bu canileri, bu katil canavarları daha ziyade yaşatmamakta memur ve mükellefsiniz.

***

Fetva adı altında Yunan uçaklarından Anadolu köy, kasaba ve şehirlerine düşen bildiriler etkisini göstermiş ve yer yer isyanlar başlamıştı. Belki de fotoğraftaki sarıklı din adamlarının sırrı bu beyannameydi! Ankara zor durumdaydı. Daha millî ordusunun kuruluşu tamamlanmadan karşılaştığı ayaklanmaları bastırmada güçlük çekiyordu.

TBMM’nin imdadına Ankara Müftüsü Börekçizade Rıfat Efendi yetişmişti. Onun başkanlığında 5 müftü, 9 müderris, 1 medrese müdürü ile din bilginlerinden oluşan 21 kişilik kurul karşı fetva yayınladı. Memleketin istiklâli uğruna silaha sarılmak din göreviydi ve sevaptı. Bu fetva daha sonra 155 müftü ve din bilgini tarafından onaylanacaktı.

İşgalci İngiliz ve Yunan ordularıyla iş birliği yapan ve vatan hainliklerine İslâmiyet’i alet eden İskilipli Atıflar, Osman Kadriler, Mustafa Kemal ve arkadaşlarını idama mahkûm eden fetvayı yazan Mustafa Sabri ve onaylayan Şeyhülislâm Dürrizade Abdullahlar, idam kararını veren Birinci İdare-i Örfiye Divanı Harbi reisi Nemrut Mustafalar ile cümlesine karşın, namuslu ve imanlı din adamları vardı çok şükür. Birinci mecliste 32 din adamı mebusluk görevini yerine getiriyordu.

Çal Müftüsü Ahmet İzzet (Çalgüner) Efendi, İzmir’in işgali üzerine halkı camiye toplayarak direnişe çağırmış, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ni kurarak 100 gönüllü birliğiyle Aydın çevresinde vatan savunması yapmıştı. Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi halka, eline silah alarak çarpışmanın dini bir görev olduğunu söylemişti. Afyon Merkez Vaizi İsmail Şükrü (Çelikalay) Hoca asker elbisesi diktirerek ve başındaki sarığı çıkarmadan cepheye koşmuş ve Çelikalay birliğini kurmuştu. Aksaray Müftüsü Kadızade İbrahim 500 kişilik tabur teşkil etmişti. Akçaovalı Rıfat Molla Adapazarı’nda milis örgütlenmesini gerçekleştirmişti.

Memleketin bağımsızlığı için çalışan Turgutlu Müftüsü Hasan Basri, Tekirdağ Müftüsü Osman Nuri ve Hoca Esat Efendi Atina’ya sürülmüşlerdi. Gönen Müftüsü Şevki Efendi Anzavur’un adamları, İvrindi’de Dersiam Ali Rıza Efendi Yunan askerleri tarafından şehit edilmişlerdi.

***

Anadolu’ya insan ve silah geçişini sağlayan Karakol Cemiyeti kurucularından Özbekler Tekkesi şeyhi Ata Efendi, Mustafa Kemal’e daha Ankara’ya geçmeden “Sizinleyiz Paşam” diyen Hacıbektaş Çelebisi Cemalettin Efendi, Eşme Müftüsü Hacı Nazif, Kütahyalı Abdullah Ağarlı Hoca, Balıkesirli Hafız İbrahim, Eskişehir’de Müftü Mehmet Efendi, Diyarbakır’da ulemadan Hamdi Efendi, TBMM ilk dönem mebusu Devrek Müftü ve Kadısı Abdullah Sabri Efendi, Karadeniz Ereğlisi Müdafaa-i Hukuk kurucularından Nimet Hoca, Zonguldak Müftüsü İbrahim Efendi, Bitlis’te Küfrevîzade Abdülbaki Efendi, Erzurum Müftüsü Solakzade Sadık Efendi…

İsimlerin tamamını yazmaya kalksak sayfalar yetmez. Bu konuyu merak edenlere, Zeki Sarıhan’ın Kurtuluş Savaşı Günlüğü ve Ali Sarıkoyuncu’nun Millî Mücadelede Din Adamları adlı eserlerini, İslâm Ansiklopedisi ile, Harp Tarihi Vesikaları ve Diyanet dergilerini öneririm.

***

Ve… Kamu adına görev yapan Kaymakam Vali ve diğer görevlilerin, yaşamımızı borçlu olduğumuz bu kişilerle, Kurtuluş Savaşına canını vererek katılan asker ve sivil kahramanların mezarlarını ziyaret etmelerini, onarmalarını, anılarını canlı tutarak genç kuşaklara aktarmalarını rica ediyorum. Halkın böylesine duyarlı olduğu konularda onların tercih hakları yoktur. Hele tam tersi davranışlarla bağımsızlık uğruna şehit düşenlerin kemiklerini sızlatmaya hiç ama hiç hakları yoktur!

Türkiye bağımsızlığına kavuştuktan sonra yüz ellilikler listesiyle yurt dışına sürülen Mustafa Sabri Yunanistan’da basın toplantısı yaparak “Türklükten istifa ettiğini” açıkladı. Diğer hainlerin önemli kısmı memleket haricinde Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı ihanetlerini sürdürdüler. İskilipli Atıf Hoca yaratılan algının aksine şapkayla ilgili bir risale yayınladığı için değil, halkı kışkırttığı ve vatana ihanet ettiği gerekçesiyle idam edildi.

Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi Cumhuriyetin kurduğu Diyanet İşleri’nin kurucu başkanı oldu. Atatürk’ün en çok itibar ettiği kişiydi. Oğlu Ankara Milletvekili Fuat Börekçi’nin İl Başkanlığı döneminde (1961) Ankara İl Gençlik Kolu Başkanı olarak siyaset yaşamına ilk adımlarımı atmış ve ondan önemli dersler almıştım.

***

Gelelim günümüze… Herkesin bir tercihi vardır. İsteyen binlerce şehit ve gazi kanıyla sulanan yurdumuzun bağımsızlığı için savaşan askerlerin, subayların, çiftçilerin, kalem erbabının, serbest meslek mensupları ve din adamlarının yanında olur. Onları rahmetle anar, anılarını titizlikle korur.

İsteyen de “Keşke Yunan galip gelseydi” diyen fesli Kadir’in, “Yunan Ordusuna direnmeyin, Mustafa Kemal ve arkadaşlarına öldürün” diyen bildirileri Yunan uçaklarıyla Anadolu’ya attıran Mustafa Sabrilerin, İskilipli Atıfların yanında olur. Bu kendi tercihleridir ve Kurtuluş Savaşı’na bakış açılarını yansıtmaktadır.

Ama kimsenin algı yaratarak vatan hainlerini kahramana dönüştürmeye hakkı yoktur. Bu hem dünyada ilk kez antiemperyalizme karşı verilen savaşta toprağa düşen şehitlere saygısızlıktır; hem de inandırıcı değildir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkelerine, tam bağımsızlığa, lâik, demokratik ve sosyal bir hukuk devletine inancını yitirmeyen yurttaşlarımız, oluşturulan algılara karşın belleklerini yitirmediler, vicdanlarını köreltmediler!