GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ayda ÖZEREN
YAZARLAR
2 Ekim 2021 Cumartesi

Kuşlar Yuvadan Uçunca… (Boş Yuva Sendromu)

Şarkı Önerisi: Empty Nest – Eric Clapton

Hamileyim…

Tekmeledi bak, şurada topuğunu görüyor musun?

Tebrikler Allah analı babalı sağlıkla büyütsün.

Baba dedi, bana güldü bana…

Uyu be çocum, uyu artık yarın erkenden işe nasıl gideceğim gözünü seveyim uyu.

Bezden kurtulmanın bir yolu olmalı. Batıcaz bu gidişle.

Taytay mı o? Aaaa Yürüyor, eller havada yürüyor…Seviiim fotoğraf makinesini getir.

Anaokulunda oyun grubu da neyin nesi? Daha çok erken minnacık kuzum o, hayatı boyunca zaten okula gitmeyecek mi bu çocuk?

Ne düşmez ateşmiş, of Allahım yanıyor evladım. Soğuk duşa sokalım, doktoru ara.

Yaşasın söktü okumayı, oh be sürüyor bisikleti, oğlum ne o dizlerinin hali, kalk artık şu yataktan;

Dersini çalış oğlum, yemeğini ye kızım sıfır beden de ne, saçını tara, dişini fırçala, aferin canım benim, babanı kızdırmayalım evladım, anneni bi öpsene yavrum, seninle gurur duyuyoruz, ödevini yaptın mı çocum, merak ediyoruz, gece geç kalma, dikkatli kullan, kimlerle gidiyorsun? Ben tanıyor muyum, hava soğuk değil mi, terli terli su içme, bırak artık şu telefonu elinden, o ne biçim konuşmak öyle, çok komiksin, çok akıllısın, çok güzelsin, çok yedin, erken geldin, geç kaldın, bi tabakta sen koy şu sofraya, yatağını topla, burnundaki halka da ne, saçına ne yaptın sen öyle…

Nerdeyse yirmi yıl büyük bir özveriyle, karşılıksız koşulsuz adanmışlıkla, sevginin bam teliyle,

Yüreğinin yağını eriterek, gözünün yaşını sakınarak,

dişinden tırnağından artırarak, yoku var ederek,

anne babalığı öğrenerek, birlikte büyüyerek, bağrına taş basarak, kendinle çelişmekten çekinerek, kurallarla isteklerin arasına sıkışarak, kaprislerin bazılarına boyun eğerek, görmezden duymazdan gelerek, sımsıkı sarılmak isterken kaşını çatmak zorunda kalarak, geceleri uykusuz kalarak, korkarak, saygıyı, güveni, sevgiyi besleyerek,

çoğu zaman kendinden vazgeçerek, karı kocalığı ve yalnızlığı unutarak  “EN GÜZEL ZAMANLARIMIZI” geçirdik çocuklarımızla…

Şimdilerde çoğu birer birer yuvadan uçuyor.

Yeni hayatlarının heyecan verici, nefes kesici, zorlayıcı değişimlerini kucaklıyorlar. Yurt odaları, yemekhaneler, derslikler, amfiler eski şaşaalı günlerine kavuştu bile.

Yeni dostluklar, sorumluluklar, beklentiler, hezeyanlar, umutlar…Hayat gailesi, geçim derdi nedir ilk kez yüzleşmeye başladı çoğu üniversiteye başlayan çocuklarımızın…

Hayatı tek başına sırtlanarak, anne babadan uzak, anne babanın arka yüzde fark etmeden hallettiği binlerce işin yükünün ağırlığını yeni yeni idrak ederek.

Beyazlarla renklilerin ayrılması gerektiği, sıcak suda giysilerin çekebildiğini, çarşaf değiştirmeyi, çekmece düzeltmeyi, ay sonunu getirmeyi, kurulu sofraların kaynayan çorbanın ayrıcalığını, çalar saatle uyanmanın-çorapları eşlemenin ne zor olduğunu yeni anlıyorlar. Ne hoştur ki bunların hiçbiri sorun değil şu an için, hayat sonsuz seçenekleriyle onların önüne serildi. En güzel yılları…

Gelelim madalyonun öteki yüzüne. Boşalan yuvalardaki duruma…

Boş yuva sendromu(Empty Nest) çocukların zamanı gelip de evden ayrıldığında anne babaların yaşadığı boşluk, hüzün, yas, depresyon, kaygı ve amaçsızlık…Çocuklarına aşırı bağlı olan; hobisi işi gücü sosyal hayatı veya aktivitesi olmayan, birbirinden uzaklaşmış ve birbirine yabancılaşmış çiftlerde daha sık görülüyor.

Yirmi yıl yaşadığın, alıştığın onca düzen birdenbire yok oluyor. Her şey değişiyor. Sofra düzeni, yemek yeme saatleri, televizyonda film, dizi, müzik seçmeleri veya maç öncelikleri, buzdolabındaki veya kilerdeki yükler, çamaşır sepeti, alışveriş listesi, eve giriş çıkışların…

Yapacak bir şey yok. Tek yapabileceğimiz bu yeni düzene mümkün olduğu kadar çabucak adapte olmak. Onların bağımsızlık kazanmalarını, kimliklerini oturtmalarını, özgüvenlerini kazanmalarını ve kendilerine yetmelerini gözlemleyeceğimiz ve yetiştirdiğimiz gençlerle gurur duyacağımız kutlanacak bir dönem olmalı bu aslında…

Terapistlerin biz anne babalara bazı tavsiyeleri var. Hayatımıza anne baba olmanın dışında yeni roller dâhil edebilirsek daha kolay atlatabiliyoruz bu süreci. Artık daha fazla zamanımız var ve farklı anlam ve amaç katacak aktivitelere yer açabiliriz. Sivil toplum ve yardım kuruluşları, yıllardır ertelediğimiz seramik kursu, kitap kulübü vb. gibi birçok uğraş sokabiliriz yeni hayatlarımıza.

Kontrol hastalığından vazgeçebiliriz ve vaz geçmeliyiz. Sık sık aramak, sosyal medya hesaplarını takibe almak bir çözüm olmuyor. Elbette onların iyiliğini ve bu süreçte nasıl ilerlediklerini merak ediyoruz, ancak gençlerin mahremiyet sınırlarına da dikkat etmemiz gerekiyor artık. İhtiyaçları olduğunda her zaman yanlarında olacağınızı bilmeleri, her koşulda size güvenmeleri çok önemli. Ben demiyorum uzmanlar diyor.

Eşinizle ilişkinizi yeniden yapılandırabilirsiniz mesela. Çocuğa karışmadan evvelki ilk evlilik yıllarınızı düşünün, birlikte girdiğiniz bu yeni dönemi daha eğlenceli kılabilirsiniz. Dostlarınız en büyük yardımcılarınız hele ki aynı sendromdan mustariplerse…

Hüzünlüyüm, kafam dağınık, bir miktar boşluktayım, sürekli gözlerim doluyor. Burnumun direği de pek bi sızlıyor. Özlüyorum.

Teşhisim buymuş: Boş Yuva Sendromu…

Yapmam gerekenler de belli, yazmak bunlardan biri iyi geldi…