GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Rifat ÖZER
YAZARLAR
13 Haziran 2021 Pazar

Kızı ve gelini

Avrupalıların düğünlerinde...

Gelin, babasının kolunda tören salonuna giriyor... Bir yerde baba, kızını damat adayına devrediyor. Kız şimdi de koca adayının koluna girip... rahibin karşısına geliyor. Anne de... davetlilerle birlikte seyirci oluyor !

Bu tören bile, o uygar Avrupa toplumunun... erkek egemenliğini göstermeye yetiyor. Kadın erkek eşitsizliğinin verilerinden biri oluyor.

Erkeğe üstünlük tanıyan eski bakış açısı, ‘gelenek’ örtüsüne gizlenerek hala da varlığını... sürdürüyor !

***

Kanıtı sadece bu değil ki... tabii.

Kimi Orta Doğu ülkelerinde ve hayranların da da... hemen her gün kadın karşıtı söz ve eylemleri kanıksanmış bulunuyor.

Gerçi kervan yürüyor da. Şu Avrupalıların yaptıkları da... anlaşılamıyor !

Maurıce Daumas’a göre...

Akademi saygın bir isimdi. O nedenle Fransız Akademisi hep erkeklerden oluşurdu. Şimdi ise kadınlar % 14 gibi.

O da erkeklerin... hoşgörüsünde !

Masonluk da akademi gibi kadın karşıtıydı.

O yüzden Masonlarda da kadın hiç yoktu.

Yıllarca... tartışıldıktan sonra ancak,

2010 yılında Büyük Locaya girebildiler.

O da kılpayı... bir çoğunlukla !

***

Kadına karşı şiddet hiç eksik olmuyor ;

Fransa’da... 3 günde bir kadın öldürülüyor. Cumhurbaşkanı Macron buna kadın jenositi... yani kadın soykırımı diyor.

Önceki Başbakanlarından biri de...

Aile içi şiddet... bazı erkeklerin cinsiyetçi bir kontrol mekanizmasıdır diyor ki,

Şanlı Fransız Devrimi bile, özgürlük ve eşitlik konusunda aciz kalmış görünüyor!

O yüzden olmalı ki... ünlü tarihçileri Tocqueville bile “insanlar günün birinde her noktada... eşit olacak” diyor.

Diyor da... Prof. Maurice Daumas’da,

“Kadın Düşmanlığı“ adlı kitabında “çelişkili de olsa, cinsiyetler arasındaki eşitsizlik ortadan kalkacak ama... erkek egemenliği devam edecek” diyor !

Bizim gönlümüz de öyle istiyor ki,

Hukuki eşitliğin yanında... fiili eşitlikte sağlanacaktır bir gün. Tarihin dediği...

Hani, Nazım Hikmet’in de dediği...

‘Güneş bir gün eşit doğacak. Ama o günü görmesek de... bir umuttur yaşamak’ !

***

Her ne kadar tecavüz... bundan 50 yıl öncesine kadar hukukta cürüm sayılmasa da... Daumas bunun için, 1978’deki Aix-en-Provence davasının görülmesi gerektiğini örnekliyor...

Aix-en-Provence Marsilya’ya yarım saatlik bir mesafede küçük bir kasaba. Lavanta tarlalarıyla, arnavut kaldırımlarıyla ünlü. Kültür, tarih ve bir turist şehri...

‘Anne Tonglet ve kız arkadaşı Araceli Castelliano... burada kamp yapıyordu.

Kamp alanına genç bir adam geldi,

kızlara sarkıntılık yaptı...

Kızlar adamı reddetti... Adam gitti, akşam arkadaşlarıyla gelip, önce kızları dövdüler, sonra da... işkence yapıp tecavüz ettiler.

Kızlar şikayet etti... ama lezbiyen olmaları, tek başına kamp yapmaları ve zaten “ahlaksız” olmaları ! gerekçeleriyle şikayetleri... kabul görmedi.

Savunmayı dönemin ünlü ağır ceza avukatı Gisele Halimi üstlendi....

Olay basına yansıdı ve büyük toplumsal tartışmaya yol açtı !

Dava 1978’de kazanılınca, tecavüz tanımı değişti. Yasada tecavüz... ağır cürümler arasına girdi...’

***

Çok güzel bir atasözümüz var hani...

Şikayetçi kızlara reva görülenler ;

Kıyasen, güncel yaşama uyarlansa eğer,

Kırıp dökmeden... söylenecek söylenir de,

‘Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla’ olur !

İyi Pazarlar...