GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
23 Eylül 2021 Perşembe

Kardeşin kardeşe ettikleri

Hepsi ırkçı, hepsi faşizme teşne, hepsi nefret yüklü, hepsi işbirlikçi, hepsi dizayn edilmiş tarihten besleniyor… 

İmparatorluğun o uzun çöküş yüzyılında herkes çekip gitmişken, İki Dünya savaşı arasında, Anadolu ve Trakya topraklarında kalan Osmanlı bakiyesi milliyetlerden, Türklerin öncülüğünde, Türkiye Cumhuriyeti kuruldu; ABD ve Avrupa’nın bir türlü içine sindiremediği Cumhuriyet…

Yürüyen gerçek; Ermeniler, Kürtler, Rumlar ve Türkler birbirine düşmanlaştırılıyor. Düşmanlık ilişkilerini geliştirmek de ırkları yücelten milliyetçi fanatiklere düşüyor. Toplumsal ilişkilerin orta yerine bırakılan lanet, demokrasi ve insan hakları gibi yüceltilmiş kavramlarla kamufle ediliyor.

Her etnik grup kendi ‘soykırımının trajedisini’ pazarlıyor; Kürtler, Rumlar ve Ermeniler Türkleri, kimi Türkler de eksik kalmamak için, Rumları ve Yunan askerini soykırım yapmakla suçluyor.  

Halk ile iktidar grupları arasındaki yöneten/yönetilen karşıtlığını görmezden gelerek, Lenin mahreçli “ezen/ezilen ulus” bağlamında, halkı ve iktidar zümresini aynılaştıranlar, bir anlamda sınıf meselesini ırk sorununa indirgiyor.

Halkları birbirine düşürmek için tezgahlanan ırkçı kışkırtmalar, alçaklığın tarihinde elbet yerini alacaktır.

Batı’nın emperyal gücüne sırtını dayamış, acı yarıştırmaya dayalı diskur kullanarak ağzına geleni söyleyenlerin, lanetlediklerinden pek farkları yok.

Bu ülkede yaşayıp da kendi gündeminden ötesini görmezden gelen Kürt siyasal hareketi, sekter tutumuyla karşısına aldığı ülke insanını adeta yok sayarken, destek aldığı Batı yönetimlerine koşulsuz sadakati çok düşündürücüdür.

Batılı emperyal güçlerin bölgede “kara gücü” olarak değerlendirdiği Kürt hareketinin demokratik siyaseti, dramatiktir. 

Bu mesele tartışılacaksa, o dönemde olan bitenin bütününe bakmak gerekir.

Geçen yüzyılın ilk yarısında, büyük ekonomik buhran, iki Dünya savaşı, iki büyük (epidemi) salgın yaşanırken yüz milyona yakın insan öldü. Dünya haritası yeniden çizildi. 1900-1945, sistemin yeniden inşası, endüstri toplumunun örgütlenişi… Her şey bu dönmede yaşandı. Ve ne hazindir, ölen yüz milyona yakın insan değil de içinden cımbızla çekilen Ermeni tehciri, Kürtler, Rumlar konuşuluyor. Hem de yüz milyona yakın insanın ölümüne yol açan Batı emperyalizminin efendileriyle kol kola girmiş, hesap soruyorlar…

Hadi canım, siz de…  

Kürt şovenizmiyle hemhal solculuğun çıkmazında bekleyen tehlike, etnisiteye dayalı ayrışmanın gerçekleşmesidir.

Oysa dijital Dünya düzeninde, Türk, Ermeni veya Kürt olmanın belirleyici ağrılığı olmayacak. 

Bu durum, yeni Dünya düzeninde Türkiye’nin elini kolunu bağlar. Sistemde ülke rolünü ve üretimden payına düşeni konuşma koşulları ortadan kalkar.

Kürt, Ermeni, Rum “soykırım” iddialarıyla yaratılan kaosta, ülke pazarlık zeminini kaybeder, tam da kapitalist metropollerin arzuladığı gibi...

“Kahrolsun emperyalizm!” sloganı atarak sorun çözülmüyor. Emperyal güçler karşısında toplumsal yararı savunacak siyasi birliği kurmak zorundayız. Yoksulluğun ırkı yok. Hepimiz kaybederiz.