GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Dr. Berna BRIDGE
YAZARLAR
4 Aralık 2021 Cumartesi

Karadeniz'de neler oluyor?

Soğuk Savaşa kadar Türkiye'nin tek başına sorunsuz yürüttüğü Karadeniz Güvenliği, savaş bitip, SSCB çözülünce nedense daha da riskli imiş gibi tanıtılmaya başlandı ve Montreux Sözleşmesinin değiştirtilmesi için ABD'nin artan baskılarına yol açtı ki bu durum sürüyor. Oysa Karadeniz'de o zaman tek Türkiye var idi şimdi ise üç NATO üyesi bulunuyor!

Elbette daha güvenli bir yer Karadeniz, ama egemen devletlerce bunun algılanmasına izin verilmiyor. Emekli Tümamiral Dr. Deniz Kutluk ile yaptığımız bu söyleşide Ukrayna'nın önce Turuncu Devrimlerle yönetiminin değiştirilip sonra nasıl tahrik edilip et ve tırnak gibi birliktelik içinde bulunduğu Rusya ile hasım haline getirildiğinin öyküsü Gürcistan'ın Osetya ve Abhazya'yı 2008'de kaybetmesine de benziyor.

Ukrayna da önce Kırım ve Sivastapol'u kaybetti, şimdi sıra Donbass'a geldi. NATO'nun "yaptırım" açıklaması "ekonomik-siyasi" alanları kapsayabilir imiş? NATO böyle bir örgüt mü? Sonra ittifaka üye devletlere dahi (Türkiye gibi) yaptırım kartını NATO anlaşmasına aykırı olarak kullanan (Madde 2) ABD bununla ne sonuç almayı bekleyebilir?

Dr. Berna Bridge: Ukrayna-Rusya arası süregelen ihtilaf savaşa dönüşebilir mi? Asıl sorun nedir?

Dr. Deniz Kutluk: Çatışma beklenmez. Rusya 17 milyon kilometre kareyi savunmak zorunda yani genişlemek amacında değil. Böyle bir Rusya NATO’ya kuvvet kullanır mı? Kullanmaz. Ayrıca, Ukrayna NATO üyesi değil, sorunu kendi başına çözmek zorunda. Rusya 1856 Kırım savaşından beri Karadeniz’den gelecek tehlikelere hassas, iyi korumak istiyor. Ukrayna’nın NATO’ya üye olmasını ve NATO ile sınır komşusu olmayı güvenliği açısından istemiyor. ABD’de bunu bildiği için Rusya’yı Karadeniz’den sıkıştırmayı hedefliyor, kendi iradesini kabul ettirebilmek veya Rusya’yı geriletebilmek için. Bize de bu konuda baskı yapıyor, siyasi ve ekonomik yaptırımlardan söz ediyor. Oysa NATO siyasi ve ekonomik yaptırım yapan bir örgüt değil. Bizim buna karşı durmamız ayrıca NATO içerisinde sesimizi bu konuda yükseltmemiz gerek. Karadeniz’i bir tek biz korurken bile sorun çıkmamıştı, kaldı ki şimdi bu denize kıyıdaş 3 NATO üyesi var ve NATO Romanya’ya ciddi yığınaklanma yaptı, bu yığınaklanmanın bir ayağı da Yunanistan’da.

Ancak bu problem çatışma çıkıp çıkamayacağı ile ilgili bir problem değildir, Karadeniz yarı kapalı ve güvenlik sorunu olmayan bir denizdir. Rus uçağını Türkiye’nin düşürmesinin ardından endişelenen Türkiye de itirazını çekince NATO 2016 da Karadeniz’e davet edildi ki Türkiye uzun vadeli politikaları yönünden bunu istemez, Karadeniz’in masuniyetine çok önem verir. NATO devletleri olan Bulgaristan, Romanya ve Türkiye’nin bölgede hiçbir sıkıntısı yok. Sıkıntısı olan Ukrayna ise NATO üyesi değil. Ortalığı bunun için yıkıp yakmak anlamlı değil.

Daha büyük bir oyun var. ABD, Rusya Çin birlikteliğini bozamayacağını altı ay önce anladı ve şimdi önceki planına dönüp Rusya’yı güney bölgesinden kuşatmak istiyor. Karadeniz yılın 12 yılı açık, buzlanmayan bir deniz ve Rus lojistik hareketleri için elzem. ABD artık saklamadan, açıkça beyanlarında da görülebildiği gibi Rusya’yı hassas yerinden kaşımak ve köşeye sıkıştırmak istiyor. 1991de Yeltsin zamanında Varşova Paktı ve SSCB den ülkeler çözülürken bazı Batı emperyal odakları Rusya’yı eritip bitiririz diye düşündü ve arka planda çok çalışmaları oldu ancak Putin’in gelmesiyle durum değişti. Rusya için Ukrayna önemli, NATO’ya girmesini istemez. NATO’daki birçok üye zaten bunu istemiyor. Bunu ABD ve güdümündeki birkaç devlet ile Ukrayna istiyor. Hatalı bir hedef var yani. Ukrayna’nın itidalli davranması gerek. Üstelik Ukrayna’da şu an toprak bütünlüğü de yok. Kırım ve Sivastopol elden çıktı. Donbass’da ayrılıkçılar hakim. NATO zaten toprak bütünlüğü olmayan bu ülkeyi kabul de etmez ve özünde koruyamaz. Hangi parçasını koruyacak? Türkiye hem Rusya hem Ukrayna’ya eşit mesafede kalmalı, taraf olmamalı, fırsat doğarsa arabulucu olabilir.

Ayrıca, Avrupa-Rusya ilişkileri 1991-2014 arasında normalleşti, durum soğuk savaş esnasındaki zıtlıklarla benzer değil. Böylece özünde Avrupa-ABD görüş farklılığı da oluştu. ABD içerisinde bazı kişiler NATO-Rusya ilişkilerinin normalleşmemesi için ellerinden gelen her şeyi yaptı, yapıyor. Oysa Soğuk Savaş sürecinde Karadeniz’de yalnızca Türkiye vardı. Hiçbir sorun yaşanmadı. Daha sonra Gürcistan ve Ukrayna ABD’nin Gül, Turuncu devrimlerinin aşırı etkisi altında kaldı. Bunlar sonunda önce Osetya krizi çıktı, Abhazya bağımsız oldu ve sonra da Ukrayna’da ayrılıkçı hareketler kışkırtıldı. NATO, daha doğrusu ABD ısrarla Karadeniz’e girmek, kuşatmayı sağlamak için bu kışkırtmaları yapıp huzursuzluk çıkartıyor.

Dr. Berna Bridge: NATO Genel Sekreteri Stoltenberg eğer bir savaş olursa ittifakın tüm üyeleri görev almak zorunda diyor. Türkiye ne yapmalı?

Dr. Deniz Kutluk: Genel Sekreterin ülkelerden böyle bir şey isteme hakkı ve sorumluluğu yok. Türkiye engelleyecek veto hakkına sahip. Hayır demesi gerek. Böylece bu iş doğmadan biter. ABD’nin Afganistan çekişmesini ve Osetya yenilgisini düşünmek gerek. ABD’nin uzaktan kışkırtması, tahrik etmesi yersizdir ve vaz geçmesi gerekir. Karadeniz’de olanlar ABD’yi ilgilendirmez.

Ayrıca, Karadeniz’de bir NATO-Rusya çatışması bir felaket senaryosu olur. Türkiye NATO içerisinde buna yeşil ışık zaten yakmadı. Ayrıca NATO üyelerinin askeri zafiyetleri de var. Bu bölgede yine de bir çatışma olursa Türkiye Montrö anlaşması gereğince boğazlardan gemi geçirmeyebilir. Bunun kararını Türkiye verir. Ancak NATO’nun Rusya’yı vurması için Karadeniz’de olması da gerekmez. Uzaktan vurabilir.

İş bu noktaya gelirse şu anda askeri olarak Rusya’nın vurma kırma olanağı NATO’nun üzerinde. Bu NATO’da da konuşuldu. Rusya Kırım Savaşı’ndan sonra Kırım dahil kendi kıyılarını korumak için silahlanmış durumda. Siz üzerine giderseniz siz zarar görürsünüz. Rusya sizin üzerinize gelmez. Yalnızca sınırlarını korur. Rusya’nın Donbass konusunu Ukrayna ile ikili görüşmelerde çözmesi gerek. Bu savaş bizim savaşımız olamaz. Zaten NATO, Rusya’yla çatışmaya girmek istemediğini belirtti. NATO’da bu alanda üst düzey görevlerde çalıştım. Konu buralara gelirse ayrıca ayrıntılı açıklama yapmak isterim. Hali hazırdaki durumda NATO Karadeniz’de ciddi bir yığınaklama yapmadı. Ben Karadeniz’deki çatışmayı uzak görüyorum. Donbass’ta çatışma olabilir. Bunun tarafları görünüşe göre Ukrayna içinde mücadele eden ayrılıkçılardır ancak Rusya “Near Abroad- Yakın Sınırdaki Rus Varlığının Korunması” politikaları nedeniyle destek vermektedir. Bunun da değişmesi beklenmemelidir.

Dr. Berna Bridge: Nasıl bir denge kurulmalı?

Dr. Deniz Kutluk: Komşularımızı değiştiremeyiz, savaşlarımız da oldu ancak son yıllarda yardımlaşma içindeyiz. Bunu kaybetmemeliyiz. Suni problemleri ortadan kaldıracak tutum içinde olmalıyız. Silah ve ilaç endüstrisi gibi büyük endüstriler, zaman zaman savaş yaratmak isteyebilir. Bizim zaten halihazırda ABD’yle anlaşamadığımız 7-8 konu var. Adı konmamış bir mücadele içindeyiz. Bunu düzeltmeye çalışmalıyız.

Kissenger’ın bir sözü var. “Ukrayna’yı NATO sınırları içine almaya çalışmayın, çatışma çıkarırsınız.” Yani Karadeniz’de bir tehdit yoktur, suni olarak yaratılmaktadır. Tarafları yatıştırmalıyız. ABD’nin NATO’yu kullanarak Karadeniz içinde ilerlemesini engellememiz gerek. Kısaca, Rusya Federasyonu’nu tahrik edecek girişim ve eylemlerden kaçınmalı ve Karadeniz’in güvenliği bakımından önemi tartışılmaz Montrö Sözleşmesinin titizlikle uygulanmasına özen göstermeliyiz.

Dr. Berna Bridge: Çok teşekkür ederim.

A. Deniz Kutluk
Dr. A. Deniz Kutluk – 39 yıl Türk Silahlı Kuvvetleri’nde görev yaptıktan sonra 2008 yılında TSK’dan ve son görevi olan Genelkurmay Savunma Planlama ve Kaynak Yönetim Daire Başkanlığından Tümamiral rütbesi ile emekli oldu. NATO’da Genel Merkezinde Uluslararası Savunma Askeri Planlama bölümünde önce ABD sorumlusu, sonra bölüm Başkanı on yıl sonra ise aynı merkezde Barış için Ortaklık Direktörü (PfP) olarak toplam altı yıl görev yaptı. Askerî akademik kurumların tamamından üstün derecelerle mezun oldu. Askerlik yaşamı boyunca eğitim aldığı Deniz Harp Okulu (1969); Deniz Harp Akademisi (1980); Silahlı Kuvvetler Akademisi (1984); İngiliz Kraliyet Akademisi’nden (1987) başarıyla mezun oldu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi bölümünde Deniz Hukuku ve Kamu Yönetimi alanında yüksek lisans çalışması yaptı. Ardından doktora çalışmasını Ankara Üniversitesi’nde sosyal çevre alanında tamamladı. Petrol boru hatları, deniz hukuku, çevresel güvenlik alanındaki doktora tezi yayınladı. TSK’dan emekliliği sonrası özel sektörde çalışırken FETÖ marifetiyle Balyoz Davası içine sokularak yargılandı, dört yıla yakın bir süre Silivri Cezaevi’nde kaldıktan sonra beraat etti. O dönemde başladığı Hukuk Ön Lisansını 2016’da Anadolu Üniversitesi bünyesinde üstün derece ile bitirdi. Halen yüksek lisans programlarında Deniz Hukuku dersi veriyor.