GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
27 Temmuz 2024 Cumartesi

Kalplerde yaşıyor!

Geçen hafta…

Gecenin zifiri karanlığı…

Kentte her şeyin üstünü örtmüş…

Uyumayanlar için…

Televizyonlar…

İnadına…

“Sizi uyutmamaya kararlıyız!” dercesine…”

Birinde “Son” diyen Türk filmi…

Neredeyse…

Söz birliği etmişçesine iki saat sonra bir başka kanalda…

Start alıyor…

Öyle gecelerden biriydi…

Farklı kanallarda…

Başlayan…

Devam eden…

Bitmek üzere olan…

Üç filmde de…

O vardı…

Müthişti…

Oyunculuğu…

Sesi…

Şakası…

Sarılması…

Asıl kıza akıl vermesi…

Rolünü…

Hayatın içinden gibi oynaması…

“Bu şahane kızı unutmak mümkün değil!”

Dedirtecek kadar…

Fevkaladenin fevkindeydi…

Gözlerim nemlendi ama…

Replikleri adeta kahkaha attıracak kadar canlıydı…

Öyle başarılıydı ki…

Beyazcam’ın karşısında bile…

İnsanın içinden ayağa kalkıp alkışlamak geliyordu…

***

Yıllar nasıl da su gibi atıp gidiyor…

Aramızdan ayrılalı…

16 yıl geride kaldı…

Ama…

O antika filmler olmasa…

Nasıl alkışlamaya devam ederdik?

***

Dönüyoruz, yıllar öncesine…

Öylesine “şeker”

Öylesine “şeytan çekici” görüntüsü vardı ki…

Neredeyse…

Filmin esas kızı’nın 10 puan üstüne çıkıyordu…

Beyaz perdedeki görüntüsüyle…

Neredeyse “dördüncü” kuşağı büyütüyor…

Var mı böyle “sönmeyen” bir yıldız daha?

Var mı hala…

Mesela…

O’nun gibi…

Hepimizin “gülme krizi” geçirmesine neden olan…

“Şaban” dışında bir rol?

***

Neden bu kadar başarılıydı?

Çünkü…

Filmin esas kızının “ahretlik” sırdaşı rolüyle…

Bugün bile…

TV dizililerindeki “taş bebekleri” şaşı baktırıyor!

O’nda…

Tiyatro sahnelerinden kaptığı…

“Gerçek hayat işte budur!” dedirten bir ruh vardı…

Rol yapmıyor adeta yaşıyordu…

Bunu yaparken de…

Resmen “ışık” saçıyordu…

Rol gereği…

Bu memleketin görüp-görebileceği…

En tatlı dilli çöpçatandı(!)

Esas kız ile esas oğlan’ın arasını yapma(!) konusunda…

Profesör olmuştu adeta…

***

Ne talihsizlik!

Yedi aylıkken…

Babacığı hayatını kaybetti…

Annesi halkevindeki bir dekor sanatçısıyla hayatını birleştirdi…

O tatlı kızı…

İstanbul Belediye Konservatuvarı’nın…

Şan ve Bale bölümüne yazdırdılar…

Sonra…

Bulutların üstüne çıktı o küçük kız…

İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda “yıldız tozu” yuttu!

Türkiye sahnelerinin sönmeyen bir “yıldızı” oldu…

***

San’at Dünyası’nın, O’na taktığı lakapla…

Aynen birlikte yaşadı:

“Huysuz ve Tatlı Kadın”

***

Meslektaşı Ergun Köknar’ı sevdi; evlendi…

Evliliği geciktirdiği için…

39 yaşında hamile kaldı…

Üstelik…

Bir film çekiminde düşmüş; omurgasını zedelemişti…

Dokuz ay boyunca…

Bebeğinin vereceği ağırlığı taşıması müthiş riskliydi…

Kimseyi dinlemedi…

Tek evladı Ali Sait’i doğurdu…

Gelgelelim, doğum sırasında omurgası iyice zedelenmişti…

Sayısız ameliyat geçirdi…

Ne var ki, ondan sonra “kambur” kaldı; düzelemedi!

***

Muazzam rekorlara imza attı…

“Lüks Hayat” müzikalinde…

14 yıl boyunca her gece sahneye çıktı…

Ramp ışıklarını büyük usta Zihni Göktay’la paylaştı…

Bu O’nun kendine özel rekoruydu…

Ve şöyle demişti, sahne arkadaşı için:

“Orada esas rekor Zihni’nin; 20 yıl oynadı…”

***

Takvimler…

17 Temmuz 2008’u gösteriyordu…

Şu talihsizliğe bakar mısınız?

Evde düştü ve kalça kemiğini kırdı…

Ameliyatın ardından yoğun bakıma alındı…

Büyük yıldızı solunum cihazına bağladılar…

O sırada 75 yaşındaydı…

Yorgun bedeni…

Sadece beş gün dayanabildi…

Ve…

16 yıl önce…

Tam da bu ayın geride kalan 22’sinde…

Saatler 10.30’u gösterirken…

Yorgun kalbi durdu!

*** 

Kadere meydan okuyan güldüren yıldızın acıklı hikayesi…

Burada son buluyor…

Bu öykünün kahramanını…

Eminim…

Taaa yazının başında şıppadanak tanıdınız…

Tiyatro’da 250 oyun…

Yeşilçam’da en az 100’den fazla filmde rol alan…

Suna Pekuysal’dır ve O, bir san’at abidesidir…

Nasıl da arıyoruz di’mi?

Ama…

Bulamayız…

Çünkü…

Bugünün güzeller güzeli fidanları…

Bugünün TV dizilerinde…

Hep…

Hayallerini süsleyen…

“İyi kalpli masum (esas) kız” rollerinin peşinde…

Aslında, haklılar…

Şöhrete giden “en kısa yol” başrolden geçiyor…

Belli ki…

Daha yıllarca…

Bulutların üstünden bizi izleyen Suna Pekuysal’a…

El sallamaya devam ederiz…

Nokta…

Hamiş: Hayatı boyunca, “Sanatçının emeklisi olmaz..” dedi… Ölene kadar tiyatro yapmak istiyor ve ısrarla vurguluyordu: “Sahnede ölmek istiyorum!” Dünyanın ödülünü kucakladı; yaşam boyu Onur Ödülü’nün sahibesi oldu ama bi’türlü Devlet Sanatçısı unvanına uzanamadı… Neden acaba?

Sonsöz: “Yürek yorulunca, ter gözden akar… / Hz. Mevlana…”