GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
16 Mart 2023 Perşembe

‘Kadere İnat’ deprem evleri bedava olsun!

Hani…

Patenti Zülfü Livaneli’ye aitti o şiirin…

Rahmetli Uğur Mumcu’nun “Sesleniş” yazısına kaynak olmuştu…

Beş kelimeydi ama…

Kalplerde yarattığı fırtına bir romandan farksızdı:

“Vurulduk Ey Halkım Unutma Bizi”

6 Şubat şafağından beri…

50 bini bulan vefat sayısının eşiğinde…

“Yıkıldık Ey Halkım Unutma Bizi” cümlesi dudaklarımızda…

Acılı bir dönüşüm yaşıyoruz…

Çünkü…

İki gündür kahreden bir gelişmenin…

Gözyaşlarında boğuluyoruz yine…

***

Yer; Antakya…

150 kişinin yaşadığı Elit Apartmanı’nda…

Eşi Sena, kızları 6 yaşındaki Ece ile 10 yaşındaki Elif’i kaybeden…

Baba Mümtaz Gövce…

Yaşadıklarını anlatırken…

Hem o baba ağladı hem de Türkiye…

Ne yaptı o baba, biliyor musunuz?

Enkaz altında kurtarılmayı bekleyen…

Ne acıdır ki…

Hayatını kaybeden 10 yaşındaki kızı Elif Eylül'ün…

Son ses kaydını dinletti Türkiye’ye…

10 yaşındaki o yavru…

Beton cehenneminin altındayken babasına…

“Annemlere ulaşamıyorum, galiba ben de öleceğim…” diye…

Sesli mesaj atıyor…

Ancak şebeke çekmediği için mesaj ulaşmıyor babaya…

Bunun üzerine o melek Elif Eylül…

Öyle bir yalnızlık duygusuna kapılıyor ki…

Annesinin telefonundan babasına…

“Seni seviyorum…” diye son mesajını atıyor…

Kahrolmamak elde değil!

Şimdi bu trajedi nasıl “kader” olabilir diye…

Başımızı iki elimizin arasına alıp gözyaşı akıtıyoruz…

***

Üşenmedim, arşivi taradım…

Biz nasıl bi’şi yaptık ki…

Dillerden düşmeyen o “kader” hiç durmadan…

Bizim hayatımızın romanını sil baştan yazıyor?

***

Mesela…

Siz de hatırlayacaksınız…

Kahramanmaraş merkezli 11 kenti yıkan depremin ikinci günüydü…

Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan…

Kahramanmaraş Pazarcık’ta depremzedelere şöyle dedi:

“Bunlar kader planının içinde olan şeyler…”

***

Aradan 10 gün geçti, geçmedi…

Cumhurbaşkanı, bu kez grup toplantısında yine kader’den söz etti:

“2023, bir kader seçimidir…”

***

Ve yine mesela…

Taaa 2013 yılı…

Erdoğan'ın, başbakanlık koltuğunda olduğu günler…

Söz depremden açılınca ne kadar isabetli yorumlamış:

“Deprem değil, bina öldürür… Depremle yaşamayı öğrenmemiz ve buna göre tedbirler almamız gerekiyor…”

***

1 Mayıs 2003 Bingöl depremi…

O da sabaha karşı 03.27’de vurmuştu…

Büyüklüğü 6.4’tü…

625 bina çökmüş, 127 vatandaşımızı kaybetmiştik…

O sırada başbakan olan Erdoğan şöyle demişti:

“Bunlara ihmal denmez… Olsa olsa şartlara uymamak denir… Bu ihalelerin şartları neler? Bu şartlara uymamak vardır… Kontrolleri yapılamıştır… Zemin etütleri iyi yapılmamıştır… Gerek malzemeden çalma diyebiliriz… Kaldı ki, bunlar yeni binalar… Maalesef yapılmış yanlışlıklar da olabilir… Tabii, temennimiz odur ki, bugüne kadar olan yanlışlar… Bundan sonra devam etmesin…”

***

Üç yıl önce…

20 bine yakın yurttaşımızı kaybettiğimiz…

17 Ağustos Marmara Depremi’nin yıl dönümünde…

Şöyle diyordu mesajında, Cumhurbaşkanı Erdoğan:

“Deprem değil tedbirsizlik öldürür anlayışıyla gereken her önlemi almaya kararlılıkla devam edeceğiz…”

***

Vallahi, “yazgı”ya isyanım filan yok ama…

Bu kadar çok “kader” vurgusu neden son zamanlarda?

***

Belki, ufak da olsa…

Bi’teselli yolu vardır…

Tabii ki, giden canlar geri gelmiyor ama…

Hani…

Depremzedelere…

“Bir yıl sonra kendi evlerinize geçeceksiniz” deniyor ya…

Her şeyini yitirmiş o bölge insanına…

Hiç olmazsa…

O evleri ücretsiz verelim…

Bu acıları başka hiç bi’şi dindiremez..

Ama…

O depremzede şunu der, ömür boyu hiç olmazsa:

“Tamam kader evlatlarımı aldı, her şeyimi aldı… Canlarım gitti ama hiç olmazsa Devlet’im beni kimselere avuç açtırtmıyor… Allah Devlet’ime zeval vermesin…”

Olabilir mi?

Olur…

Türkiye Cumhuriyeti büyük Devlet’tir…

“Kan kusar, kızılcık şerbeti içtim” der ama…

Halkını korur…

Bu kadar para toplandı…

Her şeyini kaybedenler hiç olmazsa…

“Kadersiz” olduklarına daha fazla lanet okumasın!

Nokta…

Hamiş: Kader ya da yazgı, önceden ve değişmeyecek bir biçimde belirlenmiş olay akışıdır… İster genel ister bireysel olsun, önceden belirlenmiş bir gelecek olarak algılanabilir… Felsefedeki  determinizm hareketi de kader üzerine kuruludur... Kader kavramı aynı zamanda bir çok farklı dinde de önemli yere sahiptir…

Sonsöz: “Her yürek, kendinin kaderidir… / Anonim…”