GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Harun ÖZDEMİR
YAZARLAR
22 Şubat 2021 Pazartesi

Kaçınılmaz gelecek!

Yeryüzüne uyumlu hayattan kopuşumuz yeni değil; on binlerce yıl öncesine dayanır.Gerçek hayattan kopuşumuzun hikayesi bu kadar eskidir.

Özümüzden o kadar çok koptuk ki geri dönüş yolunu bulamıyor,akıl da erdiremiyoruz. İnanın o durumdayız.

Dünya kuzey ve güney yarım küre olarak bir bütün! Nüfusun neredeyse ¾’ü ekvatorun kuzeyinde yaşıyor. Büyük dinler de kuzey yarım kürede doğup dünyaya yayıldığından takvimler, mevsimler, yaz ve kış hesaplamaları kuzeye göre yapılmış.

Bu alışkanlığımızdan bir türlü kurtulamıyoruz. Biz kuzeyliler şu aylarda kış olduğu için çok üşüyoruz. Isınmak için de doğayı tahrip etmek zorundayız. 

Türkiye gibi çok ülke var. Mevsim değişikliklerini tolere etmek için yılda ortalama 65 milyar dolar harcıyoruz. Bunu yeraltı ve yerüstü doğal kaynakların tahribat bedeli olarak düşünmek daha yerinde olacaktır.

Bununla da bitmiyor.

-Dört mevsimi aynı iklimde geçirenlerin yaz ve kışa uyumlu konutları ve iç dekorasyonu,

-Mevsim değişikliklerine uyumlu giysileri,

-Özellikle kış sezonundaki besinlerin yüksek fiyatları ve

-En az bunlar kadar önemli mevsim değişikliklerinden kaynaklanan hastalıkların maliyeti…

Hepsini hesaba kattığımızda sabit bir adreste yaşamanın maliyeti 65 milyar doların çok üstünde!

On binlerce yıldır siyasi ve ekonomik tarih doğu ile batı arasında yaşanmış. Uygarlıklar tarihi de öyle dinler tarihi de..

Yeryüzü daha fazlasını kaldıramıyor. Gün geçmiyor ki tuhaf bir doğa olayı yaşanmasın. Ama kimin umurunda!

Yeryüzü aralıksız ve kesintisiz tahrip edildiği ve tüketildiği için artık kendisini yenileyemiyor. Oysa doğaya da fırsatlar tanınmalı ve kendisini yenilemesine izin verilmelidir.

-Bizi bir ağaç gibi sabit bir coğrafyaya bağlayan;

-Gümrükler, pasaportlar, vizeler, kotalar…dünyayı yeraltı ve üstüyle tahrip eden nedenlerin en önemlisi olarak görebiliriz.

-Gümrükleri tahkim eden tel örgüleri ve mayın tarlalarını da saymakta yarar var.

-Gayrimenkul konut mülkiyeti ise insanın en acımasız zindanı.

-Ot yolmak kadar saçma çalışma hayatı, trafiği kaosa sürükleyen işe ulaşma mecburiyeti,

-İşte kullanılması gereken enerjinin ulaşımda harcanması, ulaşımın maliyeti…

-% 80’den fazla iş evde veya tatilde yapılabilecek iken işyerinde yapılmaya zorlanması…

Sayabileceğim nice maliyetli ve doğayı tahrip edici eskilere dayanan alışkanlıklardan herkesin yararına çözümlerle kurtulmak gerekir.

Yaşamı doğal haline geri döndürebiliriz.

Kışın yoğun yaşandığı ülkelerde nüfusun en az yarısı yani emekliler ve işini internet üzerinden yapabilecek kişiler… ekvator ve güney yarımkürede 25 – 30 ° derecede yaşayabilirler.

Öncü bir devlet, iki üç devletle yapabileceği anlaşmalarla yurttaşlarının bir kısmına bu olanağı sağlayabilir.

Söz konusu olan doğanın hunharca tahribini önlemek ise konu BM gibi çok katılımlı uluslararası kuruluşlarca ele alınmalı.

Ne yazık ki sorun “yeryüzü insanlığındır” düşüncesi çerçevesinde uluslararası bir forumda ele alınmış değil. 

Son yıllarda “küresel ısınma”nın her sorunla ilişkilendirilmesi ancaköğrenilmiş bir cahillik olabilir.