GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
8 Temmuz 2010 Perşembe

Kabaca geçtim inceliklerden’…

’“Ah kimselerin vakti yok / Durup ince şeyleri anlamaya’” dizesi takıldı kaldı cümlelerimin başına bu sıralar.’¶
Siyasetteki kabalık ve hoyratlık tüm hayatımızı sarıp sarmalamış olduğundan mı bilmem. Kim söze başlasa, içimden bu dizeleri ekliyorum konuşanın konuşmalarına.
Ama heyhat, bu dizelerle o konuşmaların hiç örtüşmediğini görüp, yeniden Gülten Akın’’ın ’“ilkyaz’” mısralarına dönüyorum.
’“Ah, kimselerin vakti yok
Durup ince şeyleri anlamaya
 
Kalın fırçalarını kullanarak geçiyorlar
Evler çocuklar mezarlar çizerek dünyaya
Yitenler olduğu görülüyor bir türküyü açtılar mı
Bakıp kapatıyorlar
Geceye giriyor türküler ve ince şeyler’…’”
 
Deniz Baykal’’ın gençleri vefalı olmaya, onları bir yerlere getiren kişileri unutmamaya çağıran, aslında kimi yerlere mesaj vermek için ’“vefa’”yı seçtiği bir süre önceki konuşmasını okuyunca haber bültenlerinde’… ’“İnce şeyleri anlamaya’” olur a, vakit bulduğunu düşünmek istedim Baykal’’ın da bir an için.
Siyasi yaşamı yaptığı vefasızlıklarla örülü, ardında kırıp döktüğü binlerce ruh asılı eski bir liderin, kendisini sattığını düşündüğü yandaşlarına böyle ’“ince’” mesajlar göndermesi, ince ince iğnelemesi falan.
Ne fena. İçimde hiçbir iyimserlik duygusu yaratamadan geçti gitti.
Vefa ile ’‘sen beni sev, ben sevi’’ tarzı çıkar ilişkisini karıştırmış bir düşünce anlayışından ’“incelik’” çıkartmaya çalışan kendime güldüm sonrasında da zaten’…
 
*
Baykal’’ın kendisi için tarif ettiği ’“vefa’”yla en fazla örtüşen isimlerden biri gitti dün İzmir’’den. Belki (ki muhtemelen öyle) sırf Baykal ’‘bulunduğunuz mevzileri Sav’’cılara karşı koruyun’’ dediği için üzerindeki tüm baskıya rağmen, İzmir İl Başkanlığı görevinde kalmaya çalışan Ekrem Bulgun.
Daha ilk günden yeni CHP yönetiminin kendisine verdiği/gönderdiği ’“istifa et’” mesajlarını ’“eski lideri’”ne duyduğu gözü kapalı bağlılıkla, görmezden gelmeye çalışıp Baykal’’ın emriyle oturduğu koltuğu, yine ’‘o istiyor’’ diye bırakmamaya çalışan Bulgun; baskılar dayanılmaz noktaya gelince, ceketini alıp gitti başkanlıktan. Baykal’’a bilgi vererek, onun ’‘bırakmasan iyi olur ama yine de sen bilirsin’’ sözünü ’‘onay’’ bilerek.
Gelişi demokratik değildi, gidişi de demokratik bir sosa bulanarak halledildi.
Partiden ihraç edilmiş belediye başkanlarının dahi davet edildiği bir düğüne çağrılmadığında anlamıştı belki gitmesi gerektiğini...
O ’“ince’” ayrıntıyla fark etmişti belki siyasi partilerde ’“inceliklerin’” aranmayacağını, aransa da bulunamayacağını’… Neslinin tükendiğini’…
Uzun yıllardır ilkelerin konuşulmadığı, kim kimin adamı hesaplarının yapıldığı bir partide, Baykal olmadığı sürece kalamayacağını’… Nezaketen bile olsa kendisine gönderilmeyen düğün davetiyesiyle anlamıştı sanırım. Herhalde.
 
Bulgun’’un kırık dökük ayrılışını ’‘e o da vakti zamanında bi sürü insanı kırıp dökerek oturmuştu o koltuğa’’ cümleleriyle savuşturacak çok isim var bu çevrelerde.
Haksız da değiller ’“kalın fırçalarını kullanarak’” olayın üzerinden geçmelerinde. ’“Kimselerin vakti yok / Durup ince şeyleri anlamaya’” nihayetinde’…
İnce hesaplar yapmakla meşgul muktedirlerin ’“Şimdi iktidara yürüyoruz, bırakın bu romantik lakırdıları/takıntıları’” sesleri arasında.
Kabaca geçiyoruz inceliklerin üzerinden’…